İstanbul`un Peçesiz Kadınları

Doğu Ekspresi, istimini üfleyerek Sirkeci İstasyonuna girdiğinde, yaşlı İstanbulun henüz derin uykuda olduğu bir nisan sabahının erken saatleriydi. Doğduğum bu şehre en son ayak basışımın üzerinden tam yirmi yıl geçmişti. Tuttuğumuz at arabasıyla taş kaplı yollarda giderken etrafa bakındım. İstanbul eskisinden farksız görünüyordu. Öyle miydi gerçekten? Arabacının Galata Köprüsüne giriş parasını ödemesiyle başlayan, Altın Boynuzun öteki yakasına yolculuğumuz sırasında, bir değişiklik dikkatimi çekti: Boğazda, ay-yıldızlı Türk bayrağından farklı bayrakların çekildiği, gri renkli, asık suratlı çok sayıda zırhlı gemi vardı. Ben ayrılırken İstanbul özgür bir şehirdi. Şimdi ise karşımda daha önce Enver ve Talatın meydan okuma cesareti bulduğu güçlerin eline düşmüş, işgal altında bir şehir vardı... Altın Boynuzun iki yakasını birbirine bağlayan köprünün ortasına ulaştığımızda bir başka arabayla karşı karşıya geldik. Arabada yüzü açık bir Türk kadını ve bir adam oturuyordu. Çok şaşırmıştım. Galata Köprüsünde peçesiz bir Türk kadını ve yanında bir erkek! Yirmi yıl önce, aynı adam, kamuya açık bir yerde karısının bulunduğu yöne bakmaya dahi çekinirdi. Biraz daha ileride gördüklerim daha da şaşırtıcıydı: Köprünün parmaklıklarına yaslanmış bir Türk kadın, fesli bir adamla sohbet ediyordu. Üstelik kadın gençti ve davranışları evli olmadıkları izlenimi veriyordu. Demek ki farklı bir Türkiyeye gelmiştim. Demetra Vaka 1877de İstanbulda, Büyükadada doğdu. Yunanlı köklerinin bilincine varacak şekilde yetiştirildi. Bir zamanlar Bizansa ait olan tüm toprakların Yunanistana iade edilmesini savunmak da bu bilincin bir parçasıydı. Türk kızlarıyla geliştirdiği arkadaşlıklar önyargılarını yumuşattıysa da bunlardan tümüyle kurtulamadı. 17 yaşındayken, yeni atanan Osmanlı konsolosunun sekreteri olarak New Yorka gitti. Çeşitli dergilerde yazıları yayınlanmaya başladı, birçok kitap yazdı. Bir Amerikalıyla evlendi ve 1921de dört aylığına doğduğu şehir İstanbula geldi. Bir değişim sürecinde olan İstanbullu kadınlarla konuştu ve bu kitabı yazdı.

Doğu Ekspresi, istimini üfleyerek Sirkeci İstasyonuna girdiğinde, yaşlı İstanbulun henüz derin uykuda olduğu bir nisan sabahının erken saatleriydi. Doğduğum bu şehre en son ayak basışımın üzerinden tam yirmi yıl geçmişti. Tuttuğumuz at arabasıyla taş kaplı yollarda giderken etrafa bakındım. İstanbul eskisinden farksız görünüyordu. Öyle miydi gerçekten? Arabacının Galata Köprüsüne giriş parasını ödemesiyle başlayan, Altın Boynuzun öteki yakasına yolculuğumuz sırasında, bir değişiklik dikkatimi çekti: Boğazda, ay-yıldızlı Türk bayrağından farklı bayrakların çekildiği, gri renkli, asık suratlı çok sayıda zırhlı gemi vardı. Ben ayrılırken İstanbul özgür bir şehirdi. Şimdi ise karşımda daha önce Enver ve Talatın meydan okuma cesareti bulduğu güçlerin eline düşmüş, işgal altında bir şehir vardı... Altın Boynuzun iki yakasını birbirine bağlayan köprünün ortasına ulaştığımızda bir başka arabayla karşı karşıya geldik. Arabada yüzü açık bir Türk kadını ve bir adam oturuyordu. Çok şaşırmıştım. Galata Köprüsünde peçesiz bir Türk kadını ve yanında bir erkek! Yirmi yıl önce, aynı adam, kamuya açık bir yerde karısının bulunduğu yöne bakmaya dahi çekinirdi. Biraz daha ileride gördüklerim daha da şaşırtıcıydı: Köprünün parmaklıklarına yaslanmış bir Türk kadın, fesli bir adamla sohbet ediyordu. Üstelik kadın gençti ve davranışları evli olmadıkları izlenimi veriyordu. Demek ki farklı bir Türkiyeye gelmiştim. Demetra Vaka 1877de İstanbulda, Büyükadada doğdu. Yunanlı köklerinin bilincine varacak ... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9758704303

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski