emelsakallı

0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

emelsakallı okumuş.
İki Şehrin Hikayesi

İki Şehrin Hikâyesi, Charles Dickensın Fransız ihtilali yıllarında kaleme aldığı, ilk satırlarından itibaren merak ve korku dolu sahnelerle okuyucuyu kitaba bağlayan en önemli eserlerinden biri.Dickens, bu eserinde Londra ve Parisin yaşadığı açlık, sefalet, hüzün ve kederi tüm açıklığı ve acımasızlığı ile ortaya koyuyor. Eser, mutlaka okunması gereken bir Dickens romanı.

******

Hiçbir erkek bir kadını sevip kaybettikten sonra, duygularında değişiklik olmadan onu birinin eşi, bir anne olarak pek görememiştir. Ne var ki Lucienin çocukları Sydneye garip bîr yakınlık gösteriyorlardı; içlerinden gelme bir acıma duygusu vardı onlarda. Bu da gizli duygulara kimbilir nasıl dokunuyor! Bunu hiçbir yankı anlatmıyorsa da bu bir gerçektir, burada da öyleydi. Sydney Carton Küçük Lucienin o yumuk ( kollarını açtığı ilk yabancıydı, kız büyüdükçe de Sydney Carton yerini elde tuttu. Küçük oğlanda hemen son dakikasına kadar ondan söz etmişti. Zavallı Carton! Benim yerime öpün onu...

************

Dickens, bu eserle Fransız Devriminden yaklaşık yetmiş beş yıl sonra, daha önce bir kez denediği tarihsel romana dönüş yapar. İngiltere adasının karşısındaki Fransada, 19. yüzyılın hemen öncesinde cehennem bir süreliğine yeryüzünde kurulmuş gibidir. Dickensa göre devrimi Fransaya davet edenler, özellikle imtiyazlarını bencilce değerlendiren, üretimden kopuk, suça batmış, insafsız, asalak Fransız aristokratlarıdır. Tarihe ve devrime bu bakışıyla, İngilteredeki aristokratların ve muhafazakâr sınıfların büyük tepkisini çeken Dickens, romanın sadece eylemsel çatısını değil, mekânsal dağılımını da zıtlıklar üzerine kuruyor. Ancak roman, iki şehrin hikâyesini, Londra ve Parisi canlı bir organizma olarak anlatmak ve Devrimin büyük simalarını sunmak yerine aristokrasiden, orta sınıflardan ve halktan temsili tipleri bir aşk öyküsü ekseninde topluyor.İki Şehrin Hikâyesi: Tarihle dehşetin buluştuğu an...

************

Kasım ayının sonlarıydı; bir cuma gecesi oldukça geç saatlerde Dover Postası zorlukla Shooter Yokuşunu çıkıyordu. Vadide sis vardı ve ağır ağır yukarılara doğru yükseliyordu. Denize benzeyen ıslak, yapışkan bu sis koca koca dalgalar gibi yayılıyordu. Sisin yoğunluğundan, arabanın lambaları ancak bir ifei adım uzağı aydınlatabiliyordu. Üç yolcu arabanın yanında çamura bata bata tepeye çıkıyordu. Bu havada yürümek hoşlarına gitmiyordu ama buna mecburdular. Yokuş dikti, yerler kayıyordu, atlar bile arabayı zor çekiyordu, üç defa durmuşlardı. Hatta bir kez artık güçleri kalmadığı için geri dönmek istermiş gibi arabayı yolun kenarına doğru çektiler; ama muhafızlar dizginlerini ve kırbaçlarını kullanarak onları tekrar yola sokmuştu.

************

19. yüzyıl Fransa sının toplumsal ve ekonomik sefaletini anlatan ve seçkin sınıfın eleştirisinin yapıldığı roman.

******

İki Şehrin Hikâyesi, Charles Dickensın Fransız ihtilali yıllarında kaleme aldığı, ilk satırlarından itibaren merak ve korku dolu sahnelerle okuyucuyu kitaba bağlayan en önemli eserlerinden biri.Dickens, bu eserinde Londra ve Parisin yaşadığı açlık, s... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 2 ay
emelsakallı okumuş.
Büyük Umutlar

Fakir bir çocuk olan Pip küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, ablasıyla birlikte yaşamaktadır. Bir gün mezarlıkta kaçak bir mahkûmla karşılaşır ve ablasının mutfağından aşırdığı yiyeceklerle bu adama yardım eder. Kaçak mahkûm, Pipin yardımlarını asla unutmayacaktır.Çoğu eleştirmen tarafından modern romana uzanan önemli bir adım olarak görülen bu şiirsel eseri Ayşe Esra İyidoğanın usta çevirisiyle sunuyoruz okuyucularımıza...

******

Yazar bu kitabında servetin ahlâkı yozlaştırmasını ve insanın kalbinde doğurduğu ümitleri anlatmaktadır. MEB Talim ve Terbiye Kurulu‘nun 2243 sayılı Tebliğler Dergisi‘nde yayınlanan kararı ile ilköğretim okulu öğrencilerine tavsiye edilmiştir.

************

Bir katibin oğlu olarak dünyaya geldi. Ailesinin ekonomik sıkıntıları nedeniyle dokuz yaşındayken okuldan ayrılıp bir fabrikada çalışmaya başladı. Bu yıllardaki deneyimlerinin kendisinde bıraktığı izler, sonraları yazacağı romanların çoğunu biçimlendirmiştir.1835te bir gazetenin parlamento muhabiri okuduktan sonra çeşitli gazete ve dergilerde çizgi roman, öykü ve denemeler yayımladı. Kısa sürede adını duyurarak sevilen bir yazar durumuna geldi. 1838de yazdığı Oliver Twist adlı romanı ona çok büyük bir ün sağladı. Eserlerinde Sanayi Devrimi sırasında geniş halk kitlelerinin çektiği yoksulluk ve acıları gerçekçi bir dille yansıtmıştır.Dickensın 1860da yazdığı Büyük Umutların kahramanı Pip, yetim bir çocukken rastlantılarla büyük bir servet sahibi olarak Londranın aristokratlarının arasına girer. Bol paraya alışan Pip, eline geçen servetin kaynağını öğrenince dehşete düşer; gerçek bir centilmen olmaya çalışır.Yazar, bu en iyi eserinde züppeliğin soysuzlaştırıcı etkisini yine gerçekçilikle derinlemesine işler. Bu roman, servetin ahlak yozlaştırması ve insanda yarattığı umutlar üzerine yapılmış çarpıcı bir yorumdur.

************

Doğan yeni günle birlikte gelecek hayallerimle ilgili önemli bir değişime yöneldim. Doğan güneş hayatımı öyle bir aydınlattı ki artık hiçbir şeyin aynı olmayacağının bilincine vardım. O an için aklımdaki tek konu, gideceğim güne kadar daha altı gün olmasıydı. Ben gidene kadar Londraya bir şey olacak diye ödüm kopuyordu. Ben oraya gittiğimde de şehrin harabeye dönmüş olmasından ya da yok olmasından kaygılanıyordum.

************

Charles Dickensın bütün zamanların en çok ilgi gören kitabı Büyük Umutlar yeniden Türkçede. 1997 yılında yeniden filme uyarlanan ‘Büyük Umutlar Hollywoodun yıldızlarını bir araya getirmişti. Romanda, ergenlik dönemine yeni bir adım atan Finnin ulaşılmaz bir kadına olan büyük aşkı konu ediliyor. Dickensın romanları içinde konu ve işleyiş açısından bambaşka ve üstün özelliklere sahip bir roman. Kısa adı Pip olan Phillip, küçük bir çocukken anne ve babasının mezarı başında kaçak bir mahkumla karşılaşır. Ablasının mutfağından yiyecek çalarak bu mahkuma yardım eder. Kaçak mahkum Pipin ona yaptığı yardımı unutmaz.

************

İngiliz Edebiyatındaki haklı ünü, Dünya Edebiyatında da sağlam bir yere oturan Charles Dickens; kapitalizm öncesi çağın eşiğindeki Londrada 1812 yılında doğdu.
O çağın vahşetlerinden biri olan çocuk işçiler ve onların sömürülmelerinin yakın tanığı oldu; kendi çocukluğu da işçilikle geçti.
Charles Dickensin yayınevimizden çıkan beşinci yapıtı Büyük Umutlar; hem çağındaki emekçilerin yaşam koşullarını, hem suç ve suçlular dünyasını zeki bir çocuğun ustaca esprileri ve derin gözlem gücüyle yansıtır. Her sayfasında dostluğu, gerilimi, yükselişi ve düşüşü işleyen, yer yer polisiyeye de yaslanan kurgusuyla göz dolduran mükemmel bir yapıt...


************

İngiliz edebiyatının dev yazarı Charles Dickensın onuncu romanı Büyük Umutlar, onun en beğenilen, en çok okunan yapıtı. Bu romanında yazar, insanlar arasındaki sevgisizliğe, ikiyüzlülüğe karşı çıkarken, para hırsı ve ayrımcılık üzerine kurulu toplum düzenine de acımasızca saldırıyor. Büyük Umutlar, yazarın canlandırdığı çok renkli, unutulmaz kahramanlarının yer aldığı romanı: Garip bir mirasa konarak Londraya gidip ‘Beyefendi konumuna gelen köylü gen. Pip, esli tragedyalardaki öç ve kahır tanrıçalarını andıran Bayan Havisham, onun evlatlığı ve kurbanı güzel Estella, dalkavuk ruhlu, ikiyüzlü Pumblechook Amca, eli maşalı Abla, bataklıkların korkulu düşü katil Magwitch, ünlü olduğu kadar tuhaf huylu avukat Jaggers, genç köy öğretmeni Biddy, köyün demircisi Joe Gargery. Charles Dickens, bu ölümsüz romanında da çirkinliklerin karşısına çıkarken, doğa ve insan sevgisiyle dolu bir dünya yaratıyor. Gönlü karasevda ile, gözü yükselme hırsıyla perdelenmiş köy kökenli genç Pipin, ‘Büyük Umutlarını gerçekleştirebilmenin doğru yolunu ararken yaşadıklarının olağanüstü öyküsüdür bu roman.

************

Büyük Umutlar, kırsal kesimden gelen yoksul bir çocuğun sosyal düzlemde yükselme masalıdır. Dickens, David Copperfieldden yaklaşık on yıl sonra, olgunluk ve yaşlılık döneminde, bir kez daha geri dönüp kendi hayatının izdüşümleri üzerinden bir gelişme romanı sunuyor bize. Bir üst sosyal düzleme tırmanma çabalarının boşa gittiğini, yanlış hedeflere, gerçekçi olmayan ideallere bağlanan umutların çöktüğünü gören Pip, bu dikenli yolu terk edecektir; çünkü içinde hareket etmeye çalıştığı sosyal kesim, genç bir insanın gelişmesine olanak vermez. Sahtekârlığın, ikiyüzlülük, aldatma, şiddet ve yapmacıklığın ağır bastığı bu üst-sınıf dünyasında aşk ve güvenin yeri yoktur. Dickensın bugün çoğu eleştirmenlerce modern romana bir adım olarak kabul edilen bu metni, aynı zamanda sanatsal yönü en güçlü, en olgun, en kusursuz çalışması olarak da görülmektedir.

******

Fakir bir çocuk olan Pip küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş, ablasıyla birlikte yaşamaktadır. Bir gün mezarlıkta kaçak bir mahkûmla karşılaşır ve ablasının mutfağından aşırdığı yiyeceklerle bu adama yardım eder. Kaçak mahkûm, Pipin yardımlarını a... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 2 ay
emelsakallı okumuş.
Meyhane

Meyhane, Zolanın 21 ciltlik Rougon Macquartlar roman dizisinin Nana ve Germinal ile birlikte en tanınmışlarındandır. Ve yazarının tabiriyle kitaplarının içinde en dürüst olanıdır. Meyhane gerçeğin kitabıdır; halkı anlatan, yalan söylemeyen, halkın kokusunu taşıyan ilk romandır. Provencetan Parise gelen ressam Gervaise Macquartın basit, sade hayatında ve kaderinde insanı büyüleyen bir şeyler vardır. Gervaisein acı dolu hayatı büyük bir yaşama isteğini barındıran derin bir tutkuyla sarsılmaktadır.Meyhanede Zola, kenar semtlerin kokuşmuş ortamında yaşayan bir işçi ailesinin kaçınılmaz düşüşünü tasvir eder. İçkinin ve aylaklığın sonu, aile bağlarının çözülmesine, fuhuşun pisliklerine, dürüstlük duygusunun giderek yitirilmesine, sonuç olarak da yüzkarası bir rezilliğe ve ölüme varmaktadır. Zolanınsözleriyle bu kitap bir ahlâk dersidir.

******

Meyhane, yayımlanır yayımlanmaz Fransız yazın ortamında bir kavgadır koptu. Ünlü - ünsüz bütün Fransız yazarları ya Emile Zolanın yanında, ya da karşısında bir tutum aldı. O yıl içinde romanın otuz sekizinci basımı yapıldı. Çünkü, karşı çıkanlar ne kadar keskin bir dille eleştirirse eleştirsin halkın sağduyusu romanı tutmuştu. Karşı çıkanların odaklandığı nokta da, Emile Zolanın işçi ve emekçilerin yapyalın yaşamının bir yazın konusu olarak seçilmesiydi. Oysa Emile Zola, Ütopyacı bir sosyalistti. Elbet işçi sınıfı onun baş ilgi alanı olacaktı. Karşı çıkanların hepsi unutuldu, ama Meyhane, bir klasik olarak dünya yazınında yerini aldı. Sonradan Amerikan Proletarya roman akımının doğmasına kaynaklık etti. Emile Zola, bu saldırılara karşı, Aslında kendimi savunmuyorum. Beni savunacak yazdığım romandır. Gerçekleri olduğu gibi anlatan bir roman yazdım. Anlattığım insanlar kötü kişiler değillerdir,yalnız eğitimsizler, yaşadıkları yoksulluk ortamının bozduğu, yıprattığı insanlar, diye yazmıştır.Bu önemli romanı Nesrin Altınovanın Türkçesiyle sunuyoruz. Kıvançlıyız...

************

Meyhane, yayımladığı yıllarda Fransada büyük bir tartışma başlatır. Fransız yazarları birbirine düşüren roman, ülkenin edebiyat dünyasını da ikiye böler. Ama yazarını ne kadar olumsuz eleştirenler olursa olsun halk, romanı sahiplenir ve takip eden bir yıl içinde roman tam otuz sekiz baskı yapar. Karşı çıkanların büyük çoğunluğu, Zolanın işçi ve emekçilerin güçlüklerle dolu yaşamını yalın bir şekilde ele almasını eleştirmiştir. Emile Zolanın işçi sorunlarını farklı bir bakış açısıyla ustaca ele aldığı bu eseri, ilk çıktığında kendisine yapılan bütün eleştirileri unutturdu ve zamanla bir klasik oldu. Ayrıca o dönemde, Amerikada işçi sınıfının yaşamının konu alındığı roman türünün doğmasına da neden oldu.Emile Zola eleştirilere karşı kendisini savunurken Gerçekleri yazdım; romanın kahramanları kötü insanlar değil, sadece eğitimsiz ve yaşadıkları ortamın yıprattığı insanlardı, demiştir. Ayrıca yazdığı romanın kendi kendisini savunacak güçte olduğunu belirtmiştir.

************

Madam boş: – Her şeyi anlat yavrum! Baban kapıyı kapadı ve anahtarı da annene mi gönderdi? Ve kulağına eğilerek sordu: – Arabanın içinde bir kadın gördün mü? Çocuk gördüklerini bir kez daha hatırladı: – Yataktan atladı. Eşyalarını aldı ve çıktı, gitti. Jervez donmuş gibiydi. Derin derin nefes alıyor, terk edilişinin verdiği azapla kıvranıyor, fakat soğukkanlı olmaya çalışıyordu. Ellerini göğsüne bastırıyor, gözlerini ovuşturuyor, sanki karanlık bir kuyunun içine düşmemek için çırpınıyordu. Madam Boş: – Çocukluğun lüzumu yok! diye mırıldandı. – Ah! Bilsen, bilsen... Bu sabah gömlekleriyle yün atkısını, Emniyet Sandığına gönderdi. Demek ki gizli bir amacı varmış. Onların parasını alıp, kaçmak istiyormuş. Zavallı kadın gözyaşlarını daha fazla tutamadı. Boğazı düğümleniyor, ümitsizlik içinde ağlıyordu.

******

Meyhane, Zolanın 21 ciltlik Rougon Macquartlar roman dizisinin Nana ve Germinal ile birlikte en tanınmışlarındandır. Ve yazarının tabiriyle kitaplarının içinde en dürüst olanıdır. Meyhane gerçeğin kitabıdır; halkı anlatan, yalan söylemeyen, halkın ko... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 2 ay
emelsakallı okumuş.
Therese Raquin

Doğalcılık akımının önderi olan Zola, hayatı boyunca Gerçeki bulmayı kendine ideal edinmiştir. Bu idealin ışığında, edebiyat dünyasının en ölüsüz yapıtlarını vermişir. 1867de yayınlanan ilk romanı Therese Raquin, yayınlandığı yıl epey gürültüye neden olmuş; olayları inceleyiş tarzı rahatsız edici bulunmuş, öfkeyle karşılanmıştır.
Aldatma, cinayet, vicdan azabı gibi, hiç eskimeyecek durumların işlendiği bu roman, klasik edebiyatın büyüleyici ve yalın örneklerinn en karakteristik olanlarından biridir.

Doğalcılık akımının önderi olan Zola, hayatı boyunca Gerçeki bulmayı kendine ideal edinmiştir. Bu idealin ışığında, edebiyat dünyasının en ölüsüz yapıtlarını vermişir. 1867de yayınlanan ilk romanı Therese Raquin, yayınlandığı yıl epey gürültüye neden... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 2 ay
emelsakallı okumuş.
Germinal

Doğal (Natüralist) Edebiyatın en usta yazarı olan Emile Zola 1840-1902 yılları arasında yaşadı. İnsan iradesinin önemsizliğini, yaşamı asıl belirleyenin doğa ve toplumsal çevre olduğunu savunan Zola, tüm yapıtlarında bu görüşünü kanıtlamaya çalıştı. Kitle hareketlerini ve kitlenin ruhsal durumlarını, ele aldığı çeşit çeşit tiplerle aktaran Zola, 1885te yazdığı Germinalde yeraltından kömür çıkaran işçilerin zorlu yaşamını olağanüstü bir başarıyla anlatıyor

************

Germinal: Ter, kan, açlık ve gözyaşıyla yoğrulmuş insanların evrensel çilesini destansı boyutlara ulaştıran bir edebiyat doruğu...
Germinal: İnsanı öfkelendirecek kadar güzel bir kavga romanı...
Germinal: Okumuş olmakla kıvanç duyulacak bir başyapıt...


******

Doğal (Natüralist) Edebiyatın en usta yazarı olan Emile Zola 1840-1902 yılları arasında yaşadı. İnsan iradesinin önemsizliğini, yaşamı asıl belirleyenin doğa ve toplumsal çevre olduğunu savunan Zola, tüm yapıtlarında bu görüşünü kanıtlamaya çalıştı. ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 2 ay
emelsakallı okumuş.
Emma

Jane Austen, 1815'te, 39 yaşındayken tamamladığı Emma'nın en sevdiği romanı olduğu söyler. Aşk ve Gurur ve Mansfield Parkı gibi romanların yazarının gözbebeğidir Emma. Bir taşra kasabasındaki üç genç kızın gerçek aşkı arayışını anlatan roman, bir yandan insan yaradılışının zayıf yönlerini, bir yandan da 19. yüzyıl İngiliz toplumunun katı ve ikiyüzlü geleneklerini inceden inceye alaya alır.

Büyük İngiliz şairi Lord Tennyson, Jane Austen'ı, Shakespeare'den sonra en büyük İngiliz yazarı diye nitelemişti. Jane Austen külliyatı, Sir Winston Churchill'in başucundan eksik olmazdı. Yapıtları çoktan Dünya Klasikleri arasındaki yerini almış olan Austen günümüzde İngiliz edebiyatının Mozartı olarak tanınıyor. İngiliz romanının doğuşu 18. yüzyılın ilk yarısında Daniel Defoe, Samuel Richardson ve Henry Fielding'in ya­pıtlarıyla başlatılırsa da, romanın gün­delik yaşamın sıradanlığı içinde sıra­dan insanları gerçekçi bir bakışla ele alan modern bir türe dönüşmesi Jane Austen'la gerçekleşmiştir.

Austen, al­tı romanıyla, İngiliz toplumundaki or­ta sınıf yaşamını edebiyata yansıtmış, aile edebiyatının olanaklarını orta­ya koymuştur. Austen'ın roman­larını 18. yüzyıl geleneklerinden çok, mo­dernliğe yakın kılan da kadın kahra­manları ile toplumsal çevreleri arasın­daki gerilim üstünde yoğunlaşmala­rıdır. Nükteli, gerçekçi ve her çağa seslenen üslubunun, böylesine ustaca anlatılan öykülerin ve böylesine güzel kurulmuş romanların verdiği doyu­mun yanı sıra o modern yaklaşım da Austen'ın yapıtlarının günümüzde bi­le her türden okura seslenebilmesi­nin nedenlerinden biridir. Austen'ın ro­manlarının sağlam yapısı ve dar çev­relerde yaşayan sıradan insanların tra­ji­komik yaşamını tüm çıplaklığıyla sergilemesini sağlayan teknik yetkin­liği, günümüz eleştirmenlerini de hay­ran bırakmaktadır.

Jane Austen, 1815'te, 39 yaşındayken tamamladığı Emma'nın en sevdiği romanı olduğu söyler. Aşk ve Gurur ve Mansfield Parkı gibi romanların yazarının gözbebeğidir Emma. Bir taşra kasabasındaki üç genç kızın gerçek aşkı arayışını anlatan roma... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 2 ay
Daha Fazla Göster

emelsakallı şu an ne okuyor?

emelsakallı şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.