Hak ve Sorumluluklar Temelinde Ulema Ümmet İlişkisi

…Fitne durumunda insanlar, belirli sorunlar hakkında hüküm bildiren nassları tek tek bilmek yerine maslahat ve mefsedet fıkhına ve bunların mertebeleri ile ilgili ilme ihtiyaç duyarlar. Çünkü şer’î siyasetle alakalı geneli ilgilendiren münkerler -ki genelde fitne sebebi bunlardır- taharet, namaz, hac ve (evlilik, boşanma v.b.) şahsî hallere benzemezler. Bunlarla ilgili hakkın ne olduğunun anlaşılması -genel olarak- tafsîlî deliller üzerine oturmakta ve hatta bu konuya ilişkin ilim, aşağıda bazısını zikrettiğimiz noktalara dayanmaktadır: Genel şer’î deliller ve bir çok konuyu ihtiva eden kaideler. Şer’î hedefler (makâsıdu’ş-şerî‘a). Maslahat-mefsedet dengesi. Tafsîlî deliller.

Avamın ve hatta küçük ilim talebelerinin, her ne kadar cüz’î nassları anlayabilseler de kamuya yönelik küllî sorunları anlamaları mümkün değildir. Aynı şekilde şeriatın hedeflerinin anlaşılması ancak nassların mücmellerinin, Şâri’nin tasarruflarının incelenmesi yoluyla gerçekleşir. Şerîatın maksatları ile ilgili fıkıh herkesin nail olamayacağı şerefli bir fıkıhtır. Bu fıkha ancak ilmin basamaklarında yükselip vakıaya muttali olanlar ve meydana geleceği zannedilen ihtimaller üzerinde düşünebilenler ulaşabilir.

Maslahat-mefsedet dengesi şerîatın, şerîatın maksatlarının, vakıanın, maslahat ve mefsedetlerin mertebelerinin anlaşılmasına ihtiyaç duyar. Bunların tümü de yalnızca âlimlere aittir. Bu sebepten ötürü yapmış olduğu fillerde Hıdır, Mûsâ aleyhisselâm’ın bilmediği maslahatları biliyordu.

Bu kural altına sayılamayacak kadar ferî mesele ve fayda girmektedir. Maslahat ve mefsedetlerden her biri bu kurala dahildir. Durum böyle olduğuna göre ıslah hakkı yalnızca münkeri tanıyan ve ıslah yollarını bilen âlime aittir. Kamuya ait işlerde de sadece Âlimler hak sahibidir…

…Fitne durumunda insanlar, belirli sorunlar hakkında hüküm bildiren nassları tek tek bilmek yerine maslahat ve mefsedet fıkhına ve bunların mertebeleri ile ilgili ilme ihtiyaç duyarlar. Çünkü şer’î siyasetle alakalı geneli ilgilendiren münkerler -ki genelde fitne sebebi bunlardır- taharet, namaz, hac ve (evlilik, boşanma v.b.) şahsî hallere benzemezler. Bunlarla ilgili hakkın ne olduğunun anlaşılması -genel olarak- tafsîlî deliller üzerine oturmakta ve hatta bu konuya ilişkin ilim, aşağıda bazısını zikrettiğimiz noktalara dayanmaktadır: Genel şer’î deliller ve bir çok konuyu ihtiva eden kaideler. Şer’î hedefler (makâsıdu’ş-şerî‘a). Maslahat-mefsedet dengesi. Tafsîlî deliller.

Avamın ve hatta küçük ilim talebelerinin, her ne kadar cüz’î nassları anlayabilseler de kamuya yönelik küllî sorunları anlamaları mümkün değildir. Aynı şekilde şeriatın hedeflerinin anlaşılması ancak nassların mücmellerinin, Şâri’nin tasarruflarının incelenmesi yoluyla gerçekleşir. Şerîatın maksatları ile ilgili fıkıh herkesin nail olamayacağı şerefli bir fıkıhtır. Bu fıkha ancak ilmin basamaklarında yükselip vakıaya muttali olanlar ve meydana geleceği zannedilen ihtimaller üzerinde düşünebilenler ulaşabilir.

Maslahat-mefsedet dengesi şerîatın, şerîatın maksatlarının, vakıanın, maslahat ve mefsedetlerin mertebelerinin anlaşılmasına ihtiyaç duyar. Bunların tümü de yalnızca âlimlere aittir. Bu sebepten ötürü yapmış olduğu fillerde Hıdır, Mûsâ aleyhisselâm’ın bilmediği maslahatları biliyordu.

Bu ku... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski