Osmanlı Arkeolojisi

Osmanlı İmparatorluğu, 14. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarındaki yıkılışına kadar dünyanın en büyük imparatorluklarından biriydi. Sınırları bugünkü Hırvatistandan Yemene uzanan ve Kuzey Afrikanın büyük bir bölümünü içine alan bu İmparatorluğun, dünya tarihi üzerinde büyük bir etkisi olduğu gibi, Ortadoğu ve Balkanların tarihi ve halkları üzerinde de önemli etkileri vardı.Ama arkeologların bu bölgeye ilişkin anlattığı öykülere dayanan biri, Osmanlı İmparatorluğunun bir zamanlar varolduğunun zor farkına varır. Bölgenin arkeolojik öyküleri insanlığın tarihöncesi başarılarını, tarımın ve ilk yerleşimlerin doğuşunu anlatır. Bu çalışmalar sayesinde Yunan, Roma ve Bizansın klasik uygarlıklarının yanı sıra, Tunç Çağının büyük kentleri ve Demir Çağının imparatorlukları hakkında oldukça bilgi sahibiyiz. Bazı arkeologlar İslam tarihinin erken dönemlerini bile araştırdılar. Ama günümüze yaklaşıldıkça arkeolojik araştırmalar gücünü kaybeder. Ortadoğunun yakın geçmişine yönelen arkeolojik ilginin zayıflığı maddi kalıntıların yokluğundan değil, bir arkeolojik geçmişi oluşturan öğelere ve onların bağlantılarının ne olabileceğine ideolojik gözlüklerle bakılmasından kaynaklanır. Osmanlı dönemini, araştırmaya değer bir altın çağ olarak gören arkeologların sayısı günümüzde çok azdır. Ama artık giderek artan sayıda arkeolog, sanat tarihçisi ve tarihçi son 20 yılda Osmanlı arkeolojisinin geliştirilmesine eğilmeye başladı. Bu kitabın, Osmanlı coğrafyasının yakın geçmişinin anlaşılması için arkeolojik araştırmaların taşıdığı potansiyeli ortaya koyacağına ve daha geniş kesimlere Osmanlı İmparatorluğu arkeolojisini tanıtacağına inanıyoruz.

Osmanlı İmparatorluğu, 14. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarındaki yıkılışına kadar dünyanın en büyük imparatorluklarından biriydi. Sınırları bugünkü Hırvatistandan Yemene uzanan ve Kuzey Afrikanın büyük bir bölümünü içine alan bu İmparatorluğun, dünya tarihi üzerinde büyük bir etkisi olduğu gibi, Ortadoğu ve Balkanların tarihi ve halkları üzerinde de önemli etkileri vardı.Ama arkeologların bu bölgeye ilişkin anlattığı öykülere dayanan biri, Osmanlı İmparatorluğunun bir zamanlar varolduğunun zor farkına varır. Bölgenin arkeolojik öyküleri insanlığın tarihöncesi başarılarını, tarımın ve ilk yerleşimlerin doğuşunu anlatır. Bu çalışmalar sayesinde Yunan, Roma ve Bizansın klasik uygarlıklarının yanı sıra, Tunç Çağının büyük kentleri ve Demir Çağının imparatorlukları hakkında oldukça bilgi sahibiyiz. Bazı arkeologlar İslam tarihinin erken dönemlerini bile araştırdılar. Ama günümüze yaklaşıldıkça arkeolojik araştırmalar gücünü kaybeder. Ortadoğunun yakın geçmişine yönelen arkeolojik ilginin zayıflığı maddi kalıntıların yokluğundan değil, bir arkeolojik geçmişi oluşturan öğelere ve onların bağlantılarının ne olabileceğine ideolojik gözlüklerle bakılmasından kaynaklanır. Osmanlı dönemini, araştırmaya değer bir altın çağ olarak gören arkeologların sayısı günümüzde çok azdır. Ama artık giderek artan sayıda arkeolog, sanat tarihçisi ve tarihçi son 20 yılda Osmanlı arkeolojisinin geliştirilmesine eğilmeye başladı. Bu kitabın, Osmanlı coğrafyasının yakın geçmişinin anlaşılması için arkeolojik... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri

300 sayfa
Aralık2004 tarihinde, Kitap Yayınevi tarafından yayınlandı


ISBN
9758704753
Dil
Türkiye Türkçesi

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

ykcsuryoyo ironmarvin
2 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski