Berlin 1990-2002

BERLİN 1990-2002 Heinrich Heine neredeyse ikiyüz yıl kadar önce şöyle demiş: Berlin bir kent değil, içlerinde bazı parlak zihinlerin de bulunduğu bir grup insanın yaşadığı bir yerdir yalnızca. Prusyanın hızla büyüyen ve kalabalıklaşan başkenti başlangıçta Almanlara Erken Cumhuriyet Türklerine Ankaranın verdiği izlenimi veriyor olmalıdır. Kimliksiz ve kent olma aurasından yoksun bir aglomerasyon. Ancak, Berlin sonraki dönemde, tıpkı Ankaranın da giderek olduğu gibi, gerçek bir metropole doğru evrimleşecek, kendine özgü bir kimlik ve özgül bir kentli tipi geliştirecektir. Almanyanın her yerinden daha hoşgörülü, tam da Simmelin tanımladığı anlamda çevre uyaranlarının verdiği mesajları kanıksamış, kozmopolit bir Berlinlilik en azından 2. Dünya Savaşı öncesinde yalnız Almanları değil, buraya uğrayan Anglosaksonları bile şaşırtmaktaydı. Merak edenler C. Isherwoodun yazılarına göz atabilirler. Önce Nazi yönetimi, ardından da 2. Dünya Savaşı Berlinlilik duygusunu büyük oranda öldürdü. Kent, savaş bittiğinde hemen hemen tümüyle bir harabeydi. Savaşın yaralarının sarılması beklenirken, bu kez de Soğuk Savaş ve Almanyanın ikiye ayrılması olguları geldi çattı. Kent bütünlüğünü yitirdi, nüfusu yarı yarıya düştü. Bir zamanların en önemli merkez mahalleleri ünlü duvarın geçtiği boş alanlara dönüştüler. Bu arada da kentin kimi önemli tarihsel anıtları ve dokusunun önemli parçası, bazen ekonomik zorunluluklar, bazen de Doğuda olduğu gibi ideolojik gerekçelerle (örneğin, Krallık Sarayının ortadan kaldırılışı) yıktırılıp yok edildiler...

BERLİN 1990-2002 Heinrich Heine neredeyse ikiyüz yıl kadar önce şöyle demiş: Berlin bir kent değil, içlerinde bazı parlak zihinlerin de bulunduğu bir grup insanın yaşadığı bir yerdir yalnızca. Prusyanın hızla büyüyen ve kalabalıklaşan başkenti başlangıçta Almanlara Erken Cumhuriyet Türklerine Ankaranın verdiği izlenimi veriyor olmalıdır. Kimliksiz ve kent olma aurasından yoksun bir aglomerasyon. Ancak, Berlin sonraki dönemde, tıpkı Ankaranın da giderek olduğu gibi, gerçek bir metropole doğru evrimleşecek, kendine özgü bir kimlik ve özgül bir kentli tipi geliştirecektir. Almanyanın her yerinden daha hoşgörülü, tam da Simmelin tanımladığı anlamda çevre uyaranlarının verdiği mesajları kanıksamış, kozmopolit bir Berlinlilik en azından 2. Dünya Savaşı öncesinde yalnız Almanları değil, buraya uğrayan Anglosaksonları bile şaşırtmaktaydı. Merak edenler C. Isherwoodun yazılarına göz atabilirler. Önce Nazi yönetimi, ardından da 2. Dünya Savaşı Berlinlilik duygusunu büyük oranda öldürdü. Kent, savaş bittiğinde hemen hemen tümüyle bir harabeydi. Savaşın yaralarının sarılması beklenirken, bu kez de Soğuk Savaş ve Almanyanın ikiye ayrılması olguları geldi çattı. Kent bütünlüğünü yitirdi, nüfusu yarı yarıya düştü. Bir zamanların en önemli merkez mahalleleri ünlü duvarın geçtiği boş alanlara dönüştüler. Bu arada da kentin kimi önemli tarihsel anıtları ve dokusunun önemli parçası, bazen ekonomik zorunluluklar, bazen de Doğuda olduğu gibi ideolojik gerekçelerle (örneğin, Krallık Sarayının orta... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
975-521-669-3

Etiketler: mimari

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski