Copleston Felsefe Tarihi 1/1A Ön-Sokratikler Ve Sokrates

Homo saplens ilkin Bilmeyi bilmeyen, ama bilmesi gereken varlıktır. Özdeksel Doğadan daha çoğudur, Düşüncedir, Tindir. Kendinde Bilme, henüz bilmeyen Bilme Meraktır. Düşüncenin bu gizilliği onun açınma, edimselleşme, gelişme zorunluğu altında olmasıdır. Bu yeti özgür bırakıldığı zaman — örneğin bütün bir Antik Çağda ilkin yalnızca İyonya'da olduğu gibi —, hiçbir dışsal kaygı ile sınırlanmaksızın kendini özgür devimine bırakabildiği zaman yalnızca bilmeyecek, Bilmeyi de bilmeyi isteyecek, Kavram kendi doğasını da kavrayacaktır. O zaman Düşünce kendini Felsefe olarak bilinen o ussal etkinliğe yükseltecektir. Bu yüzden denebilir ki, Felsefenin biricik tarihsel öngereği düşünceye koşulsuz Özgürlük olanağını verecek olan ortamdır. İlk düşünürler Gerçeği hiçbirşey karşısında ikincil ya da koşullu görmediler, eksiksiz bir düşünsel yüreklilikle dünyalarını kendi Uslarında anlamaya çalıştılar — Doğanın ve Realitenin gözlemini kendi Kavramlarıyla belirleyerek. Doğuş, özellikle Felsefeninki ise, Ereğine doğru olgunlaşmak için zorunlu mantıksal adım­ların atılmasını gerektirir. Kestirmeler olanaksızdır ve Usun kavram­sal açınımı tüm kıpılarından geçmelidir. Kendiliğindendir, verili bir gizliliğin kendini açındırmasıdır — ve Felsefe durumunda bu gelişim ilkin henüz Kavramın imgelerle örtülü devimidir: Su, Hava, Ateş, Toprak — ama gene de böyle fiziksel/özdeksel şeyler olarak değil, düşünsel birer ilke olarak. Düşünce henüz kendini nesne aldığının, nesnesinde kendi kendisi ile karşılaştığının bilinci değildir, ve bu yüzden kendi dışında iken kendi içinde de olduğunun bilinci değil­dir. Yaptığı şey yalnızca bir Doğa Bilimidir — İyonya Evrenbilimi.
Genç Felsefe daha sonra şu ya da bu tasarımın öne çıkmasıyla ve her zaman bu tekil öğede taşkınlığa varan bir vurguyla gelişimini sergiledi, herşeyi tek bir özsel Arkeye indirgerken gene de duyusal olan bu Arkeyi Kavramın kendisine doğru anlaştırdı. Ve Anaxagoras evrenin özü olarak Nousu ileri sürdüğü zaman, Felsefe Gerçeği düşüncede arama etkinliği olarak kendinin bilincini kavradı.
Gerçeği, Anlamı Doğada aradılar. Ama burada Us kendini tüketemez — doğal bilgelikten tinsel bilgeliğe yükselmenin zorunluğu. Sokrates İyi ve Doğru olarak Gerçekliği insanın Duyuncunda aradı. Atina duyuncunu, onun yetersizliği üzerine kurulu yerleşik törelliği ve inancı sorguladı. Ayrım öldürücüydü.
Felsefenin doğuşu ona eşlik eden inanılmaz düşlem gücüne, gün ışığına çıkışın ilk güçsüzlüğüne karşın görkemlidir, çünkü salt kendi içinden doğmuş olmanın coşkusu, salt kendi öz açınımını belirlemenin güzelliği olarak varoluş öğesini bulduğu yer Özgürlüğün tözüdür, İdeadır.
Aziz Yardımlı

Homo saplens ilkin Bilmeyi bilmeyen, ama bilmesi gereken varlıktır. Özdeksel Doğadan daha çoğudur, Düşüncedir, Tindir. Kendinde Bilme, henüz bilmeyen Bilme Meraktır. Düşüncenin bu gizilliği onun açınma, edimselleşme, gelişme zorunluğu altında olmasıdır. Bu yeti özgür bırakıldığı zaman — örneğin bütün bir Antik Çağda ilkin yalnızca İyonya'da olduğu gibi —, hiçbir dışsal kaygı ile sınırlanmaksızın kendini özgür devimine bırakabildiği zaman yalnızca bilmeyecek, Bilmeyi de bilmeyi isteyecek, Kavram kendi doğasını da kavrayacaktır. O zaman Düşünce kendini Felsefe olarak bilinen o ussal etkinliğe yükseltecektir. Bu yüzden denebilir ki, Felsefenin biricik tarihsel öngereği düşünceye koşulsuz Özgürlük olanağını verecek olan ortamdır. İlk düşünürler Gerçeği hiçbirşey karşısında ikincil ya da koşullu görmediler, eksiksiz bir düşünsel yüreklilikle dünyalarını kendi Uslarında anlamaya çalıştılar — Doğanın ve Realitenin gözlemini kendi Kavramlarıyla belirleyerek. Doğuş, özellikle Felsefeninki ise, Ereğine doğru olgunlaşmak için zorunlu mantıksal adım­ların atılmasını gerektirir. Kestirmeler olanaksızdır ve Usun kavram­sal açınımı tüm kıpılarından geçmelidir. Kendiliğindendir, verili bir gizliliğin kendini açındırmasıdır — ve Felsefe durumunda bu gelişim ilkin henüz Kavramın imgelerle örtülü devimidir: Su, Hava, Ateş, Toprak — ama gene de böyle fiziksel/özdeksel şeyler olarak değil, düşünsel birer ilke olarak. Düşünce henüz kendini nesne aldığının, nesnesinde kendi kendisi ile karşıla... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri

Karton Cilt, 130 sayfa
2009 tarihinde, İdea Yayınevi tarafından yayınlandı


ISBN
9789753970099
Dil
Türkiye Türkçesi

Etiketler: felsefe

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

busarda
1 kişi

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski