İmam-ı Rabbaniden Hikmet Damlaları

Ahmed Faruk-u Serhendî;Veliler sarayının sultanı, Kerametler semasının güneşi, Kutbul-Aktâb İmam-ı Tarikat, Feyiz ve nur kaynağı, bereketler saçan ‘Mektubat isimli meşhur eserin sahibi, Kâmil fertlerin önderidir.Onu anlatacak bizde ne güç ne de takat var. Onu Peygamberi Âlişan Fahri Kâinat efendimiz övmüştür.O adeta sırlar denizi, feyiz ve ışık deryasıdır.İmam-ı Rabbâni Hazretleri öyle bir güneştir ki yıldız hükmündeki binlerce şeyh onun nurundan ışık alıp, hakikatleri bildiren feyiz membaı mektuplarından bereketlendiler/bereketlenirler.... ... ... ... ...Onu tanımak-bilmek; karanlık dünyamıza ışık, maneviyatımıza güç ve kuvvet, yaşamımıza ufuk, Allaha giden yolumuza adres, gönül dünyamıza gıda, ruhlarımıza ilham, cennete kılavuz-rehber, çalışmalarımıza örnek, ibadetlerimize ölçü, kemâl mertebelere merdiven, yeislerimize ümit, azimlerimize kırbaç, iradelerimize fer, nefsimize gem, tuzaklara uyarıdır. Kişi onu tanıdıkça ona yaklaşır. Kalbi, ruhu, gönlü, zihni onun halleriyle dolar, ufku genişler. Bu yola edeple giren lütufla çıkar.Bu kapıda çok iş yapmak hüner değil, söz dinlemek hünerdir.

Ahmed Faruk-u Serhendî;Veliler sarayının sultanı, Kerametler semasının güneşi, Kutbul-Aktâb İmam-ı Tarikat, Feyiz ve nur kaynağı, bereketler saçan ‘Mektubat isimli meşhur eserin sahibi, Kâmil fertlerin önderidir.Onu anlatacak bizde ne güç ne de takat var. Onu Peygamberi Âlişan Fahri Kâinat efendimiz övmüştür.O adeta sırlar denizi, feyiz ve ışık deryasıdır.İmam-ı Rabbâni Hazretleri öyle bir güneştir ki yıldız hükmündeki binlerce şeyh onun nurundan ışık alıp, hakikatleri bildiren feyiz membaı mektuplarından bereketlendiler/bereketlenirler.... ... ... ... ...Onu tanımak-bilmek; karanlık dünyamıza ışık, maneviyatımıza güç ve kuvvet, yaşamımıza ufuk, Allaha giden yolumuza adres, gönül dünyamıza gıda, ruhlarımıza ilham, cennete kılavuz-rehber, çalışmalarımıza örnek, ibadetlerimize ölçü, kemâl mertebelere merdiven, yeislerimize ümit, azimlerimize kırbaç, iradelerimize fer, nefsimize gem, tuzaklara uyarıdır. Kişi onu tanıdıkça ona yaklaşır. Kalbi, ruhu, gönlü, zihni onun halleriyle dolar, ufku genişler. Bu yola edeple giren lütufla çıkar.Bu kapıda çok iş yapmak hüner değil, söz dinlemek hünerdir.