Gerçek bir gazetecinin iki niteliği olmalı: Birincisi fikr-i takip, ikincisi inceleme ve araştırma!..Türkiye gibi insan belleğinin unutkanlıkta sakatlandığı bir ülkede, biz bize benzeriz, basınımız da bize benzer!.. Çernobil olayı kısa bir süre sonra unutuldu. Devlet yetkililerince uyutulan olayın unutulması kadar doğal ne olabilir?...Ama gerçek gazeteci Çernobili unutmadı!..Anadoluda Çernobiller yaşanmasın diye sorunun üstüne yürüdü.Elinizde tuttuğunuz kitap, gerçek gazetecinin özenli çalışmasının ürünüdür.Ümit Otan yoğunlaştırılmış gazetecilik yaklaşımıyla ele aldığı bu ilginç konuyu irdelemekle büyük bir hizmet yapıyor. Çünkü bu konudaki kitapların sayısı yok denecek kadar azdır; buna karşın Türkiyede nükleer santral konusu büyük bir sorun oluşturmaya aday görünüyor.Anadoluyu nükleer santrallerle donatacak mıyız?..Evet mi?..Hayır mı?..Soruya evet ya da hayır demek için yeterli donanımımız ve bilgi birikimimiz var mı?..İlgili kurumlar, örgütler, üniversiteler konuyla yeterince haşır neşir olmuşlar mıdır?.. Yoksa bu işin üstüne de çıkar odaklarının kitleleri güdülemesiyle mi diyoruz?.. Ya da iş işten geçtikten sonra mı gözlerimiz açılacak?..Ümit Otanın kitabını okuduktan sonra yaşadığımız olayın çapı ortaya çıkıyor...Ve insanı ürpertiyor.İlhan Selçuk
Gerçek bir gazetecinin iki niteliği olmalı: Birincisi fikr-i takip, ikincisi inceleme ve araştırma!..Türkiye gibi insan belleğinin unutkanlıkta sakatlandığı bir ülkede, biz bize benzeriz, basınımız da bize benzer!.. Çernobil olayı kısa bir süre sonra unutuldu. Devlet yetkililerince uyutulan olayın unutulması kadar doğal ne olabilir?...Ama gerçek gazeteci Çernobili unutmadı!..Anadoluda Çernobiller yaşanmasın diye sorunun üstüne yürüdü.Elinizde tuttuğunuz kitap, gerçek gazetecinin özenli çalışmasının ürünüdür.Ümit Otan yoğunlaştırılmış gazetecilik yaklaşımıyla ele aldığı bu ilginç konuyu irdelemekle büyük bir hizmet yapıyor. Çünkü bu konudaki kitapların sayısı yok denecek kadar azdır; buna karşın Türkiyede nükleer santral konusu büyük bir sorun oluşturmaya aday görünüyor.Anadoluyu nükleer santrallerle donatacak mıyız?..Evet mi?..Hayır mı?..Soruya evet ya da hayır demek için yeterli donanımımız ve bilgi birikimimiz var mı?..İlgili kurumlar, örgütler, üniversiteler konuyla yeterince haşır neşir olmuşlar mıdır?.. Yoksa bu işin üstüne de çıkar odaklarının kitleleri güdülemesiyle mi diyoruz?.. Ya da iş işten geçtikten sonra mı gözlerimiz açılacak?..Ümit Otanın kitabını okuduktan sonra yaşadığımız olayın çapı ortaya çıkıyor...Ve insanı ürpertiyor.İlhan Selçuk