Yazsonu

Bir kimse, oltasını neden, içinde tek balık olmadığını bildiği bir göle sarkıtır ve orada, o göl kıyısında oturup saatlerce bekler? Yazsonunda bu soru, kahramanın ağzından bir Akdeniz kentinde sorulur. Zaman, belki bir dinlencedir, belki değildir; dönüş, belki vardır, belki yoktur; Akdenizin büyülü atmosferine kendilerini bir kez kaptıranlar, içinde balık olmadığını çok iyi bildikleri sulara da olta atmakta belki hiçbir sakınca görmeyeceklerdir. Çünkü aranan, ya aslında bulunması istenmeyendir, ya da oltaya takıldığı anda, arayış sürsün diye, hemen özgür bırakılacaktır... Adalet Ağaoğlunun Yazsonu, kendine özgü bir Akdeniz coğrafyasında, yaşanmak istenen, ama aslında belki de yalnızca birer serap olarak kalacak hayatların romanı. Bu romanda bir kaçışla Akdenizin doğu kıyısına varanlar, geride bıraktıklarını sandıkları, gerçekte ise yanlarından hiç ayırmadıkları geçmişleriyle, belki kara iklimlerinde olduğundan çok daha amansız bir hesaplaşmaya girmek durumundadırlar. İşte, bütün o kendi tarihinizin takılarını da evinizde, geldiğiniz, geçtiğiniz yerlerde bırakamazsınız. Onlar, -siz kendiniz- sizinle her yanı dolaşır, her yere girip çıkarlar... Yazsonu, okurunu sürekli yolcu kılan bir roman serüveni... TADIMLIKGördüm nasıl Nar alacasına bulandığını Dağların denizin Birkaç adım ötede Duruyor kumsal Gümüş kanatlı kuşlar Öreninde özlemin. Yağmurlar hiç olmayacaktı sanki. Gökyüzü masmaviydi. Güneş tam karşıdan vuruyordu. Aydınlık gözdeliciydi. Güneyde bir kıyı yoluydu. Ansızın denize inilmişti. Sonra, bir süre denizden uzaklaşılmıştı. Derken yol, kıyıya daha yakın gelmişti. Şimdi lâcivert, çoğu kez de cam göbeği bir deniz, sıcakkanlı, yolun böğrüne iyice sokuluyor, giderek usulca kaçıyor, sonra, uzaklarda giyindiği pusundan soyuna soyuna, ona daha yakın geliyordu. Denizin kayalara gire çıka, içlerini doldura boşalta çıkardığı uğultu da. Sabırlı bir öfkeyi yoğuran uğultuydu. Çığlıklarla dışa vurulmamış bir yürek boğulmasıydı, denizde. (Kuzeyden inip, aşağı yukarı aynı saatlerde Antalyadan Alanyaya doğru yol alırken, denizle karanın, özellikle de kıyı yolunun ilişkisini buna yakın bir biçimde algılamış bulunduğum için, peşine düştüğüm kadının da böyle algıladığını sanmam doğaldır. Üstelik, bu izlenimleri başkalarına aktarmaya giriştiğime göre, oralardan geçmiş bulunsun bulunmasın, o başkalarının da hemen hemen aynı izlenimlerle bize katılmalarını istediğim de çok açık. Benim dıştan gözleyerek o kadının bakışına yamamaya çalıştığım ne varsa, hepsini başkaları kendi gözleriyle tartıp değerlendirsinler, ellerinden geliyorsa çoğaltıp zenginleştirsinler, diye de bir çağrı. Daha doğrusu, bir dürtme. Öyle ya, anlatan da bulunmasa, öyle durup dururken bir yığın kimse, aynı anda bir solukta güneydeki o kıyı yoluna inivermiş olamazdı.)

Bir kimse, oltasını neden, içinde tek balık olmadığını bildiği bir göle sarkıtır ve orada, o göl kıyısında oturup saatlerce bekler? Yazsonunda bu soru, kahramanın ağzından bir Akdeniz kentinde sorulur. Zaman, belki bir dinlencedir, belki değildir; dönüş, belki vardır, belki yoktur; Akdenizin büyülü atmosferine kendilerini bir kez kaptıranlar, içinde balık olmadığını çok iyi bildikleri sulara da olta atmakta belki hiçbir sakınca görmeyeceklerdir. Çünkü aranan, ya aslında bulunması istenmeyendir, ya da oltaya takıldığı anda, arayış sürsün diye, hemen özgür bırakılacaktır... Adalet Ağaoğlunun Yazsonu, kendine özgü bir Akdeniz coğrafyasında, yaşanmak istenen, ama aslında belki de yalnızca birer serap olarak kalacak hayatların romanı. Bu romanda bir kaçışla Akdenizin doğu kıyısına varanlar, geride bıraktıklarını sandıkları, gerçekte ise yanlarından hiç ayırmadıkları geçmişleriyle, belki kara iklimlerinde olduğundan çok daha amansız bir hesaplaşmaya girmek durumundadırlar. İşte, bütün o kendi tarihinizin takılarını da evinizde, geldiğiniz, geçtiğiniz yerlerde bırakamazsınız. Onlar, -siz kendiniz- sizinle her yanı dolaşır, her yere girip çıkarlar... Yazsonu, okurunu sürekli yolcu kılan bir roman serüveni... TADIMLIKGördüm nasıl Nar alacasına bulandığını Dağların denizin Birkaç adım ötede Duruyor kumsal Gümüş kanatlı kuşlar Öreninde özlemin. Yağmurlar hiç olmayacaktı sanki. Gökyüzü masmaviydi. Güneş tam karşıdan vuruyordu. Aydınlık gözdeliciydi. Güneyde bir kıyı yoluydu. Ansızın ... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
1 puan

Adalet Ağaoğlu'nun ne yazık ki ilk ve son okuduğum kitabı. Bu kitapta o kadar sıkılmıştım ki cesaret edip başka Adalet Ağaoğlu okuyamıyorum ne yazık ki!

3 puan

Adını duyduğumda hep ne kadar zor bitirdiğimi hatırlıyorum. Adalet Ağaoğlu ile bu kitapta tanışmamızdı belki de şanssızlığım bilemiyorum. Kitabın kapağı çekmişti beni kendisine. Öykünün zorlayıcılığı ile kapağın böylesine çekici oluşu her zaman bir tezat olarak kalacak bende.


Baskı Bilgileri

310 sayfa


ISBN
9753632444

Diğer baskılar


Etiketler: diğer

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Violet Zarpandit counselor bilalante anilsoyumert MuratAK
17 kişi

Okumak İsteyenler

arzu çelik aysesahinvikitap helenra
3 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski