Sustuğu kadar konuşur şair. Aslında suskunluğu söz eyler, dillendirir. Birilerinin dudak arasında ezdiğini, suskunun arkasına ittiğini elinden tutup teselli eder şair... Şairlerin erkekler arasından çıkmasına çoğunlukla aldırış etmeyiz. Şiirlerin çoğunu erkeklerin kadınlar hatırına yazdığını biliriz de ondan belki... Peki ya kadın şairler nasıl yazar? Onların ifadelerini ayna edindikleri yüzler nerede? Üstelik erkek suskunluğundan daha derindir, daha kırışıktır kadın suskunluğu. İçinde hiç umulmadık söz fırtınaları saklar, hiç beklenmedik sessizlik vadileri büyütür onlar..Neşe eşilovanın Lâli de işte böyle bir suskunluğun bir şairenin ağzından şiir olsun diye değil, hatta kitap olsun diye de değil, kadınsı bir teslimiyetin ve suskunluğun ağır ve yumuşak örtüsünü kendi kendine kıpırdatma arzusunun kayıtları..Yani su gibi.. Hem var şiir/şair hem de yok. Hem kendini gösteriyor kıvrım kıvrım. Kendi varlığına bir serin alkış oluyor köpük köpük. Ama en çok da başkaları için kıvranıyor. Kendi varlığını başkalarının diriliğine maya ediyor, susuyor.Kaknüs Yayınları şiir dizisinin yeni kitabı Lâl, çağdaş bir şairenin enfüsî günlüğü niyetine de okunabilir. Ama en önemlisi şiirin keskin ve kavurucu ateşinde yanıp yakılan bir kalbin resmi de açıkça seyredilmeli Lâlin yüzünde.Bir bölümünü şiir/sel nesir çalışmalarının da süslediği kitap, şairenin ilk kitabı. Ancak, deneyimli okuyucuların bildiği o ilk şiir kitabının çağrışımlarından çok uzakta Lâl. İlk şiir kitabını ilk defa okuyanların okumakta çok geç kaldıklarını hissedip, suçluluk duygusuyla donanacakları derin çarpıcılıklar ve kalıcılıklarla arz-ı endam ediyor kitap.Neşe Yeşilovanın şaşırtıcı bir başka özelliği ise, söz dağarının alabildiğince zengin ve geniş iklimi. Bazen ne zamandır dargın durduğunuzu düşündüğünüz bir sözcük, bir sözcük öbeği, ansızın sarıyor sizi. Suç üstü yapıyor gibi. Hançerliyor gibi. Bir yanınıza batıyor gibi. Buna bir de, Türkçenin cinaslarını, tevriyelerini tam zamanında ve yerinde kullanması eklenirse, bir kadın şairin çağdaş Türk şiirine yeni bir soluk taşıdığını söylemek pek acelecilik sayılmaz.Neşe Yeşilovanın şiiri kelimelerin kıvrımlarında serazad geziniyor değil. Şiiri, tam da varoluş amacının gerçekleşmesi adına, gelenekteki mistik sözcüklerin ruh titreşimlerinden dilin en yeni olanına kadar götürüp getiriyor. Lâl ile yeni bir şiir dokusuyla tanışmaktayız.. İnsan doğasının olduğu bir şiir gezegenidir bu. Kendine özgü bir dil ve ruh kurgusunun şiiridir.Lâl, insan yaradılış ve doğasının içkin yanını, var olma bilinciyle, insan ruhunun metaforlarını en yakıcı olan yerinden yakalıyor. İnsanın mistik yanını ve insansı doğasını en gerçekçi ve en masum haliyle veriyor. Kor yakıcılığında, titreticiliğinde, sarsıcılığındaki yerini buluyor. Yeşilova insan mahremiyetinin en gerçekçi yanının, özünün ve ruhunun, yani insan doğasının sınırlarında geziniyor. İnsanın en duyarlı yanlarına dokunuyor.Lâlde sözü kanat/landır/ıyor Neşe Yeşilova. Sanki lügatte boynu bükük, küskün, sahipsiz ve yetim bekleyen kelimeler onun şiiriyle dudağa değiyor, kalbe taşı/nı/yor. Kelimeler nicedir unuttuğumuz utançların perçeminden tutup ayağa kaldırıyor, unutup sokağa attığımız sevinçlerin izini buluyor. Modern zamanların telaşlarının küller gibi sardığı/sakladığı ama asla soğutamadığı yakıcı korları elimize, dilimize yeniden koyuyor Neşe Yeşilova. Sanki hiç açılmamış bir lügatten seçiyor kelimelerini. Sanki hiç dile gelmemiş bir kıssadan kaderler biçiyor nefsimize.Lâl suskusunda bestelenmiş, Leylâ tutkusuyla söylenmiş, lal kızıllığında kâğıda düşmüş şiirler kalbinizin ateşine emanettir artık...
Sustuğu kadar konuşur şair. Aslında suskunluğu söz eyler, dillendirir. Birilerinin dudak arasında ezdiğini, suskunun arkasına ittiğini elinden tutup teselli eder şair... Şairlerin erkekler arasından çıkmasına çoğunlukla aldırış etmeyiz. Şiirlerin çoğunu erkeklerin kadınlar hatırına yazdığını biliriz de ondan belki... Peki ya kadın şairler nasıl yazar? Onların ifadelerini ayna edindikleri yüzler nerede? Üstelik erkek suskunluğundan daha derindir, daha kırışıktır kadın suskunluğu. İçinde hiç umulmadık söz fırtınaları saklar, hiç beklenmedik sessizlik vadileri büyütür onlar..Neşe eşilovanın Lâli de işte böyle bir suskunluğun bir şairenin ağzından şiir olsun diye değil, hatta kitap olsun diye de değil, kadınsı bir teslimiyetin ve suskunluğun ağır ve yumuşak örtüsünü kendi kendine kıpırdatma arzusunun kayıtları..Yani su gibi.. Hem var şiir/şair hem de yok. Hem kendini gösteriyor kıvrım kıvrım. Kendi varlığına bir serin alkış oluyor köpük köpük. Ama en çok da başkaları için kıvranıyor. Kendi varlığını başkalarının diriliğine maya ediyor, susuyor.Kaknüs Yayınları şiir dizisinin yeni kitabı Lâl, çağdaş bir şairenin enfüsî günlüğü niyetine de okunabilir. Ama en önemlisi şiirin keskin ve kavurucu ateşinde yanıp yakılan bir kalbin resmi de açıkça seyredilmeli Lâlin yüzünde.Bir bölümünü şiir/sel nesir çalışmalarının da süslediği kitap, şairenin ilk kitabı. Ancak, deneyimli okuyucuların bildiği o ilk şiir kitabının çağrışımlarından çok uzakta Lâl. İlk şiir kitabını ilk defa okuyanların ok... tümünü göster