İse, Ki Değil

Kişisel karanlıklarla aşkın ilişkisi nedir? Yalansız bir dünyayı gerçekten ister miydik? Şakanın kuralları var mıdır? Bir konser piyanisti, aynı zamanda oyuncu mudur? Kitap çalmakla ekmek çalmak arasında kaydadeğer bir fark var mıdır? Dünya durursa takvimler de durur mu? Bir ilişki nasıl olmalıdır? Yazarlar kunduracı gibi midir, sokak çalgıcısı gibi mi? Orhan Pamuku, Etyen Mahçupyanı, Salingerı, Sontagı bir de böyle okumak mümkün müdür? İse, Cem Akaşın düşün, yaşam ve saçma eksenlerinde, çeşitli akıl yürütme biçimleri (= ise) kullandığı yazıları içeriyordu. İse, Ki Değil bu yapının humorunu koruyor, üç unsur daha ekliyor: sanat, manifesto ve kitap. İçinde bulunduğumuz cep, dışına çıkamadığımız için içinde başka cepler yarattığımız bir cep ve ne yazık ki delik değil diyen Akaş, çokyapraklı merceğiyle içbükey-dışbükey bakışlarını sergilediği ciddi - yarıciddi (orantı sabiti = 1.7?) - gayriciddi yazılarıyla içeriden gazel okumayı sürdürüyor. TADIMLIKAşkı besleyen en önemli etkenlerden biri güvendir: kişinin karanlığının, Öteki tarafından ihlal edilmeyeceğine duyulan güven. Bu da saygıdan doğar: gösterilmesi gerektiğine inanılan ya da gösterilmesi istenen şeyleri gösterilmeden görmeye çalışmayacak kadar saygı duymak Ötekinin karanlığına. İzin gerektirecek görme çabalarının nesnesi, kişi için bile fazla önem taşımayan bir bilgi olabilir, ya da ihlalcinin beklediğinden çok daha önemsiz, sıradan bir bilgi olduğu ortaya çıkabilir: tuza dönüştürülmeyi gerektiren suç işlenmiştir yine de. Bazı haklar, ancak verildiğinde alınırlar, bazı haklarsa, verildiğinde bile alınmamalıdır. İzinsiz keşfedilen bilgi, çok temel bir öneme sahip olabilir öte yandan: aşkın, ilişkinin doğasını ve yapısını, Ötekinin varoluşunu bambaşka bir ışıkla aydınlatabilir, bu ışık hiç de hoş şeyler göstermeyebilir. Keşfeden, görmemesi gereken bir şeyi görmüştür yine, ama bu kez, saklanmış olanı, görmeye hakkı olduğunu düşündüğünü keşfetmiş olmak, bir anlamda aldatılmış olduğunu öğrenmek, ona ahlaksal bir üstünlük duygusu verir: evet, saygısızlık ettim, ama sonuca bakalım. Karanlığın karanlık yüzü demek ki: yalan ve dürüstlük. Bu konuda tekil örneklerden bağımsız, kategorik önermeler oluşturmak çok kolay değil; her türlü yalan insanlık onurunun aşağılanmasıdır ve dolayısıyla her koşul altında doğruyu söylemek en büyük önceliktir, pasif/aktif yalan, beyaz/kara yalan gibi ayrımlar, yalan söyleyenin kendisini daha iyi hissedebilmesine yönelik sahtekârlıklardır, türünden toptan bir dayatıyı fazla indirgemeci buluyorum, bir yanımla takdir etsem de. Aşkı besleyen en önemli etkenlerden biri güvendir, demiştim: Ötekinin bilerek aldatmayacağına, kandırmayacağına, saklamayacağına, karanlıkta kalmaması gereken şeyleri karanlıkta bırakmayacağına duyulan güven. Ancak bu güvenin hak edilmesi, edildiğinin gösterilmesi gerekebilir belki: bu dürüstlüğü herkes kaldıramıyor. Yine de pragmatik, yararcı, cynic ve son tahlilde kendine yontucu bir baskıyı olumluyor değilim - aşkı tehlikeye düşürmemek adına, söylenmesi gerekeni saklamanın getirdiği ahlaksal yükün sırtlanılması gerekeceğini savunmuyorum: öldürmezse, daha güçlü kılacaktır. Herşeyin söylenmesi/gösterilmesi gerekmez, bazı şeyleri söylemek/göstermekse şarttır: ilişkinin temelini ilgilendiren bilgiler, aşkın doğası, geçirdiği değişimler, başka aşklar, yaşamla ilgili uzun vadeli -dolayısıyla Ötekinin uzun vadesiyle çakışabilecek- planlara dair bilgiler, süreğen bir şekilde veri olmak durumundaki şeylerden bazılarıdır....

Kişisel karanlıklarla aşkın ilişkisi nedir? Yalansız bir dünyayı gerçekten ister miydik? Şakanın kuralları var mıdır? Bir konser piyanisti, aynı zamanda oyuncu mudur? Kitap çalmakla ekmek çalmak arasında kaydadeğer bir fark var mıdır? Dünya durursa takvimler de durur mu? Bir ilişki nasıl olmalıdır? Yazarlar kunduracı gibi midir, sokak çalgıcısı gibi mi? Orhan Pamuku, Etyen Mahçupyanı, Salingerı, Sontagı bir de böyle okumak mümkün müdür? İse, Cem Akaşın düşün, yaşam ve saçma eksenlerinde, çeşitli akıl yürütme biçimleri (= ise) kullandığı yazıları içeriyordu. İse, Ki Değil bu yapının humorunu koruyor, üç unsur daha ekliyor: sanat, manifesto ve kitap. İçinde bulunduğumuz cep, dışına çıkamadığımız için içinde başka cepler yarattığımız bir cep ve ne yazık ki delik değil diyen Akaş, çokyapraklı merceğiyle içbükey-dışbükey bakışlarını sergilediği ciddi - yarıciddi (orantı sabiti = 1.7?) - gayriciddi yazılarıyla içeriden gazel okumayı sürdürüyor. TADIMLIKAşkı besleyen en önemli etkenlerden biri güvendir: kişinin karanlığının, Öteki tarafından ihlal edilmeyeceğine duyulan güven. Bu da saygıdan doğar: gösterilmesi gerektiğine inanılan ya da gösterilmesi istenen şeyleri gösterilmeden görmeye çalışmayacak kadar saygı duymak Ötekinin karanlığına. İzin gerektirecek görme çabalarının nesnesi, kişi için bile fazla önem taşımayan bir bilgi olabilir, ya da ihlalcinin beklediğinden çok daha önemsiz, sıradan bir bilgi olduğu ortaya çıkabilir: tuza dönüştürülmeyi gerektiren suç işlenmiştir yi... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri

Karton Cilt, 198 sayfa
2001 tarihinde, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlandı


ISBN
9750800842
Dil
Türkiye Türkçesi

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Mavi'nin Sesi skyozlem Burak Uzun
3 kişi

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski