Fırtına Avcısı

Kahve kupalarını alıp, nehre bakan bir masaya geçtiler.
Adam, “Şimdi her şeye baştan başlayalım,” dedi. “Adın ne?”
“Jane Redmond.”
Adam başını eğerek onu hafifçe selamladı, ama tokalaşmak için elini uzatmamıştı. “Mitch Holland.” Sonra kahvesinden bir yudum alarak, arkasına yaslandı. “Tüm bu olanlar neydi gerçekten?”
Jane içini çekerek, “Çok üzgünüm, kahve için teşekkürler Bay Holland,” dedi.
Adam, “Mitch,” diye düzeltti. Hâlâ bir cevap bekliyormuş gibi bir hali vardı.
Jane sadece kahveye teşekkür ederek, bu sorgulamadan kurtulamayacağını anlamaya başlamıştı. Olan biteni açıklamak zorundaydı…

Kahve kupalarını alıp, nehre bakan bir masaya geçtiler.
Adam, “Şimdi her şeye baştan başlayalım,” dedi. “Adın ne?”
“Jane Redmond.”
Adam başını eğerek onu hafifçe selamladı, ama tokalaşmak için elini uzatmamıştı. “Mitch Holland.” Sonra kahvesinden bir yudum alarak, arkasına yaslandı. “Tüm bu olanlar neydi gerçekten?”
Jane içini çekerek, “Çok üzgünüm, kahve için teşekkürler Bay Holland,” dedi.
Adam, “Mitch,” diye düzeltti. Hâlâ bir cevap bekliyormuş gibi bir hali vardı.
Jane sadece kahveye teşekkür ederek, bu sorgulamadan kurtulamayacağını anlamaya başlamıştı. Olan biteni açıklamak zorundaydı…