Aşk Hikayeleri

...Sabah sersemi üstüne geçirdiği bornozun cebinde küçük, yumuşak bir şey buldu. El kadar, pembe, dantelli bir külot. Bu kez içi cız etmedi, şaşırdı. Çay yapmak üzere mutfağa girdiğinde, saydam sürahinin içinde bir yüzük, kendisini bekliyordu. Beşinci yıl halkası... diye anımsadı. Buzdolabını açıp tereyağını çıkarırken, neredeyse küçük dilini yutacaktı. Peynirlerin ve yoğurtların arasında, tavşan tüylü pomponlu bir terlik duruyordu. Telaşla öteki teki aramaya başladı adam. Mutfaktaki tüm dolapları gözden geçirdi, bulamadı. Köşe bucak evi aramaya başladı. Artık anlamıştı. Her delikten, ona ait bir eşya çıkıyordu. Koltuk yastığının altından gecelik, sigara kutusundan ruj, Çin vazosundan diş fırçası... Ter içinde kalmıştı. Gönülsüz bir hazine avcısı gibi bulduğu ganimetleri, masanın üstüne topladı. Korku dolu bir önseziyle kitaplığa saldırdı. Yanılmamıştı: Rasgele çektiği kitabın ilk sayfasına; SS yazılmıştı. Bir zamanlar paylaştıkları ortak dilde, seni seviyorumun kısaltılmıştı. İkinci kitap da benzeri mesaj taşıyordu. Üçüncü ve dördüncü de.Adam, duvarları boydan boya kaplayan binlerce kitaba baktı umutsuzlukla. Evet, yatağını, kitaplarını ve yaşamını ister istemez, uzun bir süre başka bir kadınla paylaşamayacaktı. Kendisi korkmasa, gelen korkardı SSin yerine geçirmeye(Arka Kapak)Kimdi sizi bu kadar kendine hayran bırakan?Hayranlık duyduğum mu? Bırakın onu söylemeyeyim isterseniz. Bir gün anılarımı yazdığımda okursunuz. Kimlere aşık olup kimlere hayranlık duyduğumu. Onun dışında yazdığın hiç bir hikaye başımdan geçen değildir. Zaten bir yazar, kendinden bir şeyler yazarsa, tükenir. Çünkü bir insanın yaşayabileceği kısıtlıdır. Bir yazar başkasını ve başkalarının hikayelerini anlatmasını bilmelidir. Bildiği ve bunu yaptığı sürece, devamlı ve kalıcıdır. Ben de aynı şekilde mesela, belki içindeki bir detay benim aşkımdan bir detaydır. Veya bir başkasının detayıydı. Örneğin, İspanyadaki bir detaydır. Mesela saçlarıma dokunma öyküsü. Aslında, İspanyadaki bir arkadaşımın, bir Macar orkestra şefiyle yaşadığı bir aşk hikayesiydi. Ama ben sadece o tümceyi aklımda tuttum. Zaten bir kere gördüm onları....Türkiyede aşk ayrılınca başlıyor Sizce, bu yüzden mi insanlar aşkı bulamıyor? Belki de ama, biraz kırılmalar var. O yüzden benim hikayelerim çok sıcak geliyor insanlara. Yakın buluyorlar. Kendileri yaşamış gibi hissediyorlar. Bıraksalar kendilerini olması gerektiği gibi olacaktı. Kendilerini şartlandırdıkları, koşullandıkları için, aradıklarını bulamıyorlar. Ya da aradıkları için bulamıyorlar.(Mine G. Kırıkanatla Söyleşi, Hayat/ Yaratıcı Kişilik Bölümü, www.lila.ly )Gerçek iki kahramanı var kitabın: Kadın ve erkek. Tek konusu var: Aşk. Gerisi hep yan faktörler. Erkek aldatıyor. Akıllı kadın ise intikamını almasını çok iyi biliyor. Sanki bir erkek oturmuş da kadınları aldatma senaryoları hazırlamış. Sonra kahramanlara hadi canlandırın bunları demiş......Kitapta yer alan fotoğrafların öyküsü ise eşlik ettiklerinden çok farklı. Fotoğraf sanatçısı Daniel Calogrossi, fotoğrafları kitap basılmadan önce birbiri ardına dizmiş ve kendine göre bir hikaye oluşturmuş kafasında. Her fotoğrafın kendine ait bir öyküsü var elbette. Bu fotoğrafların yerlerini ise öykülere göre Mine G. Kırıkkanat belirlemiş. Yani anlatacak çok şeyi olan kelimeler ve bu kelimelerden farklı olayları anlatan fotoğraflar Aşk Hikayelerinde bir tesadüf sonucu karşılaşmışlar: Yazılar ve fotoğrafların aşkı bu. ( Bu yazının adı aşk olsun, Pınar Çelikel, Binyıl Kitap, 20.10.2000)

...Sabah sersemi üstüne geçirdiği bornozun cebinde küçük, yumuşak bir şey buldu. El kadar, pembe, dantelli bir külot. Bu kez içi cız etmedi, şaşırdı. Çay yapmak üzere mutfağa girdiğinde, saydam sürahinin içinde bir yüzük, kendisini bekliyordu. Beşinci yıl halkası... diye anımsadı. Buzdolabını açıp tereyağını çıkarırken, neredeyse küçük dilini yutacaktı. Peynirlerin ve yoğurtların arasında, tavşan tüylü pomponlu bir terlik duruyordu. Telaşla öteki teki aramaya başladı adam. Mutfaktaki tüm dolapları gözden geçirdi, bulamadı. Köşe bucak evi aramaya başladı. Artık anlamıştı. Her delikten, ona ait bir eşya çıkıyordu. Koltuk yastığının altından gecelik, sigara kutusundan ruj, Çin vazosundan diş fırçası... Ter içinde kalmıştı. Gönülsüz bir hazine avcısı gibi bulduğu ganimetleri, masanın üstüne topladı. Korku dolu bir önseziyle kitaplığa saldırdı. Yanılmamıştı: Rasgele çektiği kitabın ilk sayfasına; SS yazılmıştı. Bir zamanlar paylaştıkları ortak dilde, seni seviyorumun kısaltılmıştı. İkinci kitap da benzeri mesaj taşıyordu. Üçüncü ve dördüncü de.Adam, duvarları boydan boya kaplayan binlerce kitaba baktı umutsuzlukla. Evet, yatağını, kitaplarını ve yaşamını ister istemez, uzun bir süre başka bir kadınla paylaşamayacaktı. Kendisi korkmasa, gelen korkardı SSin yerine geçirmeye(Arka Kapak)Kimdi sizi bu kadar kendine hayran bırakan?Hayranlık duyduğum mu? Bırakın onu söylemeyeyim isterseniz. Bir gün anılarımı yazdığımda okursunuz. Kimlere aşık olup kimlere hayranlık duyduğumu. Onun dışınd... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
8 puan

ilk mine kırıkkanat kitabım.
dili hoşuma gitti.
akıcı bir kitaptı.
öyküler vardı.
ayrıca ilişkiler penceresinden biyografilerde bulunuyordu.
en çok hoşuma giden iki tanesi mujeriego ve dora maar.
özellikle dora maar ünlü bir tablonun sırrını bizimle paylaşıyor.


Baskı Bilgileri



ISBN
9786827599

Diğer baskılar


Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

blackpearl<3 snejanka skyozlem
3 kişi

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski