İktisatla ahlâk arasındaki ilişkiler, günlük hayatın akışı içinde sık sık tartışılan fakat akademik ölçülere uygun olarak nadiren olarak ele alınan bir konudur. Yaygın kültürde, zenginleşme ile ahlâk arasında ters bir ilişki kurulmakta ve ahlâksızlık yapmadan zenginleşmenin imkansız olduğu söylenmektedir. Acaba, gerçekten öyle midir? İktisadî faaliyet kendiliğinden ahlâksız veya ahlâksızlığa teşvik edici midir? Öyleyse, herkes aynı zamanda bir iktisadî aktör olduğuna göre herkez ahlâksız mıdır? Yoksa ahlâksızlık zenginlik merdiveninde belli bir basamaktan sonra mı başlamaktadır? Ömer Demir İktisat ve Ahlâkta önyargılarla dolu bir alana taze bir soluk getirmektedir.
İktisatla ahlâk arasındaki ilişkiler, günlük hayatın akışı içinde sık sık tartışılan fakat akademik ölçülere uygun olarak nadiren olarak ele alınan bir konudur. Yaygın kültürde, zenginleşme ile ahlâk arasında ters bir ilişki kurulmakta ve ahlâksızlık yapmadan zenginleşmenin imkansız olduğu söylenmektedir. Acaba, gerçekten öyle midir? İktisadî faaliyet kendiliğinden ahlâksız veya ahlâksızlığa teşvik edici midir? Öyleyse, herkes aynı zamanda bir iktisadî aktör olduğuna göre herkez ahlâksız mıdır? Yoksa ahlâksızlık zenginlik merdiveninde belli bir basamaktan sonra mı başlamaktadır? Ömer Demir İktisat ve Ahlâkta önyargılarla dolu bir alana taze bir soluk getirmektedir.