Orwell yine döktürmüş.Bazı kitaplar sadece yazıldığı dönemi değil geçmişden ve gelecekden izler barındırır, bu yüzden büyük eser olurlar.
1945'de yayınlanmış Hayvan çiftliğide bu eserlerden biri.
" Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir."
mükemmel ötesi bir kitap bu da, 1984'ten çok daha hoşuma gitti, George Orwell bu kitapla anılmalı bence, her kütüphanede bulunması gereken bir roman.
Kitap çok güzeldi. Fakat ilk 1984’ü okuduğum için biraz pişman oldum. İlk hayvan çiftliği’ni okusaydım daha güzel olacaktı. Önemsiz bir detay gerçi.
-spoiler-
Kitaptaki Rusya göndermelerinden ziyade, şu anki hükümetlerle ne derece benzediğiyle ilgilendim. Hatta yayarak okuyup karşılaştırma yaptım. Bana göre benzerlikler şöyle,
- korku imparatorluğu
Kitapta itaatin çoğu bu şekilde sağlanıyor. Sürekli olarak “insanların mı yönetmesini istiyorsunuz?” cümlesiyle korkutulan diğer hayvanlar, seçeneksiz kalıyorlardı. Halbuki insan döneminde daha fazla yem alıyorlardı. Ama hafızalarına o kadar güvenmiyorlardı ki, iki yönlendirmeden sonra-tabi köpeklerin de etkisiyle- bildiklerini de unutuyorlardı.
Bu her yerde var. “Enkaz devraldık” diyen spor kulübü başkanları, “çamur içinde yürüyordunuz, onları mı istiyorsunuz?” diyen belediyeciler ve “x’e borcu kapattık, eskiden böyle bir şey mi vardı? Hayal bile edemezdiniz” diyen başbakanlar. Bunlar bize çok yakın örnekler. Bu söylemlerde bulunanlara, cesaret edip de eski muadillerinden daha kötü durumda olduğumuzu söylerseniz, karşılaştığınız tek söz “ama hayat şartları…” şeklinde başlayan bir cümle olur.
Kitapta Snowball’un hayali bir korku ögesi olarak kullanılması da var. Tüm kötülükler ona yıkılıyor, nefret ve korku körükleniyor. Rüzgarın yıktığı değirmenin sağlam olmamasından ziyade, “Snowball yaptı, daha çok çalışmalıyız” cümlesiyle ilgileniyor hayvanlar. Bu sayede değirmenin güçsüz olduğu ve bu yüzden yıkıldığı umurlarında olmuyor. Çünkü onlar Napolyon’un her şeye vakıf, her şeyin en iyisini bilen ve onlar adına düşünebilen bir lider olduğuna inanıyorlar. Söylediklerini kendi hafızalarını yalanlama pahasına kabul ediyorlar. (1984 ve çiftdüşün tekniği)
Bunu da günümüzde her şeyin “dış mihraklar”, “islam düşmanları”, “amerika’yı yıkmak isteyen müslüman teröristler”, “illuminati”, “faiz lobisi” gibi grupların üzerine yıkılmasına benzetiyorum. Hiçbir devlet, hiçbir zaman “bu neden oldu? Ne gibi güvenlik açıklarımız var?” sorusunu akıllara getirmez, bir günah keçisi bulup nefreti körükler. Bu sayede birkaç “aykırı” hariç kimse “güvenlik” kelimesini bile aklına getirmez.
- medya gücü
Kitapta 7 kuralın yazıldığı duvarı günümüzün medyası olarak düşünüyorum. İktidarın kontrolü altında olan duvar, kimsenin okumaması, okusa bile onlara itiraz etmek yerine “yanlış hatırlıyorum” diyecek olması üzerine sürekli değiştiriliyor. “alkol içmek yasaktır” kuralı “fazla alkol içmek yasaktır” oluyor, “hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldüremez” kuralı, “hiçbir hayvan başka bir hayvanı nedensiz yere öldüremez” oluyor. En sonunda da elde tek bir kural kalıyor, “her hayvan eşittir, ama bazıları daha eşittir”
7 gazetenin aynı manşeti attığı günümüzde, bunun benzerliğini tartışmak mantıksız oluyor. Onun dışında belirli bir çoğunluğu sağlayınca, her öneriyi geçirebileceğiniz meclis sisteminde, “kural koyucu” olmak da çocuk oyuncağı oluyor. İktidar, onun çıkarlarına uygun olan yasaları dilediğince geçiriyor. Bazen de kendi verdikleri yasa teklifini, rakip parti de desteklediği için kabul etmedikleri bile oluyor.
- Squealer
Bu “soru işaretleri giderme mekanizması” olan karakter belki de kitabın en önemli karakteri. Konuşmaları yapması, kuralları değiştirmesi, diğer hayvanlarla muhatap olanın o olması ve etkili bir konuşmacı olması Napolyon’un çok işine yarıyor.
Günümüzde onlarca örneği olan dalkavuklar, hükümete herhangi bir eleştiride hemen ortaya çıkarak “aslında öyle demek istemediler”, “böyle diyorsun ama, eskiden tüp kuyruğunda bekliyordunuz”, “x her şeyi bilir, sizin için düşünür”, “ne paternalist devleti? Biz kötü mü yapıyoruz, halkımız cahil” cümlelerini kurarlar.
Kitabı okurken de sürekli aklıma geldi, bari onunla bitireyim:
“En ateşli devrimciyi alın, ona mutlak iktidar verin, bir yıl içinde Çar’dan daha beter olacaktır.”
Bakunin
-spoiler-
Okurken gündelik hayatla bol bol kıyas yapacağınız bir roman olacağından eminim. Orwelll, 1984'ten sonra Hayvan Çiftliği ile de güzel bir iş çıkarmış.
Sözde eşitlik sağlamanın iktidar hevesiyle harmanlaması.Güncel olaylara hala ışık tutabilen bir başyapıt.
Kesinlikle okunması gereken bir eser.
Kuralların nasıl çıkarlara göre bir kelime ile taraf edilişi yansıtılıyor.
"bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir! " sizce?
Duvara yazılmış Yedi Emir bile, gerek hafızanın sönüp gitmeye yatkınlığı, gerek cehaletin sert rüzgârlarıyla böylesine aşınabiliyorken bu ufak çiftliği bir ülkeye, bir dünyaya genişlettiğimizde karşılaştığımız şeylerin tamı tamına aynı olduğunu görmek ürkütücü. Orwell'e verdiği rahatsızlıktan dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.
Gerge Orwell'in yine geleceğe dair çok başarılı saptamalar yaptığı bir romanı. Komünizm'in geleceğine dair bir değerlendirmesi olan Hayvan Çiftliğini 1945'de yazmış olmasına rağmen, İhtilalci nesilden sonraki nesillerin ideallerden uzaklaşarak menfaatleri doğrultusuna nasıl saptıkları anlatılır. 1991'deki Sovyetler Birliği'nin çöküşünün nasıl ve nedenlerini en güzel anlatan romandır bana kalırsa.
Hayvanların gözünden siyasi meselelere bakmanızı sağlayan bu ince kitap, sayfa sayısıyla tezat oluşturacak derecede güzel ve okumaya değer. Güzel göndermelerle dolu ve hayvanların bakış açıları normal hayatta da gerçekten varmış diyorsunuz.
Bu kadar kısa ama bu kadar yoğun yazılmış başka bir kitap bulmak zordur.
Orwell sosyalizme karşı getirdiği eleştiri kitaplarından birisi Hayvan Çiftliği. Karakterlerin temsil ettiği kişilikleri anladıkça kitaptan aldığınız keyif de o derecede artıyor.
Bir sembolizm baş yapıtı.
Sadece bir döneme değil, tüm dönemlere hitap ediyor Orwell..
Bu kitap bana çok şey kazandırdı. Hala okumadıysanız hadi çabuk çabuk...
Muhteşem metaforik bir anlatım, önsözde ve kitabın diğer tanıtım yazılarında bir Stalin taşlaması diye söz edilse de aslında aynen 19842 te olduğu gibi tümden bir iktidar taşlamasıdır ve mutlak okunması gerekir..
Çeviren Celal Üster' in başarısı da, romanı okurken adeta kendi dilinden okuyormuş hissi veriyor.
Toplumsal örgütlenme eleştirisiyle başlıyıp daha sonra her boşlukta ortaya çıkacak iktidar ve yönetmenin şuursuzluguna kapılarak gerçekleri(ne yazık ki) yüzümüze vuruyor..daha küçük yaşlarda okumayı dilerdim bu başyapıtı.
Müthiş bir kitap. Harika. Yazarın anlattığı hikayeden çıkarılabilecek o kadar çok sonuç var ki günümüzden. Çok uzaklara da gitmeye gerek yok. Ders verici bir kitap.
iktidarın doğasına son derece yalın bir yaklaşım. devrim düşüncesinin ortaya çıkışı ve gelişimi ile ardından kurulan iktidar yapısının nasıl evrildiği gayet güzel anlatıyor.
orwell sosyalizm karşıtı olarak bilinir. hatta karşı ajanlık yaptığı söylenir. 1984'te de sosyalizm eleştirisi vardır. günün politik koşulları geride kaldığında artık bunu ideolojilerden bağımsız bir tasvir olarak okuma imkanına sahibiz.
özellikle son on yılda uluslar arası siyasetin iktidar söylemleri bile havan çiftliği ve 1984 açısından çözümlenebilir.
Kitap harika herkesin okuması gerekiyor son cümlesini okuduğunuzda kendinizen geçiyorsunuz.
farkına varılmaksızın farklılaşmak olmuş olanı tekrardan ibaret olacaktır.farklılık kalmayınca her şey aynı olacaktır.
kitabın size vereceği dürbünle ülkeler tarihine bir baksanız aslında bu çifliğin hikayesinin bir çok ülkede yaşandığına şahit olacaksınız.farklı bir o kadar da heryerde yaşanan aynı hikaye hayvanların bakış açılarıyla...