Kapitalizmin evrensel tarihi belli bir döngü içinde gelişmektedir. Bu döngüyü bunalım ve bunalımdan çıkış için yeniden yapılanma biçiminde tanımlamak olanaklıdır. Kapitalizmin 400 yıllık döngüsel tarihi içinde önemli bir halkayı oluşturan 1929 bunalımıyla onun siyasal alandaki yansıması olarak faşizmin yükselişini ve İkinci Dünya Savaşını izleyen kapsamlı yeniden yapılanma dönemi çağdaş demokrasinin ve refah devletinin yükselmesiyle tanımlanabilir. 1950li ve 1960lı yıllarda dünya ölçeğinde yüksek bir büyüme hızı tutturulmasını sağlayan refah devleti, 1970li yıllarda birikim sürecinde dar boğaz biçiminde ortaya çıkan yeni bir bunalımla karşı karşıya kalmıştır. Döngüsel olarak bunalımı izleyen yeniden yapılanma, ekonomik alanda devletin küçülmesi ve sosyo-ekonomik işlevlerinin tasfiyesi, özelleştirme, deregülasyon ve küreselleşme biçiminde kendini gösterirken siyasal alanda da bir yeniden yapılanmayı gündeme getirmiştir. Böylece 1980li yıllarda yeni bir dünya düzeni ideolojisi olağanüstü etkin bir hegemonya sağlamıştır. Yeniden yapılanma süreci içinde ortaya çıkan değişimler ağırlıklı olarak devlet kurumunu, devletin toplumsal rol ve işlevlerini ilgilendirmektedir. Bu ise devlet kuramı üzerinde yeniden düşünmeyi ve tartışmayı kaçınılmaz kılmaktadır. Bu kitap, işte bu çerçeve içinde, yeni dünya düzeni ideolojisinin hegemonyası altında şaşmaz ve tartışılmaz doğrular olarak nitelenen değerlendirme ve önerileri, yükselen değerleri sorgulamaya girişiyor.
Kapitalizmin evrensel tarihi belli bir döngü içinde gelişmektedir. Bu döngüyü bunalım ve bunalımdan çıkış için yeniden yapılanma biçiminde tanımlamak olanaklıdır. Kapitalizmin 400 yıllık döngüsel tarihi içinde önemli bir halkayı oluşturan 1929 bunalımıyla onun siyasal alandaki yansıması olarak faşizmin yükselişini ve İkinci Dünya Savaşını izleyen kapsamlı yeniden yapılanma dönemi çağdaş demokrasinin ve refah devletinin yükselmesiyle tanımlanabilir. 1950li ve 1960lı yıllarda dünya ölçeğinde yüksek bir büyüme hızı tutturulmasını sağlayan refah devleti, 1970li yıllarda birikim sürecinde dar boğaz biçiminde ortaya çıkan yeni bir bunalımla karşı karşıya kalmıştır. Döngüsel olarak bunalımı izleyen yeniden yapılanma, ekonomik alanda devletin küçülmesi ve sosyo-ekonomik işlevlerinin tasfiyesi, özelleştirme, deregülasyon ve küreselleşme biçiminde kendini gösterirken siyasal alanda da bir yeniden yapılanmayı gündeme getirmiştir. Böylece 1980li yıllarda yeni bir dünya düzeni ideolojisi olağanüstü etkin bir hegemonya sağlamıştır. Yeniden yapılanma süreci içinde ortaya çıkan değişimler ağırlıklı olarak devlet kurumunu, devletin toplumsal rol ve işlevlerini ilgilendirmektedir. Bu ise devlet kuramı üzerinde yeniden düşünmeyi ve tartışmayı kaçınılmaz kılmaktadır. Bu kitap, işte bu çerçeve içinde, yeni dünya düzeni ideolojisinin hegemonyası altında şaşmaz ve tartışılmaz doğrular olarak nitelenen değerlendirme ve önerileri, yükselen değerleri sorgulamaya girişiyor.