Bir başkaldırıdır aşk... Önce isyancısını yıkar
Bir Erkek
Varlığı hem tehlikeli ve korkunç hem de sonsuza değin güçlü ve korunaklı Onun karşı konulmaz etkisine kapılan bir kadın sıcak bir gülüşüyle ısınabilir mavi gözleriyle sonsuz bir denize açılabilir siyah saçlarıyla zifiri bir geceye korkusuzca dalabilirdi.
Ona yaklaşmak ise ateşe çırılçıplak yürümek demekti.
Bir Kadın
Hem bir Tanrıça kadar sarsılmaz hem de titremeye hazır bir yaprak gibi ürkek ve utangaç Bir erkeği masumiyetiyle prangasız tutsak edebilir incindiğinde ise bütün dünyaya kafa tutabilirdi. Kalbi ve masumiyeti acımasızca ihlal edildiğinde artık onun için ateşe yürümek zamanı gelmişti.
Kadın ateşten korkmuyordu çünkü çoktan yanmıştı.
Evelyn Rosa Drummond en değerli varlığı olan kalbini bu tehlikeli adama sunduğunda onun aşkına erişebileceğine inanmıştı. Oysa tüm varlığını emanet ettiği Harewood Dükü Julian Benedict Wharton tarafından bir fahişe olarak görülmek gibi korkunç bir yanılgının kurbanı olmuştu.
Ve talih karşısına dayanılmaz bir intikam fırsatı çıkardı. Herkesin çekindiği bu tehditkar ve gizemli adama yapılan cinayet suçlamasını ispatlayacaktı. Oysa Julianın en yakınına kadar sızmayı başardığında kalbinin müthiş bir sınanmaya tabi tutulacağından habersizdi.
Gönlünü bir kez daha bu cazibeli adama kaptırmayacağına söz vermek ise gölgesine sığındığı bir yalandan öteye gidemeyecekti
Bir başkaldırıdır aşk... Önce isyancısını yıkar
Bir Erkek
Varlığı hem tehlikeli ve korkunç hem de sonsuza değin güçlü ve korunaklı Onun karşı konulmaz etkisine kapılan bir kadın sıcak bir gülüşüyle ısınabilir mavi gözleriyle sonsuz bir denize açılabilir siyah saçlarıyla zifiri bir geceye korkusuzca dalabilirdi.
Ona yaklaşmak ise ateşe çırılçıplak yürümek demekti.
Bir Kadın
Hem bir Tanrıça kadar sarsılmaz hem de titremeye hazır bir yaprak gibi ürkek ve utangaç Bir erkeği masumiyetiyle prangasız tutsak edebilir incindiğinde ise bütün dünyaya kafa tutabilirdi. Kalbi ve masumiyeti acımasızca ihlal edildiğinde artık onun için ateşe yürümek zamanı gelmişti.
Kadın ateşten korkmuyordu çünkü çoktan yanmıştı.
Evelyn Rosa Drummond en değerli varlığı olan kalbini bu tehlikeli adama sunduğunda onun aşkına erişebileceğine inanmıştı. Oysa tüm varlığını emanet ettiği Harewood Dükü Julian Benedict Wharton tarafından bir fahişe olarak görülmek gibi korkunç bir yanılgının kurbanı olmuştu.
Ve talih karşısına dayanılmaz bir intikam fırsatı çıkardı. Herkesin çekindiği bu tehditkar ve gizemli adama yapılan cinayet suçlamasını ispatlayacaktı. Oysa Julianın en yakınına kadar sızmayı başardığında kalbinin müthiş bir sınanmaya tabi tutulacağından habersizdi.
Gönlünü bir kez daha bu cazibeli adama kaptırmayacağına söz vermek ise gölgesine sığındığı bir yalandan öteye gidemeyecekti
'' Adam ne kadar bu dünyadan değilse, kendi de o kadar bu dünyadan değildi. Göklerin en üst katıyla, yerlerin en alt katının buluşması gibiydi; ikisinin karşılıklı buluşması. '' Syf. 56
Yazarımız işte böylesine farklı iki karakteri öyle zekice bir kurguyla bir araya getirmiş, öyle masalsı , lezzetli bir anlatımla satırlara dökmüş ki, bittiğinde kitabın kapağını hüzünle kapattım. Hiç bitmesin istedim. Julian sürekli Rosa desin, karizmatik duruşu ve çekici bakışlarıyla, o yazarın benzetmeleriyle dehşet güzel anlattığı mavi gözleriyle baksın istedim. Albert yaramazlıklarına devam etsin... Ürkek ama aslında çok güçlü, naif ve aşk dolu kadın Evelyn Rosa'yı okumaya doyamadım.
Sayfalar okundu , kitap bitti ama etkisi hiç bir zaman bitmeyecek ve hatıralarımdan asla silinmeyecek.
Julian gibi sert , aksi, deneyimleri yüzünden kendine kalkanlar edinmiş adam ile kalbine yavaş yavaş sızan, kalkanları yıkıp orada sonsuza kadar yer edinen kadının aşklarını okumak çok keyifliydi. Herkes böyle bir aşka sahip olabilse keşke.
Çarpıcı , zeki bir kurgu, sürekli heyecan içinde okunan satırlar, insanı çabucak kitabı bitirmeye ve finali görmeye iten gizemler, yer yer mizahı anlatımla güldüren, yer yer duygusal , sarsıcı anlarla insanın boğazını düğümleyen harika bir eserdi.
Aşkı , arkadaşlığı , aile olmayı, küçük bir çocuğun ne kadar büyük bir kalbi olduğunu , daha sayamayacağım pek çok şeyi içinde barındıran kitabı zevkle okudum ve şiddetle herkese tavsiye ederim.
Türk yazar diye önyargıyla yaklaşan varsa bu kitapla bu önyargılarınız kırılacak o zaman :)
Yazar 1800'lerin İngilteresinde yaşamışçasına güzel bir şekilde anlatmış, yazımı kendine has, ve kurgusu da gayet güzel :)
Açıkçası bir historical delisi olarak, çok daha kötü kitapların, bizlere şahaser diye dayatıldığı bir zamanda, böyle güzel bir kitapla karşılaştığım için mutlu hissediyorum kendimi, üstelik yazar da Türk olunca değmeyin keyfime :D
Genelde historicaller çeviri kurbanı olur mesela Unutulmaz Öpücük benim için faciaya döndü çevirmenler yüzünden ama bu kitapta bu sorun da olmuyor, çünkü yazar Türk ve bizi bilen biri, doğal olrak duyguların aktarımını da çok güzel işlemiş...
Kısaca özetle, bence okunmaya değer bir kitaptı, hatta historical severim diyen herkes okusun ve Türkiye'de de historical yazabilen yazarlar var diyip övünsün...
Bu arada kitaptaki karakterlere aşık oldumm, 5 yaşında bir çocuğa nasıl aşık olunur, kitabı okuyun da siz de canlı şahit olun bence :)
Gül Ve Avcı
Yazarımız Asude harika bir roman ve eşsiz karakterler yaratmış bu eseriyle.
Mükemmel,eşsiz,harika vb. gibi tüm beğenme kelimelerini bu kitap için kullanabiliriz Sayfaları çevirdikçe kurgu yeni bir boyut kazanıyor ve her seferinde şaşırtıcı olaylarla karşılaşıyoruz.Olaylar basit bir kurgu içerisinde değil,farklı ve üzerinde uzunca düşünülmüş bir kurgu etrafında gelişiyor.
Sonrasında tahmin edemeyeceğiniz,sonunu merak edeceğiniz ve heyecanla karşılayacağınız pek çok olayla karşılaşacaksınız.Öyküleriyle büyük beğeni toplayan yazarımızın bu ilk romanında sihirli kaleminin ve büyülü kelimelerinin etkisini hissedecek ve her şeyden önce bu kitabı çok seveceksiniz…
Beğeni kelimesi bu kitap için biraz az kalır.Beğeniden çok daha fazla bir haz ile okunacak türden bir kitap bu.Kapak görseli ile kitaplığın başköşesinde yer alacak,yaşattığı aşk duygularıyla akıllara kazınacak bu romanı okumak büyük zevk bitirmek ise sonu geldiği için üzüntü olacak…Her güzel şeyde olduğu gibi Gül Ve Avcı’nın da bir sonu var maalesef.
http://illekitap.blogspot.com/2013/11/asude-gul-ve-avc.html
Yeni bir Türk yazarı daha tanıtım ve kalemini sevdim diyerek yorumuma başlıyorum.
Öncelikle sizlere yazarımızı tanıtmak istiyorum :) Asude, facebookda paylaştığı hikayelerle tanınan ve kısa sürede çok sevilip hayran kitlesi oluşturan, henüz acemi ama kaleminde usta olan sevimli güler yüzlü sıcacık ve samimi davranan hanım hanımcık bir kızacağız :) Kendisi ile tanıştığım ve sohbet ettiğimden dolayı bu kadar kişisel bir şekilde tanıtabildim yazarımızı :)
Kalemine değinmek gerekirse, akıcı ve merak uyandırıcı bir kalemi var yazarın, biraz yabancı karakterler ve 1800'lü Londra'yı yazması tereddüte düşürse de bunu ustalıkla başardığını okuyunca görebiliyoruz. Güzel bir aşk romanıydı.
Özellikle kitapta hoşuma giden bir yer vardı o da Shakespeare'in sonelerinin ve sözlerinin yer aldığı satırlardı. O satırlar işte bu kız şimdi gerçekten üst kademeye ulaştı dedirtti bana.
Evet ön yargıyla başlamıştım kitaba ve itiraf ediyorum ki beklentilerimi karşılamayacağını da düşünüyordum ama merakıma yenik düşerek okudum ve ne kadar yanıldığımı anladım. Dilerim Asude, bu yorumumu okuduğunda bu sözlerim için beni affeder.
Kitapta en çok hoşuma giden karakter Albert'tı. Şimdiye kadar okuduğum kitaplarda özellikle tarihi aşk romanlarında çocuklu bir dük, kont vs bir şey okumamıştım "Gül ve Avcı" bu konuda benzer türdeki kitaplardan ayrıldı diyebilirim.
Jullian ve Rosa arasındaki çekim, aşkın alevlenmesi, hiddet, öfke çok güzel aktarılmıştı. Duyguların aktarımını da yeterince iyi yapıldığını düşündüm :)
Kitaptaki yer betimlemeleri, benzetmeler süperdi hele bazı benzetmeler de güldüğümü hatırlıyorum.
Biraz fazlaca alıntı paylaşacağım için kitabın içeriğine giren bir yorum yapmayacağım ama şunu da söylemeliyim ki normalde Türk yazarları okumayı sevmediğimi ve beklentilerimi karşılamadıklarını hep söylerim ancak sevdiğim kalemine taptığım birkaç Türk yazardan sonra Asude'de onlardan biri oldu. Dilerim başarılarının devamı gelir kendisiyle gurur duydum :) Asude'yle tanıştığım için bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum :)
Sizlere de tavsiye ederim. Kapak tasarımı müthiş, kitabın konusunu müthiş, kitap müthiş daha ne olsun ama değil mi? :)
Sizlerle en eğlendiğim, en duygusal olan, en beğendiğim yerleri sizlerle paylaşacağım:
***
“Seni arabadan indirmemi beklemelisin. Tanrı aşkına Rosa, eteklerini kucağında toplayıp arabadan atlayarak bir leydi olamazsın! Ancak bir soylunun ayak işlerine bakan hizmetçisi olursun!” diyen yaşlı adamın kıza kötücül bir bakış attı.
Evelyn sesli bir şekilde oflayarak “Peki, bir daha olmaz,” dedi.
Desmond Simmons da bastonu yardımıyla arabadan indiğinde “Leydiler ulu orta oflamazlar!” diye bir kez daha kızı ikaz edince Evelyn artık dayanamayarak “O zaman leydi sen olsaydın,” diye tısladı.
***
“Sana bir mürebbiye tutacağım Albert. Artık her an başında bir bakıcın olacak.”
Zavallı çocuk tırnakları kapıya kadar uzamış, kırmızı saçlı, siyah dişli bir kadını gözünde canlandırırken yorganı korkuyla üstüne çekti. Artık oyun saatleri bitmişti! Artık her an lanet olası matematik, o garip Fransızca, fizik ve atlarla ilgilenecekti. Cocos ise kim bilir nasıl bir hale düşecekti!
Albert en son uykuya dalmadan önce canavar mürebbiyenin insan eti yediğini düşünmeye başlamıştı.
***
"Gidiyorum!" dedi kadın.
Elinin tersiyle kabaca yanağını silti ve çektiği acıdan ötürü boğuklaşmış sesiyle konuşmaya devam etti. "Yarını beklemeden, hemen şimdi gidiyorum! Benden kurtuluyorsun Lord Wharton! Hayatından sonsuza kadar çıkıyorum. Soran olursa öldüğümü söylersin çünkü beni bu defa gerçekten öldürdün. Şimdi dilediğince mutlu olabilirsin!"
***
Jullian kadına baktı. Ne kadar da karşı konulmaz görünüyordu. Tam bir deliydi ve onun az önce yaptığı şeye hala inanamıyordu. Rosa'nın gözlerindeki o kararlı ifadeyle, dudaklarından dökülen o yakıcı sözlerle onu kaybettiğini düşünmüştü. Bu öldürücü derecede korkunç his, içini tam anlamıyla deşip geçmişti. Onun her şeyi silip kaçtığını fark ettiği an genç adam durmamış ve karısının ardına düşmüştü. Kendisinden sevgisi hariç hiçbir şey talep etmeyen, hatta onu bile dile getirmemiş olan bu kadının yokluğu o an ölümcül bir humma gibi her yanını sarmıştı. O cesur sözleri ise aklını başına getirmiş ve onu kaybetme korkusunu başka bir şeye benzemediğini ayırt ederek Rosa'sının peşine düşmüştü.
***
"Sende bana ait misini, Lord Wharton? Her şeyini bana vermeye hazır mısın? Ah, paranı ya da unvanını istemiyorum. Sadece o taş kalbini, hileyle dolu kafanı, kibirli dudaklarını, küstah bakışlarını, bir piç kurusundan farksız olan bu enfes bedenini... Sadece bunları istiyorum."
***
Harewood Dükü öfkeli çehresini Bayan Harris'e çevirdi. Evelyn'e bakmayarak sinirden kalınlaşmış sesiyle konuşmaya başladı.
"Şu kadın..." dedi öncelikle. Kadın demekten bile imtiha eder gibiydi. Daha kaba bir kelimeyi sarf etmekten son anda dönmüş gibi dişlerinin arasından tıslamaya devam etti. "Şu kadının oğluma dokunmasına, ona yaklaşmasına bile izin vermeyeceksin! Onu derhal evimden kovacaksın!"
***
"Ailemize yeni biri katılacak..."
"Bir misafir mi? Akrabalarından biri mi? Amcandan başka akraban olduğunu bilmiyordum," diyen Julian bu havadisle pek de sarsılmışa benzemiyordu.
Genç kadın başını salladı ve "Hayır, öyle değil. Daha küçük bir şey... Şu kadarcık..."
Karısının iki avucunu uzatıp küçük bir şeyi tutar gibi yaptığını gören Lord Wharton "Bir kedi mi? Bir kedi mi istiyorsun?" diye sordu.
"Ah, Tanrım, hayır sevgilim... Senden ve benden bir parça..."
***
Bu kadar alıntı yeter. Bana bıraksanız size kitabın yarısını alıntılardım sanırım :) Sevdiğim kısımların bir kısmını sizlerle paylaştım. Mutlaka okuyun! Seveceksiniz :)
Aslında bir çok tarihi-aşk romanında gördüğüm olayların bazıları bu kitapta da vardı. 'Bir yerden hatırlıyorum' dediğim bir çok sahne..
Ayrıca Jullian'ın davranış geçişlerini ayarlayamamış yazar. Sert somurtkan kibirli haldeyken hemen sonra aşk şiirleri okuyor. Bazı karakterlere bu davranışlar cuk diye oturur ama bu erkek karaktere uymamış. Rosa'nın da davranışlarını anlayamadım daha doğrusu mantıksızlık vardı. Yazar, Rosa'yı zeki güçlü göstermek istemiş ama biraz silik bir karakter gibi geldi bana. Son 50 60 sayfada görebildim ben bu bahsedilen davranışları tabi bu da beni tatmin etmedi. Sürekli Jullian'a "Benimle oynamana izin vermeyeceğim" dedi ama aynı aşık davranışlarını tekrarlayıp durdu. Ve bu dedektiflik işini biraz daha görseydik heyecanlı olurdu gibi. Yani Rosa eve hafiyelik için girdi ama araştırma işine dair pek bir şey göremedim. Bence asude tarihi romanlara pek yönelmesin. Diğer romantik-komedi romanları çok daha iyiydi.
Ama yinede kendini okuttu. Özellikle shakespeare' den olan alıntılar çok güzeldi. Ve Jullian'ın oğlu Albert tam bir şekerdi. Otur ye kıvamında..
Kitabın kapağını çok sevdiğimi söylemem lazım. :)
"Bir kadının aşkına sahip olmak sana fazla gelir. Bunu hak edecek biri değilsin. Bundan sonra seni sevmekten vazgeçiyorum."
"Baba, Bayan Druffo gitmesin diye bir şey düşündüm ben."
Julian oğluna bakıp "Nedir?" diye sorduğunda Albert bilmiş bir ifadeyle "Bayan Druffo'ya vermen için sana güller koparacağım," dedi. "Çünkü sen bizim kocaman evimizin sahibisin. Eğer sen ona güller verirsen Martin amcanın güllerini çöpe atar ve evden de gitmez."
"Tanrı aşkına Albert, bir kadın gitmek isterse güllerin buna engel olacağını mı sanıyorsun?"
"Ama baba o zaman onunla sen evlen diyeceğim de Bayan Druffo seninle evlenmek ister mi bilmem." :)))
“Sana bir mürebbiye tutacağım Albert. Artık her an başında bir bakıcın olacak.” Zavallı çocuk tırnakları kapıya kadar uzamış, kırmızı saçlı, siyah dişli bir kadını gözünde canlandırırken yorganı korkuyla üstüne çekti.
Ben Asude'nin ismini ilk kez bu roman sayesinde öğrendim. Ben Face'deki kurguladığı öyküleri okumadım sadece göz gezdirdim. Şunu söyleyebilirim ki konuya hakimiyeti olsun, yarattığı karakterler olsun, onların sevinçlerini, üzüntülerini aktarmadaki başarısı olsun, mekan tasvirleri olsun kısaca ufak bir ayrıntı hariç kusursuz bir romandı.
O kusura gelince Jullian isteğinden dışarı çıkıldığı veya ona ters gelecek bir davranış sergilendiğinde hemen kızıyor köpürüyor. Ben bu tarz bir erkek karakteri ilk kez okudum ve fazlasıyla memnun kaldım. Yalnız sorun şu ki yazar bu karakter için "soğukkanlı" ifadesini kullanmış. Eğer sinirlerine hakim olamayan karaktere biz soğukkanlı diyorsak, bu diğer okuduğumuz romanlardaki erkek karakterlere ne demeliyiz bilmiyorum. Kısaca karakterde sorun yok ama ona "soğukkanlı" denmesinde ciddi bir sorun var.
Bazı kitaplar vardır sayfalar bitmiş gibi gorunsede karakterler hep sizinledir... çıkmayı asla istemiyeceginiz o büyülü dunyada kaybolmak istersiniz hatta. .. iste bende gullerin esir olduğu avcilar diyarında bui kitabin büyüsünden asla kurtulmak istemiyorum :) okumayan herkese kesinlikle tavsiyemdir. Okudugunuzda neden gec kaldim diye kizacaksinuz hatta kendinize... o halde simdiden keyifli okumalar :)
Gül ve Avcı beni öylesine bağladı ki kitap bittiğinde ne oluyoruz demeden kendimi alamadım bu yüzden bu kitabın devamını bekliyorum Tyrell Granby’nin de bir kitabı olmalı..
Kitabın konusuna değinmek gerekirse, karısını öldürmekle suçlanan Harewood dükü Julıan Benedict Wharton’a dair hiç kimse yeterli derecede suçlu olduğunu gösteren kanıta ulaşamamışlardır.
Evelyn Drummond ise Dünyanın küçük bir minyatürü olarak nitelendirdiği Cheapside kasabasında koruyucu babası olarak nitelendirdiği Desmond Simmons’ın sağ kolu, hizmetçisi, sekreteri, manevi kızıydı. Desmond Amca’nın yanında dedektiflik yaparak geçimini sağlıyordu.
Peki birbirlerine mevki ve mesafe olarak uzak olan bu iki insan nasıl olurda bir araya gelir diye akıllarda bir soru işareti bıraktırıyor ve asıl olay bundan sonra başlıyor ..
Yakışıklı Lord Wharton’ın yolu dövüşmek için Cheapside’e düşer. İçinde biriktirdiği öfkeyi yumruklarıyla göstermekten çekinmeyen lordumuz kendi gözlerine hapsolan bir çift kehribar rengi gözden habersiz dövüşür ve ardından adını bile hatırlamayacak kadar sarhoş olur.
Evelyn Drummond ise cam bilyeleri andıran, yaz gününde açık gökyüzüyle yarışacak kadar dingin deniz mavisi gözlerde aşkın hiç bilmediği dalgalarına kapılır ve kendisini eski bir pis hanın odasında Lord Wharton’ın kollarında bulur. Bedenini ve ruhunu hiç tereddütsüz genç adama sunup gözlerini kapatırken gecenin sabahına eski çarşafların arasında yalnız uyanır.. Tıpkı bir fahişe gibi kullanılıp bir köşeye atılmıştır.
Genç kız bu aşağılanmayla evinde döner fakat bu yaşanılanlar için önce kendine daha sonra düke oldukça kızgındır. Bu yüzden bürolarına gelen ihbar ile dükün karısını öldürmekten suçlu olduğu kanıtını bulmak için Desmond Amcanın yanında yer alır.
Evet Eveleyn Rosa Drummond, Julıan Benedict Wharton’ın suçunu ispatlayarak intikamını alacaktır.
Perdeler açılsın oyun başlasın..
“Bir başkaldırıdır aşk. Önce isyancısını yıkar.”
Bu savaştan kim galip kim mağlup.. İntikam, aşk ve pişmanlığı bir araya getirip şölen olarak bize sunan Asude’nin kaleminden harika bir eser..
Gül ve Avcı'yı tesadüf eseri almıştım. ✵
Okumak için elime aldığımda ise fazlaca ön yargılarım vardı ஜ ஜ
Tarihi aşk daha önce okumadım.
╯︿╰
Ancak yazar beni daha ilk sayfalardan hayran bıraktı.
∩▂∩ ∩▂∩ ∩▂∩
Afalandım. ●▂●
Gerçekten beklentimin üstünde çıktı Gül ve Avcı ✐ ♛
İlk sayfaların ardından kitabın ismini açıklayan ifadeden (35. sayfa) sonra kitaba fazlasıyla hayranlığım arttı.
♥... ♥... ♥... ♥
Her şey daha fazla anlamlı geliyordu.
✦...✦...✦...✦... ✦
Okudukça okuyup, olayları hayal ettikçe mükemmel anlar yaşadım.
✺ ✮
Kesinlikle yazar duyguları fazlasıyla hissettiriyordu.
∩﹏∩
O andaki olaydan ne hissetmemiz gerekiyorsa mükemmel bir şekilde en derinlerde hissettim.
Bu mükemmeldi. ♡
Kitap bitmesin isterken olaylar son 100 sayfada kendinden geçti.
Fevkalade bir şekilde ilerledi. ღ
Kitabı okurken fazlasıyla kendimle konuşup, yorumlar yaparken buluyordum . •ิ_•ิ
Şaşırdığım, yazarın beni afallattığı onca olayda şaşpelek çığlıklar atar buldum kendimi
(=^_^=) (=^_^=)
~ ~ ~
Rose&Julian'ın ilişkileri ardından tutuldum.
Julian tam bir Düktü. ♚ ♚
Beni kendine hayran bıraktı fazlasıyla *\(^_^)/*
▩ Herkes tarafından bir yalan üstüne iftira altındayken....
O mahkeme günü der susarım. :)
Rose'nın etkileri ardından o ilk adamla son adam arasındaki fark kadar tatlı/şeker bir şey olamazdı.
~ ~ ~
▪ Albert tam bir aşktı. ☆ ☆
▪ Hayran bırakan bir velet, kendine illaki sevdiren kerataydı.
▪ Rose'la aralarındaki duygusal anlar çok içtendi. ╯﹏╰
~ ~ ~
Rosa'ın en zor anında bile o cesareti, kararlılığı ve kendinden emin olması beni kendine hayran bıraktı fazlasıyla ♔ ♚
✦Kitabın tanıtım yazısında ki gibi o kesinlikle;
"Hem bir kraliçe kadar sarsılmaz, hem de titremeye hazır bir yaprak gibi ürkek ve utangaç... "dı.
~ ~ ~
✎ Kitabin içindeki şiirler mükemmeldi . ✦ ✦
W. Shakespeare'dan alıntılar sergilenmesi kitabi daha da özel hale getirmiş
Sonu mükemmel bitti.
Yazarın diğer 3 kitabını da okudum. ⊙﹏⊙
Ve kitapları arasından en sevdiğim kesinlikle bu. ✦
Historical romantic tarzında okuduğum ilk kitap, bu tarzdaki başlangıcımı da güzel yaptığımı düşünüyorum. ✺ ✺
Kitabın kapağı çokça şahane değil mi? ❣
Yazarın yeni çıkacak kitabı da ben de ayrı bir merak konusu tabi ✦ ✧
Gelsin bir güzel tarihi aşk daha ✐
♥ ♥
Asude internetten de takip ettiğim başarılı bir yazardı zaten. Kitabının çıkması beni sevindirmişti hatta kitabı almaya gittiğimde heyecanlanmıştım. Kitabı da alır almaz okumaya başlayamadım zaten çünkü araya zaman girmesini istemedim. Ne yazık ki buna engel olamadım. Araya zaman girerek okuduğum için açıkçası bana mükemmel gelmedi ama yine de beklentimin üstündeydi. Özellikle kitabın başı ve sonu. Aslında mutlu sonları sevmem ama oradaki espriler falan hoşuma gitti. Bu tarzda yazılmış kitaplarda genellikle duygusallık ağır basar, hatta bu tür kitapların hiçbirinde ben güldürecek bir yere rastlamadım. Her neyse...
Eğer ki kitabı araya zaman girmeden okusaydım daha çok beğeneceğime emindim. Yine de beğendim çok beğendim. Yalnız ben en çok Albert karakterini beğendim. Belki de bu aşka vesile olduğu içindir.
Açıkçası Julian'ın aşkım seviglim falan demesi bana yapmacık geldi. Onun buz gibi gözleri sanki buna engeldi. Ya da ne bileyim sanki biraz daha zaman içinde gerçekleşebilirdi. Mesela Albert'ın anne demesi gibi.
Neyse yorumum bu kadar. Ben en çok pabucumun ajanını merak ediyorum. Umarım o da en kısa zamanda okurlarla buluşur.
Tamam, kitap güzeldi ama bence yazar şu soyluluk ünvanlarını biraz daha araştırıp bu kadar karıştırmasaydı. Dük imparator ya da kraldan sonra gelen en büyük soyluluk ünvanı. Yazar sıkı sık bu ünvanları birbirine karıştırmış. Kont markiden sonra gelen bir soyluluk ünvanı olduğuna göre bir düke kontum diye hitap edilmeyeceğini düşünüyorum. Bunun haricinde oldukça keyifli ve güzel bir kitaptı.
Kitabı reklamlardan etkilenerek aldım ve açıkçası kaygılarım yok değildi.Okuyacağım kitaplar konusunda saplantılı bir şekilde güven duygusuna ihtiyaç duyan birisiyim.Öyle ya da böyle geride bende bir tat bırakmasını beklerim.Ve ne kendisi ne de yazıları hakkında hiçbir fikrimin olmadığı bir yazarın kitabına başladım.Sonuç: umduğumdan, tahmin edebileceğimden çok daha fazlasını buldum kitapta. Tamam kabul ediyorum kitabın pek çok yerinde "bu sahne bana bir yerlerden tanıdık" dediğim anlar oldu ama olay böyle bile olsa çok çok başarılı bir akış vardı.Karakterlerde birazcık ütopik kendini aşışlar olsa da yine de keyif veren ve bağlayan profillere sahiptiler.Tüm bunların dışında olayın İngiltere'nin 1800'lü yıllarında geçtiğini, karakterlerin yabancı olduğunu ve yazarın da bir Türk olduğunu düşününce kitap oldukça enteresanlaşıyor.Sanırım bu tarzda bir ilki gerçekleştirdi Asude. Güldüm, heyecanlandım, sinirlendim...Ben Rosa ve Julian'ın hikayesinden oldukça keyif aldım kısacası.
Bir türk yazarın bu kadar güzel bir Historical yazabileceğine hayatta inanmazdım,ama Asude muhteşem kalemini konuşturmuş, yazarın okuduğum ilk romanıydı hem kitaba hem karakterlere bayıldım, :)
Julian Benedict Wharton sert görünen, sürekli öfkeli her an bağırıp çağırmaya hazır bir adam, üstelikte dediğim dedik : )
Evelyn Rose Drummond , zeki, güzel ve dedektifçilik oynamaya pek meraklı tatlı mı tatlı bir kadın, Julian'ı ilk gördüğü anda aşık oldu, geçirdikleri tek bir gecenin ardından hiç umulmadık olaylar zinciri sonucu genç adam onun hayatının merkezine haline geldi , üstelik o tek gece çokta güzel anılar barındırmıyordu zira Julian çok sarhoştu , genç kadını bir fahişe sanmıştı ve yüzünü bile hatırlamıyordu ..
Dedektif olan amcasıyla birlikte çalışan Evelyn'in karşısına bir cinayet davası çıktığında birinci derece suçlunun bizzat sevdiği adam olacağını nereden bilebilirdi..
Ve bu durumda yapacağı tek bir şey vardı sevdiği adamın suçsuzluğunu ispatlamak :)
Julian'ın sert görünüşünün altındaki duygulu adam ve Evelyn'in aşkından hiç vazgeçmeyişi , tüm tehlikeleri göze alması çok hoşuma gitti, genç adamın o duygu dolu sesiyle Rosa deyişi kalbinizi delip geçiyor :))
Zekice yazılmış satırlar arasında kaybolup gidiyorsunuz :)
http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/
Cok guzel bir kitap... okurken askla icim kavruldu resmen arada kufur bile ettim o kibirli lordumuza:) sonu tam bekledigim gibi oldu olmasaydi cok buyuk hayal kirikligi yasardim zaten.. asude ye hayranligim her sayfada artti resmen kesinlikle daha cok kitap yazmali bunun gibi guzel kitaplariyla bizi aska suruklemeli...
Türk yazarlara olan ön yargımı bu kitapla biraz daha kırdığımı düşünüyorum yazarın okuduğum ilk kitabıydı ama bence historical roman yazması kesinlikle isabet ve mükemmel olmuş. Okurken sanki Judith Mcnaught'un bir kitabını okuyormuşum gibi hissettim; özellikle "Kalbim senden kaldı" ve "Mutluluk" kitaplarının bir karışımı gibi geldi bana, kitabı okurken sık sık bunu düşündüm ve bitmesini istemedim hiç. Konusu, karakterleri, yazarın anlatımı çok ama çok iyiydi. Hele yazarın kitabın sonunu, benim mutlu sonlarımdan biriyle bitirmesi daha bir değerli kıldı kitabı benim için. Gerçekten okuduğum en güzel kitaplardandı diyebilirim. Kesinlikle okumalısınız. :)
ılk baslarda bıraz sıkılsamda sonrasında kıtap ıcıne aldı ve nasıl bıttı anlamadım .. ıcınde ask saklı kıtabını hatırlattı bana .. onun kadar olmasa da yınede cok gusel bır kıtaptı . zamana ve paranıza degıcektır . tavsıye ederım..
Asude'nin yayınlanmış ilk kitabı olan Gül ve Avcı bence oldukça başarılıydı. Yazarın dilini gerçekten beğeniyorum okurken beni hiç çıkmıyor. Basılmamış hikayelerinin de biran önce basılması dileği ile Gül ve Avcı historical sevenlere tavsiye edilir.
Asude'nin yüreğine, kalemine, eline sağlık. ..
Gerçekten çok sürükleyici, şahane bir kitap. ..
Bittikten sonra uzun süre etkisinden kurtulamadım ve birsüre başka bir kitap okumaya başlayamadım.
Harewood Dükü Julian Benedict Wharton ve Evelyn Rosa Drummond'un aşkını okumak için çok geç kaldığımı anladım. .
Henüz okumadıysanız çok şey kaçırıyorsunuz. ..
Tek kelimeyle büyüleyici..! Kitabın isminden ve kapağından etkilendim ve Asude'ye bir şans verdim. Başladığım andan itibaren de ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım. Böyle büyüleyici bir kitabın bir Türk yazara ait olduğunu bilmek de gururlandırdı beni :) Kurgu mükemmeldi.. Her sayfasından büyük bir zevkle ayrıldım ve bittiğinde neredeyse ağlayacaktım :)) 'Gül ve Avcı' hiç son bulmasını istemeyerek soluksuz okuyacağınız başarılı bir kitap. Kesinlikle tavsiye ediyorum..!
Okuduğum tarihi aşk romanlarının hemen hemen hepsinde aynı hikaye olduğunu bilmeme rağmen yine de okuyorum. Güçlü, soğuk erkek, inatçı kız aşkı. Asude'nin kitabı da benzer bir konu, tabi ilk romanı olmasından ötürü başarılı buldum ama bazı tekrarlar yapmacık geldi, Mesela Julian'ın adının nerdeyse tüm roman boyunca 4 kelime ile uzun uzun yazılması, adamın her hareketinde güçlü bedeniyle yürüdü, sert bedeniyle odaya girdi gibi sürekli benzer sıfatların bulunması, adamın bazen bayan aşk dolu cümleleri gibi. Ayrıca yangın sahnesinde öyle ciddi bir yangının içinde oturup sohbet etmeleri biraz komikti doğrusu.
GÜL VE AVCI - YORUM
Gül ve Avcı bitmiş bulunmakta. Normalden biraz daha uzun sürede okudum bunu. Araya zaman girdiği için okurken aklıma gelen ama şimdi unutmuş olduğum şeyler var maalesef.
Bu yorumu artı ve eksileri yazarak yapacağım.
Öncelikle bu yazarın ilk kitabı ve historical türünde bir kitap. Kitabın karakterlerini tekrar tekrar anlatmayacağım, merak eden arka kapak yazısını okuyabilir... :) Kapak demişken. O nasıl güzel kapak öyle! Ellerine sağlık Duygu!
İlk yüz sayfada konu oturana kadar ısınamadım ama konu oturduktan sonra rahatça devam ettim ve hoşuma da gitti. Özellikle ilk yüz sayfada Rosa'nın neredeyse gönüllü bir halde adamla birlikte olduktan sonra "o ırz düşmanından intikamını alacaktı," gibisinden bir karşılık vermenin peşine düşmesi aklıma pek yatmadı ama rahatsız da etmedi. İlk sayfalarda bu yüzden Rosa'ya ne kadar uyuz olduğumu anlatamam :) Verseler bir kaşık suda boğardım. Bu tarz kadın karakterleri sevmiyorum maalesef... Karakteri anlatırken zeki olarak bahsedilen ama pek zekice şeyler yapmayan kadın karakterleri... Allah'tan sonradan kız bir silkindi de kendine geldi.
Herkesin odun dediği Julian'a gelince. O adamda ben bir odunluk göremedim. Nesine odun dediler anlamadım. Sadece sevgi sözcükleri söyleyen hallerini hiç sevmedim. Keşke olduğu gibi kalsaydı ve kelimeleri zar zor söylemeye devam etseydi. Aşkım, canım sözlerini gördükçe ayy deme öyle diyesim geldi. Suratsız hali daha çekiciydi. Ama adam öyle bir anlatılmış ki... Heykel gibi karşımda duruyor da izliyormuşum gibi geldi. Hele o maviş gözler! Kalbim dayan.
Ah bu arada o kahya kadını hiç sevmedim! Keşke kovsalardı. Hem o kadar laf etti, bildiği halde (okuyanlar neden bahsettiğimi bilir) sonrada affet beni kızım... Olmaz o öyle işte :))
Albert tabii ki en sevimli şeydi. Çocuklara uzak olan birisi; "Beş yaşında çocuk böyle şeyler söyler veya düşünür mü?" diyebilir ama beşer yaşında ikiz yeğenlerim var. Çok daha beter bile olabiliyorlar! Çocuğun konuşmaları, sevimlilikleri gerçekten sıcacıktı. Oldukça iyi aktarılmıştı.
Bir Türk olarak İngiltere tarihi ile ilgili bir kitap yazmanın ne kadar zor olduğunu ve araştırma gerektirdiğini tahmin edebiliyorum. Bunu gayet güzel kavramış yazar ve birkaç ufak hata dışında pek noksanı yoktu. Dük veya Düşes'in konuşmalarıyla ilgili hatalar vardı. Yani dönemsel olarak hatası pek yoktu ama anlatış olarak fazla doğusal bir hava vardı. Kimi yerlerde bu hoşluk katsa da kimi yerlerinde o ortama pek uymamıştı ve sırıtıyordu.
O nasıl oluyor demeyin canım... Hani Arapça kökenli kelimeler vardı sanırım (kökenini bilmiyorum Osmanlıca da olabilir :) ) ve eski kelimelerin çoğunu bilmiyordum. Okumamı sekteye uğrattı. Durup anneme ve hatta anneanneme sordum. Özellikle ilk yüz sayfada çok fazla kullanılmıştı bu eski kelimeler. Bir yazar notu ve editör notu gibi bir şey düşülebilirdi ama çok fazlaydı. Hangi birine düşülecekti? Mesela zemheri ve zapturapt gibi. Zemheriyi anneannemden duymuştum ama zapturaptı onlar da bilmiyordu :)Bunun gibi fazla eski kelime vardı.
Kitapta Mcnaught kokusu aldığım epey yer vardı. Yazarın etkisi altında kaldığını tahmin ediyorum. Minicik bir Clayton ve sonlarda da bol miktarda Ian gördüm. Hayır, öyle değildi denilebilir ama ben öyle hissettim ve öyle gördüm. Özellikle o mahkeme sahnesi ve kızın gelmesi, birkaç yorumda da gördüğüm gibi bana da Mutluluk'un sonunu hatırlattı. Mcnaught aşığı birisi olarak kaçırmayacağım bir ayrıntıydı zaten.
Dediğim gibi yazarın ilk kitabı ve gittikçe kendini geliştireceğini düşünüyorum.
Kitap ile ilgili yorumlarıma aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
http://ipeksi-kitaplarveseyler.blogspot.com.tr/2014/07/gul-ve-avci-asude.html
tarihi romans....değişik bir başlangıç...mutlu bir son...ilk okuduğum asunny kitabı ve hoşuma gitti
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı.Diğer kitaplarınında okunmaya değer olduğunu düşünüyorum.Konunun başı okuyucu içine çeken tarzda akıcı,ortaları heyecanlı son sayfaları ise bir sonraki sayfayı okumadan duramayacağınız kadar merak uyandırıcıydı.Eğer eski zamanda geçen tarihi aşk romanları beğeniyorsanız okumanızı tavsiye ederim.
Erkek karakterdeki ani değişimler ve sözler karakterin yapısına biraz ters geldi. Sevişme ve oynaşma sahneleri de biraz uzun uzadıya anlatılıyordu, bir zaman sonra sıkıldım. Her sayfada âşık oldukları tekrarlanan bir çift, her bakışta renk değiştiren gözler biraz bunaltsa da ilk roman için -ilk romanı diye biliyorum- gayet iyiydi. Olay örgüsü ve sonu güzeldi. Yazarın ellerine sağlık.
Şöyle söyleyeyim, kitabı bitirdiğimde tekrar okumak istedim o kadar sevdim. Çok şaşırtan bir kurgusu olmasa da olay örgüsü karakterler ve özellikle yazarın anlatımına bayıldım. Bir kitap etkileyebiliyorsa kalbine dokunuyorsa benim için o kitap şahanedir :) Ve Gül ve Avcı da fazlasıyla etkileyici .
Yarıdan sonra hareketlenen bir kitap nasıl bittiğini anlamayacaksınız
Asude nin yüreğine sağlık
Evelyn Drummond bir kasabada koruyucu babası olan Desmond Simmons’ın yanında dedektiflik yapmaktadır. Kasabaya dövüşmek için gelen ve sarhoş olan Julıan Benedict Wharto'a aşık olur ve kendisini yatakta bulur. Sabah ise yalnız uyanır. Kullanılmış ve aşağılanmış hisseder kendini.
Harewood dükü Julıan Benedict Wharton karısını öldürmekle suçlanır fakat kanıt yoktur. Evelyn ise sevdiği adama karşı olan suçlama da kanıt bulma işine girişir. Böylece ikilinin yolları yeniden kesişir fakat bu kez olaylar farklı olur.
Yazarın bu okuduğum ilk kitabı beğendim mi aslında çok da beğenmedim. Kitap bana çok farklı gelmedi nedense, ne olacağını zaten tahmin edebiliyordum tanıdık geldi çoğu yer. Ayrıca ikilinin konuşmaları bazı yerlerde o kadar abartılıyordu ki ne gerek var başka bir şey yazılsa ya denilen cinstendi. Julian gibi bir adam nasıl birden böyle deli gibi aşık oldu, bu kadar yumuşadı anlayamadım. O kadar aşık olmasa yine o sertliğini korusa çok daha iyi olurdu. Çünkü hiç yakışmadı ona bu deli gibi aşık tip. Kitapta güldüğüm çok yer oldu. Ayrıca kapağını sevdim.
Karton Cilt, 465 sayfa
Ekim2013 tarihinde, Ephesus Yayınları tarafından yayınlandı