Batıda ve Hindistanda yıllardır sürdürdüğüm psişik araştırmalar, bende dervişlerin kendilerine has usüllerle ulaştıkları coşkun ruh hallerini ilk elden gözlemleme arzusu uyandırmıştı. İslamın derviş tarikatlarını manevi yola girmeye olanak tanıyan okullar olarak tanıdım. 1925 yılında İstanbuldaki Narşibendi dervişleri arasında iki hafta geçirdim.Bu hatıratı yayınlamak gayesiyle tutmamıştım. Ancak Şubat 1931de Menemende idam cezasına çarptırılan 29 kişinin arasında, Şeyh Esat Efendi, oğlu ve dergâhta bir arada bulunduğum dervişlerden bazılarının da olması, orada yaşadığım tecrübelerin daha geniş çevreleri ilgilendirebileceğini düşünmeme neden oldu.Şu unutulmamalıdır ki, bu kitap şu an tarihe mal olmuş bir dönemi anlatmaktadır. O dönemin Sûfileri arasında üst düzey yöneticiler, üniversite profesörleri, yüksek rütbeli askeri subaylar ve zengin tüccarlar vardı. Osmanlı sultanları genellikle bir veya birden fazla tasavvuf yoluna bağlıydılar.Günümüzdeki gibi geçmişle bağın kökten koparılması değişimin fiiliyat biçiminde bazen gerekli olabilir. Ancak Türk halkı gibi, birçok fazilet ve güzel vasfa sahip insanların arasında, geçmiş güzelliklerin duyarlı bir biçimde hatırlanması, bizleri sadece ve sadece daha yüce bir ferdî saygıya ve daha güçlü bir vahdet duygusuna ulaştırır.Dergâhta geçirdiğim süreye ve orada tanıştığım alimlere en kalbi şükran duygularımla bu kitabı Esat Efendiye ve 3 Şubat 1931de idam edilen Mehmet Ali Efendiye ithaf ediyorum.
Batıda ve Hindistanda yıllardır sürdürdüğüm psişik araştırmalar, bende dervişlerin kendilerine has usüllerle ulaştıkları coşkun ruh hallerini ilk elden gözlemleme arzusu uyandırmıştı. İslamın derviş tarikatlarını manevi yola girmeye olanak tanıyan okullar olarak tanıdım. 1925 yılında İstanbuldaki Narşibendi dervişleri arasında iki hafta geçirdim.Bu hatıratı yayınlamak gayesiyle tutmamıştım. Ancak Şubat 1931de Menemende idam cezasına çarptırılan 29 kişinin arasında, Şeyh Esat Efendi, oğlu ve dergâhta bir arada bulunduğum dervişlerden bazılarının da olması, orada yaşadığım tecrübelerin daha geniş çevreleri ilgilendirebileceğini düşünmeme neden oldu.Şu unutulmamalıdır ki, bu kitap şu an tarihe mal olmuş bir dönemi anlatmaktadır. O dönemin Sûfileri arasında üst düzey yöneticiler, üniversite profesörleri, yüksek rütbeli askeri subaylar ve zengin tüccarlar vardı. Osmanlı sultanları genellikle bir veya birden fazla tasavvuf yoluna bağlıydılar.Günümüzdeki gibi geçmişle bağın kökten koparılması değişimin fiiliyat biçiminde bazen gerekli olabilir. Ancak Türk halkı gibi, birçok fazilet ve güzel vasfa sahip insanların arasında, geçmiş güzelliklerin duyarlı bir biçimde hatırlanması, bizleri sadece ve sadece daha yüce bir ferdî saygıya ve daha güçlü bir vahdet duygusuna ulaştırır.Dergâhta geçirdiğim süreye ve orada tanıştığım alimlere en kalbi şükran duygularımla bu kitabı Esat Efendiye ve 3 Şubat 1931de idam edilen Mehmet Ali Efendiye ithaf ediyorum.