İngiliz esir kampında tutsak olan Osmanlı Askeri Aslanın yasak aşk öyküsüYaşanmış bir aşk öyküsünün anlatıldığı Aslan Osmanlı kitabı raflarda unutulmuş belgeler ışığında ortaya çıkarılmış sıkı bir araştırmanın ürünü. 1912-1918 sürecinin sosyal, kültürel, siyasi özelliklerinin yansımasında Medinedeki İngiliz esir kampında tutsak olan Aslanın kamp subaylarından birinin karısıyla yaşadığı yasak aşk ve sonrasında esir kampından kaçarak çölde verdiği yaşam mücadelesini anlatıyor.�Umudu yitiyordu. Sopasının desteğiyle kalktı. Derin bir soluk aldı, dağlara doğru bakıp göğsünü şişirdi, gözlerini doruğa dikti. Aslan, öylesine yürüyordu. Gövdesini ayakları taşıyamıyor, sürükleniyordu. Bilincini yitirmiş görünüyordu. Yarım saattir çölün bittiğinin, bodur çalılıkların arasında ilerlediğinin farkında değildi. Düşüyor, kalkıyor, hedeflediği yere ulaşmaya çalışıyordu.Eli cebinde hayta rüzgar, ıslık çalarak dağlardan çöle doğru esiyordu. Toprağın yeşilin kokusunu getiriyordu.Bir tepenin yamacını tırmanırken, ağırlık hissetmiş olacak ki başındaki battaniye, poşu ve dolağı çıkarttı. Palaskasını, manevra kayışını çözdü. Ceketinin düğmelerini kopararak önünü açtı. Boynundaki sancak parçasını öptü, altın kesesindeki parfüm şişesini çıkarıp kapağını çevirdi, kokladı, yana fırlattı.Kendisine ilişkin her şeyi arkasında, yerlerde bıraktı.Davranışları Bu yolculuk burada biter! diyordu.Tepenin zirvesine aklaştığında gecenin ilk yarısı çoktan bitmişti. Zifirdi. El yordamıyla ilerlemeye çabalıyordu.Son bir çırpınışla ayağa kalkmak istedi. Dizleri titriyordu. Çöktüğü yerden donuk gözlerle hala doruğa bakıyordu. Ağzından belli belirsiz duyulan seslerden, Kelime-i Şahadet getirdiği anlaşılıyordu. Gövdesi kütükmüşçesine devrildi. Bir-iki kez sarsıldı, kolları açık sırtüstü yere serildi.
İngiliz esir kampında tutsak olan Osmanlı Askeri Aslanın yasak aşk öyküsüYaşanmış bir aşk öyküsünün anlatıldığı Aslan Osmanlı kitabı raflarda unutulmuş belgeler ışığında ortaya çıkarılmış sıkı bir araştırmanın ürünü. 1912-1918 sürecinin sosyal, kültürel, siyasi özelliklerinin yansımasında Medinedeki İngiliz esir kampında tutsak olan Aslanın kamp subaylarından birinin karısıyla yaşadığı yasak aşk ve sonrasında esir kampından kaçarak çölde verdiği yaşam mücadelesini anlatıyor.�Umudu yitiyordu. Sopasının desteğiyle kalktı. Derin bir soluk aldı, dağlara doğru bakıp göğsünü şişirdi, gözlerini doruğa dikti. Aslan, öylesine yürüyordu. Gövdesini ayakları taşıyamıyor, sürükleniyordu. Bilincini yitirmiş görünüyordu. Yarım saattir çölün bittiğinin, bodur çalılıkların arasında ilerlediğinin farkında değildi. Düşüyor, kalkıyor, hedeflediği yere ulaşmaya çalışıyordu.Eli cebinde hayta rüzgar, ıslık çalarak dağlardan çöle doğru esiyordu. Toprağın yeşilin kokusunu getiriyordu.Bir tepenin yamacını tırmanırken, ağırlık hissetmiş olacak ki başındaki battaniye, poşu ve dolağı çıkarttı. Palaskasını, manevra kayışını çözdü. Ceketinin düğmelerini kopararak önünü açtı. Boynundaki sancak parçasını öptü, altın kesesindeki parfüm şişesini çıkarıp kapağını çevirdi, kokladı, yana fırlattı.Kendisine ilişkin her şeyi arkasında, yerlerde bıraktı.Davranışları Bu yolculuk burada biter! diyordu.Tepenin zirvesine aklaştığında gecenin ilk yarısı çoktan bitmişti. Zifirdi. El yordamıyla ilerlemeye çabalı... tümünü göster