Dublin Caddesi (On Dublin Street, #1)

En Son Değerlendirmeler

10 puan

https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/05/samantha-young-dublin-caddesi-on-dublin.html

Açıkçası kitaba başlarken beklentim çok düşüktü ve Derin Tutku tarzında bir kitap okuyacağımı düşünmüştüm. Ama yanılmışım. Hatta ilk olarak Derin Tutku'yu okuyup sonra bunu okuduğuma mutluyum çünkü bu çok çok çok daha güzeldi. Bayıldım!

Samantha Yount, bence hep yetişkin karakterleri konu alan kitaplar yazmalı çünkü bu işi harbiden çok iyi beceriyor. Bu kitapta duygular o kadar güzel anlatılmıştı ki sinirlerini, acılarını, öfkelerini hissederken çaresizliklerinde çaresiz, aşklarında ise heyecan duymadan geçemedim. Cidden çok iyiydi.

Kitap kısaca küçük yaşlarda ailesini kaybeden ve bu acıyla başa çıkamayıp hiç yaşanmamış sayıp yaşadığı yeri terk edip İskoçya'ya yerleşen Joss'un hayatına aniden bir takside giren yakışıklı ve tam bir alfa erkeği olan Braden'ın ilişkilerini konu alıyor.

Joss, insanları kendi hayatına sokmaz, samimi olmaz ve kesinlikle geçmişinden bahsetmezken Braden onu tepetaklak ederken yeni ev arkadaşı Ellie ise tekrardan aile, dost, kardeş olmayı öğretiyor.

Kitapta en çok hoşuma giden şey Ellie'nin arkadaş canlısı tavırları Braden'ın tipik İskoç erkeği halleri ve bütün bu normal davranışların Joss için anormal gelmesi... onun içinde kaldığo ve farkına varmadan kapıldığı bu duygu fırtınası cidden hoşuma giderek okuduğum satırlar oldu.

Braden'ın Joss'u bu kadar iyi tanıyıp ona göre davranması ve aşkını inkar etmek yerine göğsünü gere gere söylemesi, bundan utanmaması takdirimi kazandı. Hele bir de Joss'u kaybetmemek adına yaptıkları çok güzeldi.

Ellie'yi çok sevdim tam bir kız kardeş, evin yaramaz haylaz kızı gibi bir enerjisi vardı. Aşkı ise imkansız değildi ama ağabeyinin arkadaşına aşık olmak da biraz riskliydi. Onlarında kendi mutlu sonlarını yazmaları çok güzeldi.

Joss'un bardaki arkadaşı Alistar ve Craig ile olan diyologlarında çok eğlendim.

Kitapta en çok dikkatimi çeken şey, her yere taksiyle gitmeleri ya da yürümeleri... Braden oldukça varlıklı bir iş adamı ama araba kullanmadı... acaba İskoçya da araba kullanmak farklı bir durum mu diye düşündürdü. Nasıl da alakasız bir şeye takılmışım yalnız :)

Joss'un son sahnede her şeyi Braden'e dökülmesi çok duygusaldı.

Braden'ın Joss'un korkup kaçmasından ve ayrılmak istemesinin altındaki nedenleri anlaması ve ona karşı oynadığı oyun ise... cidden gülümseyerek okumama neden oldu.

Çok daha fazla bahsedersem çok fena spoiler vermiş olacağım o yüzden kısa kesiyorum. Ama şunu söyleyeyim ben bu kitabı çok beğendim. Cidden beklentimi fazlasıyla karşıladı ve içimde bir İskoç'a aşık olma isteği uyandırdı. Historical Romans'larda İskoç aşığıyız zaten ama günümüz aşk romanlarında da olabilirmişiz.

Bence mutlaka okuyum seveceğinize inanıyorum.

1 puan

aşkla uzaktan yakından alakası olmayan, azgın bir kadın karakterden ötesi bulunmayan, klişe bir erkek karaktere sahip düz, sıradan, basit, klasik!

2 puan

Dürüst olacağım kitabı sırf Güz Şenliğimde bulunan bir maddeyi doldurmak için okudum. Ve young adult türünü neden sevmediğimi bu kitap bana güzelce hatırlatmış oldu. Türü new adult/adult dense de bu kitap kesinlikle young adult türüne giren bir kitap.

Kitabın başrolü olan Jocelyn sinir bozucu karakterler listeme bana yeni bir bakış açısı sağlayarak girmiş oldu. 15 yaşındayken ailesini kaybediyor ve "Benim mutlu hayatım sona erdi" diyerekten hiç kimseyi umursamayan adi bir karaktere dönüşüyor. Hayatını normale dönüştürecek o kadar insan var ama "İstediğiniz kadar acılarınızı anlatın veya benden açılmamı bekleyin. Banane, ben kimseye kendimi açmam, sizden daha acı şeyler yaşadım ben. Bu yaşadıklarım çok kıymetli ve hiç kimse beni anlayamaz çünkü benim acılarım sizinkinden üstün. Ayrıca dertleriniz benim umurumda değil, gidin başka yerde veya başkalarıyla acınızı yaşayın" havalarıyla hem diğer karakterleri hem de okuyucuyu güzelce delirtmeyi başarıyor. Ve bunu 364 sayfa boyunca sürdürüyor. Sonuç olarak kendini açsa bile yine aynı kafada hikayesini noktaladığı bariz belliydi.

Ha sanmayın ki kitabın tek gıcığı o. Kitap ilerledikçe sempatik gelen karakterler bile bir yerden sonra ergen moduna bağlıyor. Örneğin Ellie denen karakter hikayenin yarısını geçince tam bir "Kitapta olmasa daha iyi olurmuş" karakterine dönüşüyor, çünkü karakterin işe yararlılığı bitmiş oluyor.

Diğer başrol Braden'a ılımlı olayım dedim ama bana bir yerden sonra fazla iyimser gelmeye başladı ve Türk romantizm klişesi olan aptal kıskançlıkları da bolca öfleyip püflememi sağladı.

Kısacası tam bir young adult türünde beklediğimi verdi: hiçbir şey. Ne konusu güzeldi ne de karakterleri aklı başındaydı. Dert bile olmayacak şeyleri takan bir avuç çocuğun hikayesiydi sadece. Bir de yazar gitmiş sonrasında bu salak çifte ek hikayeler yazmış. Allahım beni bir daha bu türü okutturacak kitapla karşılaştırma diyerek yorumumu bitiriyorum.

1 | 2 ileri