Yahudilik Tarihi

Yahudilikle İlgili Her Şeyi Bu Kitapta Bulacaksınız

Dünya tarihinin en çok tartışılan halklarından biri olan Yahudilerin günümüze kadarki hikayesi herkes tarafından merak edilmektedir.

- Sabatay Sevi ve dönmeler kimlerdi?
- Yahudiler Kudüs'ten çıkıp, önce Babil'e, sonra Anadolu'ya ve tüm dünyaya nasıl yayıldılar?
- Bizans İmparatorluğu Yahudilere nasıl muamele etti?
- Yahudilerin dünya tarihindeki yeri nedir?
- Yahudiler İstanbul'da nerelerde yaşar ve nerelerde ibadet ederler?
- II. Abdülhamit ve Yahudiler arasında neler yaşanmıştı?
- Türkler ve Yahudiler kardeş midir?
- Hazar Türkleri din olarak Yahudiliği neden seçtiler?
- Yahudi Kürtler nerede yaşarlar?
- İsrail'in gelecekte yayılma planları nedir?
- İsrail adı nereden gelmektedir?
- Vaat edilmiş topraklar neresidir?
- İsrail'in 13. Kabilesi Hazar Türkleri miydi?
- Hristiyanların Yahudilere olan kinleri neden kaynaklanmaktadır?
- Kuzguncuk'a neden "Kutsal Kudüs Toprağı" adı verilmişti?
- Fatih Sultan Mehmet'in Yahudilerle yaptığı gizli anlaşma neydi?

Bu kitapta yer alan Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın "Osmanlı'nın Modernleşmesi ve Sabataycılık" isimli yazısı, dönemin bilinmeyenlerine ışık tutmakta ve çarpıcı gerçekleri gün ışığına çıkarmaktadır.

Yahudilikle İlgili Her Şeyi Bu Kitapta Bulacaksınız

Dünya tarihinin en çok tartışılan halklarından biri olan Yahudilerin günümüze kadarki hikayesi herkes tarafından merak edilmektedir.

- Sabatay Sevi ve dönmeler kimlerdi?
- Yahudiler Kudüs'ten çıkıp, önce Babil'e, sonra Anadolu'ya ve tüm dünyaya nasıl yayıldılar?
- Bizans İmparatorluğu Yahudilere nasıl muamele etti?
- Yahudilerin dünya tarihindeki yeri nedir?
- Yahudiler İstanbul'da nerelerde yaşar ve nerelerde ibadet ederler?
- II. Abdülhamit ve Yahudiler arasında neler yaşanmıştı?
- Türkler ve Yahudiler kardeş midir?
- Hazar Türkleri din olarak Yahudiliği neden seçtiler?
- Yahudi Kürtler nerede yaşarlar?
- İsrail'in gelecekte yayılma planları nedir?
- İsrail adı nereden gelmektedir?
- Vaat edilmiş topraklar neresidir?
- İsrail'in 13. Kabilesi Hazar Türkleri miydi?
- Hristiyanların Yahudilere olan kinleri neden kaynaklanmaktadır?
- Kuzguncuk'a neden "Kutsal Kudüs Toprağı" adı verilmişti?
- Fatih Sultan Mehmet'in Yahudilerle yaptığı gizli anlaşma neydi?

Bu kitapta yer alan Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın "Osmanlı'nın Modernleşmesi ve Sabataycılık" isimli yazısı, dönemin bilinmeyenlerine ışık tutmakta ve çarpıcı gerçekleri gün ışığına çıkarmaktadır.


Değerlendirmeler

değerlendirme
1 puan

Bu kitap ile ilgili İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji bölümü hocalarından Gürkan Ergin'in çok güzel bir yazısını okudum ve sizlerle paylaşmak istedim. Zaman ayırıp okumanızı tavsiye ederim.
*****


Popülerlik ve Bilimsellik Arasındaki İnce Çizgi: Yahudilik Tarihi Örneği

Bugünlerde elime geçen Yahudilik Tarihi (Nokta Kitap, 2007 ve maalesef 3.baskı) adındaki bir kitap bu yazıyı yazmaya adeta zorladı beni. Konu aslında kitabın kendisi dışında, aynı zamanda bu kitabın yazarlarından biri olan Pelin Batu’yla yakından ilgili. Kitabın basıldığı tarihlerde yanlış hatırlamıyorsam Sebataycılık tartışmaları almış başını gitmişti ve kitabın da bu tartışmaların ekmeğini yemek için çıkarıldığı barizdi. Bunu yadırgamıyorum, yadırgadığım şey ise bu işin bu kadar ucuz, baştan savma bir şekilde ve sırf gündem soğumadan yayımlansın diye yangından mal kaçırırcasına yazılması; bilimsellikten kilometrelerce uzak bir anlayışla bize sunulması. Ama Pelin Batu’nun böyle bir garabet yazabilmesi benim için daha vahim: Eğer bunu adı sanı duyulmamış biri yazmış olsaydı kabullenip omuz silkmem daha kolay olabilirdi, fakat insanların Pelin Batu adına kanarak kitabı alma ihtimalleri var. Eğer siz Tarihin Arka Odası gibi bir popüler programa çıkıp oradaki akademisyenlerle vb. birlikte tarih hakkında ahkam kesiyorsanız, bu konumunuzu haklı çıkaracak eserler vereceksiniz. Bu, öyle ya da böyle memlekette isim yapmış biri olarak sizin sorumluluğunuzdur ve söz konusu kitap Pelin Batu’nun dışarda almış olduğu eğitimden hiç bir şey kapmadığının da bariz kanıtıdır. Özetle popüler olmanın yolu bu olmamalı veya popülersiniz diye her yazdığınız doğru düzgün gözden geçirilmeden basılmamalı. Basılırsa bu kitap gibi bir kabusla karşılaşır okuyucu. Buradan kitabın editörlerine ayrıca selamlarımı yolluyorum, tabii gerçekten böyle birileri varsa.

Mesele aslında Y. Hakan Erdem’in Osmanlı tarihiyle ilgili kitapların ve Osmanlı tarihçilerinin yaptığı vahim, cahilce ve bilimsellikten uzak hataları iğneleyici bir üslupla sergilediği Tarih-lenk adlı kitabına konu olacak türden. Erdem o kitapta İlber Ortaylı’yı bile eleştirerek metinlerini hiç okumadan basılmalarına izin vermekle vs. suçlamıştı. Açıkçası Klasik bilimlerde de böyle bir çalışmaya şiddetle ihtiyaç var, ama bunu yazacak babayiğidin alemde aforoz edilmeyi göze alması lazım dürüst olmak gerekirse.

Önce Batu ve Almaz’ın kitaptaki özgeçmişlerine bir bakalım: Batu, New York Üniversitesi’nde edebiyat, tiyatro, felsefe öğrenimi görmüş ve Boğaziçi Üniversitesi’nde tarih bölümünü bitirmiş. Ayrıca Ortaylı ve Almaz’la birlikte Fatih Sultan Mehmet’le ilgili bir kitap hazırlığındaymış. Ahmet Almaz’a gelirsek, kitapta lisans eğitimini bitirdiği yazıyor, ama hangi üniversitenin hangi bölümünden mezun olduğuna dair bir bilgi yok. Ve voila!: AKP kurulduktan sonra partinin Dış İlişkiler Başkanlığı’nda araştırmalar yapmış. Bunu akademik olarak bir anlam taşıyıp taşımadığını takdirlerinize bırakıyorum. Bir de kitabı var: Çocukların Vazifeleri/Çocuklara Altın Öğütler. Eğer “vazife” ve “altın öğüt” kelimeleri bir kitapta başlık olarak kullanılıyorsa, ensemdeki tüylerin kıpırdanmaya başladığını hissederim şahsen. Bunun dışında Karahanlılar ve Atatürk’ün hatıralarıyla ilgili kitapları, yine dış politika ve tarih ağırlıklı farklı dönemleri konu edinen (bir tarihçi için tehlikeli!) çeşitli kitapları mevcut.

Ben Yahudiliğe alanım itibarıyla sadece antik dönemler dâhilinde vakıfım. Dolayısıyla yazarların bu konuda yazdıklarını eleştireceğim. Fakat antik ya da Osmanlı fark etmez; eğer antikçağda Yahudiliğe böyle yaklaşılmışsa, Pelin Batu’nun kitaptaki asıl ilgi alanı olan Osmanlı dönemi bölümünde bir mucize yaratmasını beklemiyorum şahsen. Bir döneme diğerinden daha az yer verebilirsiniz, ama okuyucuya hakaret etmek başka mesele.

Öncelikle teknik konulara bir bakalım: Her bir başlığın sonunda bir kaynakça var, ama kaynakça dediysem hemen rehavete kapılmayın; genellikle sadece bir kaynak verilmiş. Bazı bölümlerde, kaynakların sayısı 5-6 iken, bazılarında sadece bir kaynakla yetinilmiş; geri kalanlarında ise hiç bir kaynak gösterilmemiş. Mesela Merneptah’ın zafer anıtıyla ilgili bölümde tek bir kaynak varken, Bilinen Yahudi Dilleri başlığı altında bir düzine kadar dil sıralanmasına rağmen hangi eserlerden yararlandığı belli değil. En azından Osmanlı öncesi dönem için kaynaklar tamamen keyfi bir şekilde verilmiş. Eskiçağ tarihi ve arkeoloji kitapları yok. Bunların dışında dipnotlar hak getire tabii, ama tahminim her bölüm için bölüm sonunda ya da içinde verilen söz konusu kaynaklardan serbestçe alıntı yapıldığı. Tek kaynakla ne kadar objektif olursunuz, o kaynakların bilgileri ne kadar doğru, yaygın kabul görüyor mu gibi sorular eminim New York ve Boğaziçi üniversitelerinde de hiç üzerinde durulmayan konulardır!

Gelelim eskiçağ Yahudileriyle ilgili bölümlere. Ben bilgi sahibi olduğum konular hakkındaki görüşlerimi buraya yazacağım. Yoksa eğer iyice deşmek isterseniz Deniz Kavimleri; Mısır, Babil ve Asur tarihleri ve elbette İncil ile Eski Ahit arkeolojisinden anlamanız lazım.

s. 81’deki başlık evlere şenlik: Yahudi-Türk Savaşı. Gözlerimi ovuşturup tekrar baktığımda Türklerle kastedilenin İskitler olduğunu anladım. Burada ne bir kaynak verilmiş ne de bu savaşın nerde ve ne zaman yapıldığı belirtilmiş. Şimdi, Eski Ahit’te Ezekiel 38:1-6 ve 39: 1-4’te “Gog’un atlıları” denen güruh, muhtemelen Herodotos’un bahsettiği İskitler ya da onların yakın akrabaları. Bu olayların MÖ 9. yüzyılda geçtiği anlaşılıyor. İskitlerin Türklerin ataları olup olmadığı ise ayrı bir konu. Klasik bilimciler ve -Herodotos- için İskitlerin Karadeniz’in kuzeyindeki steplerden geldiği kesin. Bunların en azından MÖ 7. yüzyılda Kuzeybatı İran’da oldukları biliniyor. Anayurtları olarak Tuna’dan Don, Kafkaslar ve Volga’ya kadar olan topraklar kabul edilmekte. Ben bozkır kültürleri uzmanı değilim elbet, ama söz edilen yerler erken Türklere ait ne gibi arkeolojik ve yazınsal veriler var, bunların bilinmesi lazım. Batu – Almaz dışarıda değil, ama Türk bilim çevrelerinde genel kabul görmüş, ne var ki aslında doğruluğu tam anlamıyla ispatlanamamış bir fikri genel geçermiş gibi kabul ediyor. Ancak bu bölgelerdeki arkeolojik verilerin kavimler ve kültürlerle eşleştirilmesi hâlen bir sonuca varmış değil.

Bundan sonraki bölümlerde Yahudilerin Persler ve Babillilerle olan ilişkilerine değinilmiş. Onları takip eden bölüm ise s. 91’deki Roma-Yahudi savaşları. Sanırım bir eksiklik fark ettiniz. Evet, bugünkü Yunanistan’da bir yerlerde geçmişte bir Hellen uygarlığı olması gerekiyordu. Batu-Almaz ikilisi koca Hellen kültürünü atlayıp hoop birden MS 1. yüzyılın ikinci yarısına geliyor. Oysa Yahudilerin İskender’in ölümünden sonra sırasıyla Hellenistik krallıklardan Ptolemaios’lar ve MÖ 200 civarında Seleukos’ların altında yaşadığı gerçeği maalesef kötü bir şaka olarak karşımızda duruyor! Dahası, Pompeius doğu seferi sırasında MÖ 63’te Kudüs’e gelerek tahta bir vasal kral geçiriyor. MS 6’da burası Kudüs Eyaleti olarak Roma topraklarına katılıyor. Kısacası yazarlar yaklaşık 400 yılı bir kalemde silmişler. Yahudi-Roma Savaşları başlığında, daha ilk cümle faul: Savaşların “Romalıların Ludea eyaletinde” gerçekleştiği yazılıyor. Parantez içindeki açıklama, “Ludea” kelimesinin Judea’dan türediği ve “Yahudilerin Toprağı” anlamına geldiği anlatılıyor. Cahilliğimi bağışlayın ama Roma İmparatorluğu’nda Ludea diye bir eyalet hatırlamıyorum, bilen varsa blog olarak çeşitli sürprizlerimiz olacak şanslı okuyucumuza. İroninin şahikası ise bunun Judea’dan türediğinin iddia edilmesi. Bir kere eyaletin Latince adı İngilizce olan Judea değil Iudaea’dır. Ludea’nın nerden geldiğini bilen varsa beri gelsin. Aklıma gelen en mantıklı açıklama İngilizce literatürdeki “Iudea” kelimesinde baş harfi “L” ile karıştırmış olabilecekleri. Eğer değilse, sözün bittiği yere geldik demektir. Tabii tarihçi olarak ikilinin birinci elden kaynaklar şöyle bir göz gezdirmesini ya da en azında birkaç yerde zikretmesi gerekirdi. Flavius Iosephus’tan bahsediyorum elbette. MÖ 1. yüzyılda Roma-Yahudi ilişkilerine dair bir numaralı kaynaklarımızdan biri. Ayrıca Hellenistik dönem ve çok daha öncesi için de önemli bir yazar. Ne gerek var canım, altı üstü Yahudi tarihi!

Eyalet Roma’nın başını epey ağrıtmıştır, doğru. Özellikle alt sınıflar Roma’nın kötü yönetimine karşı direnmiştir. Üst sınıflar ve ruhban sınıfı ise ancak çok ciddi provokasyonlar olduğu zaman isyana kalkışmıştır. Caligula’nın heykelini Yahudi tapınaklarına diktirmek istemesi ya da Hadrianus’un sünneti yasaklaması ve şehrin ismini değiştirmek istemesi gibi. Bereket versin ki bu örnekler kitaba alınmış. Ünlü Bar Kokhba isyanına yer verilmiş, fakat Antoninus Pius’un saltanatında ve ardından Severus-Niger mücadelesi sırasında çıktığı bilinen iki isyan daha var. Yazarların bahsettikleri isyanlarla ilgili tonlarca makale olmasın rağmen, burada sadece kuru tarih bilgisi var. Oysa bu tür bir çalışmada çok daha fazlası gerekir.

s. 93’te ise Yahudilerin Anadolu’ya girişleri konu edilmiş. Burada İskender’in bir kısım Yahudi’yi Smyrna, yani Eski İzmir’e sürdüğü iddia ediliyor. Bildiğim kadarıyla böyle bir şey asla gerçekleşmedi. Ne Flavius Iosephus ne İskender’in seferini yazmış Arrianos ne Curtius ne de Plutarkhos gibi ana kaynaklarda böyle bir sürgünün gerçekleştiği yazmıyor, baktım. Bilen varsa lütfen söylesin. Bu, muhtemelen daha geç bir olayla ilgili: Iosephus’un bahsettiği ve III. Antiokhos tarafından Lydia valisi Zeuksis’e yazılmış yaklaşık MÖ 205 tarihli bir mektupta, kral 2000 Yahudi’yi aileleriyle birlikte Mezopotamya ve Babil’den Anadolu’ya –Lydia ve Phrygia- göndereceği bildirir. Belki bu ya da benzeri bir olaydan bahsediliyor, ama çok büyük olasılıkla İskender bizzat böyle bir karar almadı. Yine de yanılma payı bırakıyorum. Eh, kaynak belirtmezseniz olacağı budur. s. 94’te Anadolu Yahudiler başlığı altında yarım sayfalık bir bölüm var. Yahudilerin Anadolu’ya nasıl geldikleri ve hangi tarihten itibaren burada yaşadıklarına dair kaynaklarda yeterli bilgi bulunduğunu iddia ediyor yazarlar. İyi de nerde bu kaynaklar? Hiç tarih de verilmemiş. Bazı Anadolu şehirleri –Bergama, Milas, Dinar, Efes- geçiyor da, buradaki Yahudi nüfusunun nitelikleri, yapısı, geçmişi hak getire. Bu bölümde Yahudi Kültürü Türkçe Yayınlar serisinde Moshte Sevilla-Sharon’un 1982 tarihli Türkiye Yahudileri adlı eserine atıf var. Bu yazar kimdir, amatör bir tarihçi mi yoksa akademisyen mi bilmiyorum. Ben size bir güzellik yapayım sayın yazarlar: Gelecekte Bir daha böyle bir konuya eğilirseniz Trebilco’nun 1991 tarihli Jewish Communities in Asia Minor kitabına bir göz atmanızı öneririm.

Tabii memleketteki yayınevlerinin ve yazarların kronik hastalığı olan indeks yokluğu ve yalan yanlış terim ve antik isimler meselesi var. Birkaç örnek vermezsem içim rahat etmeyecek: Ashkelon=Aşkelon, Canaan=Kenan Ülkesi (s. 15); Kurus=Kyros (s. 89); Dara=Dareios (s. 90); Judea=Iudaea (s. 91); Lusius Quitus=Lusius Quietus (s. 92); Trajan=Traianus (s. 92). Bunları yazıyorum, çünkü bir araştırma yaparken yalan yanlış isimler yüzünden doğru kaynaklara ulaşamıyorsunuz. Keyhüsrev’in aslen Eski Yunanca’da Kyros olduğunu, bunun İngilizcede Cyrus olarak yazıldığını bilmezseniz nasıl araştırma yapacaksınız? Herodotos’ta Keyhüsrev diye arasın Pelin Batu bakalım çıkıyor mu? Konuya vakıf olmayan meraklı biri bu yüzden binlerce kaynaktan mahrum kalır.

Bundan sonraki bölümler benim ilgi alanımın dışında, ama genel olarak birkaç söz söyleyebilirim: Bir kere doğru düzgün bir kronoloji yok, plan hiç yok. Araya sıkıştırılmış kaçak bölümler, kısa bilgiler, konu bütünlüğü sergilemeyen başlıklar. Kısacası karmakarışık, takibi zor bir kitaptan bahsediyoruz. Baştan savma olduğu o kadar açık ki, şu yazıdan bile daha çok şey öğrenirsiniz. Ayrıca gördüğüm kadarıyla eskiçağ Yahudileriyle ilgili bölümlerde görülen bilimsellik, kaynakça ve atıf pespayeliği sonraki kısımlar da hız kesmeden devam ediyor.

Bu yazının asıl amacı Yahudilikle ilgili bilgileri düzeltmek ve kitap eleştirisi yapmak değil. Yukarıda da belirttiğim gibi bu hataların sorumlusu asıl meselem. Popüler kitaplara karşı değilim, Pelin Batu’ya da öyle. Sadece Pelin Batu ya da onun konumundaki tanınmış ve kendisini belli bir alanda uzman olduğu izlenimi yaran kişilerin nasıl olup da böyle bir garabete imza atabildikleri asıl beni düşündüren. Batu gibi bir kişi bu kitap hakkında hocalarının, akademideki tanıdıklarının ne düşüneceklerini hiç hesaba kattı mı? Ya onun adını görerek ve güvenerek aldıkları kitaptaki eksik bilgilerle donatılacak okuyucuların hali ne olacak? Tanınmış olmanın bir bedeli var: Buna yakışır işler yapmalısınız. Bir tarih eseri için yapılabilecek en kötü yakıştırmalardan biri “yarım yamalak”tır bence ve bu kitap maalesef böyle bir eser. Kısacası mesele hitap ettiği, kendisini izleyen yüz binlerce kişiye karşı Batu’nun -ya da bir başkasının- hissettiği sorumluluk ve bilim ahlakıyla ilgili.

Kaynak: http://arkeolojigazetesi.com/?p=826


Baskı Bilgileri

304 sayfa
2007 tarihinde, Nokta Yayınları tarafından yayınlandı



Etiketler: dinler tarihi

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

gayrimumeyyiz eski takvim ekara
3 kişi

Okumak İsteyenler

eski takvim adrenalan
2 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski