The Anatolikon / Anatolikon, ilginç bir isbirliginin ürünü: Istanbul dogumlu ressam Peter Hristoff, Istanbulda yasayan sair John Ashin Istanbul ve Türkiye konulu siirlerini resimledi. Geçen yil Türkçede ilk kitabini yayimlamistik Ashin: Selected Poems / Seçme Siirler. Güven Turan, o kitaba yazdigi sunusta soruyordu: Çogunlugu Istanbulda yazilmis siirlerden olusan yeni bir kitabi agir agir tamamliyor Ash. Acaba Istanbul da Manchester ve New York gibi bir ana bölüm olusturabilecek mi, olusturdu mu siir dünyasinda? Bu sorunun yanitinda biraz da biz, Istanbulda Istanbulu unutacak kadar uzunca bir süre yasayanlar için, nasil bir Istanbulla yüzlesecegiz sorusu da yatiyor. Iste o siirler: Iki dilde de ilk kez. Ve o resimler. TADIMLIKANATOLIKONNeden gitmek istiyorsun oraya? Görecek bir sey yok ki dediler.Dedim ki, Adini sevdim; afyon ve hisar. Bir ilgisi olmali mavi ve kirmizi ile... Iste,Tozlu bir alanda küçük bir bahçe ve neredeyse tükenmis bir çesmeBirbiri ardinca duraklar geçen bir otobüse bindim(Birinde sergilenen çirkin mi çirkin lületasi pipolara baktim)Ve Andrew benimleydi fotograflamak içinYol boyunca görülen görülmeyen ne varsa.Afyonda hayran kaldim lokanta aynalarinin barok çerçevelerine,Göz alan önlüklerine garsonlarin ve evlerin rengine. Bir siçanKosturdu bahçenin basamaklarinda, duraladi bir an kararsiz kalmis gibi.Usakli iki genç saticiyla karsilastik sarki söylediler bize tepesindeKayanin üstündeki kalenin, siyahti, menevisliydi üstleri yosunlarla.Üzüldük fark edince camideki bütün kilimlerin çalinmis oldugunu.Gül bahçelerinden geçerek indik güneye, kokulari boguyordu vadileri,Kirik biçaklar gibi yükselen tepelere tirmaniyordu buram buram. SicakKoyulasiyordu. Agaçlar yok oldu ve yeniden çikti ortaya. Haziran baslariydi.Ilkyaz boyunca yagmisti yagmur, bozkiri çiçeklerle kaplamisti.Frigyanin tas aslanlari kükredi ve siçradi. Sagnaklar doldurdu sarniçlariMidas Kentinde. Yol krallar için yapilmisti, dümdüzdü.Yoruldu gözlerim bakmaktan. Uzakta devasa bir bulut gördüm,Güneste parlayan karli bir dag çikti sonra. Öyle yüksek öyle genisti kiAlgilayamiyordu insan. Alt yamaçlarinda, dizi dizi yatiyorduKatledilmis sehzadeler sümbül ve ayva çiçekli mezarlarinda.Gluckun bir parçasi çaliyordu otomobilin radyosunda ve birden sütun gövdeleriBelirdi kayalar arasindan. Bir esek anirdi bir tapinagin içlerinde.Tirassiz yüzler gibi mavi mavi çamlar kaplamisti yamaçlari ve kuslar uçusuyordu yolun kiyilarinda,Bunca sey arasinda olmayan bir seyi arayip duruyorduk.Bir dügüne gidermis gibi giyinmis kadinlar dolaniyordu beyaz ve mor hashaslar arasinda.
The Anatolikon / Anatolikon, ilginç bir isbirliginin ürünü: Istanbul dogumlu ressam Peter Hristoff, Istanbulda yasayan sair John Ashin Istanbul ve Türkiye konulu siirlerini resimledi. Geçen yil Türkçede ilk kitabini yayimlamistik Ashin: Selected Poems / Seçme Siirler. Güven Turan, o kitaba yazdigi sunusta soruyordu: Çogunlugu Istanbulda yazilmis siirlerden olusan yeni bir kitabi agir agir tamamliyor Ash. Acaba Istanbul da Manchester ve New York gibi bir ana bölüm olusturabilecek mi, olusturdu mu siir dünyasinda? Bu sorunun yanitinda biraz da biz, Istanbulda Istanbulu unutacak kadar uzunca bir süre yasayanlar için, nasil bir Istanbulla yüzlesecegiz sorusu da yatiyor. Iste o siirler: Iki dilde de ilk kez. Ve o resimler. TADIMLIKANATOLIKONNeden gitmek istiyorsun oraya? Görecek bir sey yok ki dediler.Dedim ki, Adini sevdim; afyon ve hisar. Bir ilgisi olmali mavi ve kirmizi ile... Iste,Tozlu bir alanda küçük bir bahçe ve neredeyse tükenmis bir çesmeBirbiri ardinca duraklar geçen bir otobüse bindim(Birinde sergilenen çirkin mi çirkin lületasi pipolara baktim)Ve Andrew benimleydi fotograflamak içinYol boyunca görülen görülmeyen ne varsa.Afyonda hayran kaldim lokanta aynalarinin barok çerçevelerine,Göz alan önlüklerine garsonlarin ve evlerin rengine. Bir siçanKosturdu bahçenin basamaklarinda, duraladi bir an kararsiz kalmis gibi.Usakli iki genç saticiyla karsilastik sarki söylediler bize tepesindeKayanin üstündeki kalenin, siyahti, menevisliydi üstleri yosunlarla.Üzüldük fark ed... tümünü göster