Rusya, Sovyetler Birliğinin tarih sahnesinden çekilmesinden bu yana ilk kez dünya politikasına ağırlığını koyuyor. Bu ülkedeki değişimlere dışardan bakanlar, uzun süre sadece reformlardan söz ettiler. SSCBnin yıkılmasından sonra yapılan bir dizi neoliberal reformdan sonra artık karşımızda tanımlanabilecek, tasnif edilebilecek bir ülke bulunmakta. Rusya nasıl bir ülkedir? Rus toplumunun dokusu neye benzer? Elinizdeki kitapta Boris Kagarlitski SSCBnin son dönemlerini de içine alacak biçimde Rusyanın bugününü ayrıntılı bir şekilde değerlendiriyor, üstelik sadece kapitalistleşme süreciyle yetinmeyerek, Rusyanın ayırt edici özelliklerine de eğilerek yapıyor bunu. Hem kapitalist hem bürokratik, hem Asyatik otoriterliğin hüküm sürdüğü bir ülkenin hikayesidir bu. Bütün bunları anlamak için SSCBde nasıl halkın mülkiyetinnden özel mülkiyete doğru yönelindiğini açıklamaya çalışarak, Rus kapitalizminin dayandığı siyasal zemini de gözler önüne seriyor. Hem burjuvazisiz bir kapitalistleşme sürecinde nomenklanturanın nasıl burjuvalaştığını hem de devlet yapısının Batıdakilerden farklılaşmasının maddi temellerini enine boyuna analiz ederek....Bugünkü Rusyayı yetkin bir biçimde analiz eden bu yapıt, benzer bir modernleşme ve kapitalistleşme sürecinden geçen ülkemizi de daha iyi anlamamıza hatta güncel sorunlarımıza farklı bir perspektiften bakmamıza yardımcı olacak nitelikte. Rusyanın en özgün düşünüründen bugünkü Rusyanın hikayesi...
Rusya, Sovyetler Birliğinin tarih sahnesinden çekilmesinden bu yana ilk kez dünya politikasına ağırlığını koyuyor. Bu ülkedeki değişimlere dışardan bakanlar, uzun süre sadece reformlardan söz ettiler. SSCBnin yıkılmasından sonra yapılan bir dizi neoliberal reformdan sonra artık karşımızda tanımlanabilecek, tasnif edilebilecek bir ülke bulunmakta. Rusya nasıl bir ülkedir? Rus toplumunun dokusu neye benzer? Elinizdeki kitapta Boris Kagarlitski SSCBnin son dönemlerini de içine alacak biçimde Rusyanın bugününü ayrıntılı bir şekilde değerlendiriyor, üstelik sadece kapitalistleşme süreciyle yetinmeyerek, Rusyanın ayırt edici özelliklerine de eğilerek yapıyor bunu. Hem kapitalist hem bürokratik, hem Asyatik otoriterliğin hüküm sürdüğü bir ülkenin hikayesidir bu. Bütün bunları anlamak için SSCBde nasıl halkın mülkiyetinnden özel mülkiyete doğru yönelindiğini açıklamaya çalışarak, Rus kapitalizminin dayandığı siyasal zemini de gözler önüne seriyor. Hem burjuvazisiz bir kapitalistleşme sürecinde nomenklanturanın nasıl burjuvalaştığını hem de devlet yapısının Batıdakilerden farklılaşmasının maddi temellerini enine boyuna analiz ederek....Bugünkü Rusyayı yetkin bir biçimde analiz eden bu yapıt, benzer bir modernleşme ve kapitalistleşme sürecinden geçen ülkemizi de daha iyi anlamamıza hatta güncel sorunlarımıza farklı bir perspektiften bakmamıza yardımcı olacak nitelikte. Rusyanın en özgün düşünüründen bugünkü Rusyanın hikayesi...