Ayna ve Düş

Şiirimin temel yapısı, yani başlangıç noktası: Tanrısal sezgi yoluyla hayata bakmadım. Şiirim hem discursif, hem de sezgisel oluşturucu olarak belirginlik kazandı. Şiirim, parçalanan Arap kuşşağını, dağılan halkını sergiler. Araplar için ölüm, basit ve doğal bir olaydır, iyi tanıdıkları toprağa dönüştürür. Şiirlerimde adı sıkça geçen Şamlı Mihyar, Adonisin yansımasıdır. Doğada çocukluktur, saflıktır, iyiliktir. Onun için şiirimin arka planında bir mistisizm yatar. Şamlı Mihyar sürekli devinim halindedir, dinin kalıplaştırdığı toplumu sarsmaya gelen ve sürekli haksızlığa karşı çıkan bir devrimcidir. Şiirimdeki temel gelenek budur. Şiirim geleneğe dayalıdır. Ama bununla birlikte şiirim, Arap şiir geleneğine yeni bir yol, yeni bir soluk getirmiştir ve Arap şiir geleneğine şiirimle yeni bir giysi biçip dikerek giydirdim. Şiirim Hallaç ve Niffarinin temeli üzerinde yükselmiştir.AdonisKassabinli Ali Ahmad´ın Adonis´e dönüşümü´Ayna ve Düş´ adlı kitabının yayımlanmasından yararlanarak Adonis´ten söz etmek istiyorum.* * *Adını anımsamıyorum, ama yazar Mısırlıydı. Yıllar önce, Gösteri dergisinin ´şairin tematik coğrafyası´ konusunda yaptığı bir soruşturmayı şöyle yanıtlamıştı:Bir Müslüman şairin tema aramasına gerek yoktur. Onun iki değişmez ve ebedî teması vardır: Allah ve Kuran. Allahımız ve kutsal kitabımız bütün evreni içermektedir.Yani bütün temaları içermektedir!Bu cümleyi okuduğum zaman beynimin ürperdiğini, içimin daraldığını anımsıyorum. Tematik özgürlüğünü yitirmiş şair haremağasından farksızdır.Kassabinli Ali Ahmad´ın Adonisleşmesi sürecine ilkin bu bağlamda bakmak gerekir.Bu sürecin falına bakmak istiyorsam, Adonis´in şiirsel eylemini bir başka cümlenin, Léon Robel´in Çuvaş şair Guennadi Aãgui için yazdığı bir cümlenin içine, öğelerini değiştirerek oturtmalıyım:Adonis´in şiiri üç temel ögeyi özgün bir biçimde ve derinlemesine bireştirir: Evrensel öncü estetik, modern Fransız şiiri ve geleneksel Arap-İslam kültürü.1950´lerde çağdaşlaşmak ve evrensel şiirin bahçesinde boy atmak isteyen bir Arap şairin çevresi bir çift surla sarılmıştı: Yüzünü dünyaya ve hayata dönmesine engel olan klasik Arap geleneği (İmam Gazalî´nin betonlaştırdığı tutucu yol) ve klasik Arap şiirinin biçimsel gelenekleri.Bir Arap şairi bu geleneğin içinde yaşamak ve ürün vermek zorundaydı. Onun bir Galileo Galilei ya da Colombus olması yasaklanmıştı.Şiirin kendi politikası, kendi gerçekliği vardır. Şiir onun (şiirin) kendi yolu ve biricik amacıdır. Şiir dünyadır. demeyi göze alan bir şairin (Adonis´in), tematik bağlamda, yazımın başında değindiğim Mısırlı yazar gibi düşünmesi kuşkusuz olanaksız. Adonis, tematik özgürlüğünü ilan ettiği anda İslam´a göre bir sapkın (heretik), çağdaş demokratik düşünceye göre de bir laik olmuştur. Tematik açıdan bağımsızlaşmıştır. Tematik bağımsızlık Adonis´i, şair olarak klasik Arap şiirinin biçimsel gelenekleri karşısında bağımsızlaştırdığı kadar, aynı şekilde, insan olarak klasik Arap geleneği (din) karşısında da bağımsızlaştırmıştır. Bağımsızlaştığı, özgürleştiği için de ortak imgenin ezici baskısından kurtulup bir ´kişilik´ olmuştur. Bu süreç, haremağasının bir mucize sonucu erkekleşmesine benzer.Ama özgürleşme de tek başına yeterli değildir. Klasik Arap şiirinin biçimsel sisteminin duvarlarının da yıkılması gerekmektedir. Adonis´in ´Newyork´a Mezar´ (Varlık Yayınları) adlı kitabının, Arap şiirinde, Lautréamont ile Rimbaud´nun yapıtlarının evrensel şiir düzleminde oynadığı rolü yüklenmiş olduğu söylenebilir. Adonis, bu iki şairin açtığı yoldan yürüyerekArap şiirinin önünde duran kepengi yukarı kaldırmıştır. Sanki bir zelzele olmuş ve ´ömür boyu´na mahkûm Arap şairi kendini duvarların dışında bulmuştur.Kassabinli Ali Ahmad, Adonis adını seçerken bu görkemli serüveni öngörmüş müydü? Baktığım falda onun bunu gördüğünü görüyorum.Ali Ahmad´ın köklerinden kopmak için Adonis´e dönüştüğü sanılır. Ali Ahmad içinde oturduğu ve içinde taşıdığı geleneksel kültürü reddetmek için Adonisleşmemiştir. Kutsalı reddetmek için değil kutsal ile kutsal olmayanı (profanı) yan yana, iç içe yaşamak ve onları yazmak için sapkınlaşmış ve laikleşmiştir. Bu felsefi eylem büyük bir cesaret ister. Ali Ahmad kendine bir pagan ad seçerek anonim Müslüman - Arap kimliğin tamamen dışına çıkmamış, onunla kendisi arasına geçirgen bir mesafe koymuştur.Laskiye köylüsü Ali Ahmad´ın şair Adonis´e dönüşümünü bir kara (deniz) yaratığının denizde (karada) yaşayabilecek nitelikler kazanmasına benzetiyorum. Ancak bu yaratık karada (denizde) yaşarken denizde (karada) yaşayabilme yeteneğini de yitirmemiştir. Bu nedenle Adonis´i, dönüşümünü başarıyla tamamlamış bir ´ikiyaşayışlı´ (amphibique) yaratığa benzetiyorum. Arap köklerinden kopmamış olan amfibik Adonis bu dönüşümün sonunda Araplaşmanın doruklarına çıkmıştır. Köklerinden uzaklaşırken, böylece, köklerini de bulmuştur.Ali Ahmad´ın amfibik Adonis´e dönüşümü, görüldüğü gibi, ne bir gizlenerek kaçış, ne de bir transseksüel operasyondur. Bu evrimle Adonis, Rimbaud´nun ünlü sözü ´Ben bir başkasıdır´ı eylemiyle tersine çevirip´Başkası benim´ (´Başkası ben´dir´) demiştir.Bu bir çelişki olmayıp, tam tersine, organik bir dönüşümün sunduğu evrensel bir bireşimdir.Yoksa Rimbaud, Baudelaire, Rilke, Niffarî, Hallaç ve Abu Nouas barış içinde ve birlikte nasıl yaşarlardı?Yanlış anlaşılmasın: Adonisleşme süreci şairin kendine yeni bir kimlik arama serüveni olmayıp, Ali Ahmad kimliğinin öğeleriyle (taşları ve kerpiçleriyle) Adonis kimliğini inşa ettiği bir dönemdir. Ama bu yeni binanın planı, evrensel boyutları olan çokboyutlu, çokkültürlü bir mimarın beyninin ürünüdür.* * *Ne zaman Adonis ve Arap şiirinin modernleşmesi üzerine düşünsem, bana Türk şiirinin modernleşmesini düşünüyormuşum gibi gelir. Arap ve Türk geleneklerini birbirinden ayıran en önemli özelliği de bu düşünme süreci göstermiştir bana. ´Arap kimliği için İslam neyi temsil etmektedir?´ sorusunun karşılığı gözümüzü açar. Arap için İslam bir dini, bir dili, bir yazıyı, bir kültürü, bir uygarlığı temsil eder. Arap şiirinin geleneği kendine gönderilmiş özgün dinin, bu özgün dinin dile geldiği özgün bir dilin, bir özgün yazının, bir özgün kültürün,bir özgün uygarlığın toplamıdır. Türk için İslam, başkalarının aracılığıyla, zorlamasıyla kabul ettiği, başkalarının dinidir; İslam bir Türk için ne dilin, ne yazının, ne kültürün ne de uygarlığın simgesidir. Sadece bir dindir.Bu nedenle Arap şiirinin moderniteye geçişi son derece sancılı ve sarsıcı olmasına karşın Türk şiirinin moderniteye geçişi aynı travmalara yol açmamıştır. Ancak sözünü ettiğim ağır travmalar, sarsıcı ve sancılı geçiş, Arap şiirinin gelenekle sorununun kökten çözümlenmesini sağladı. Gelenek sadece şiirsel biçimlerle sınırlı değildir; insanın, insan ve dünyaya bakışını da kavrar. Bu kavrama kavşağında Arap şairi ve sanatçısı çok ağır bir zihinsel bunalım geçirmiştir.Adonis, bu bunalım ırmağını ya da çölünü ilk aşan Arap şairlerinden biridir. Aşmıştır, çünkü modernitenin gelenek eleştirisinin ötesine geçmesini sağlamış, onunla birlikte ´yaratma alanı´na ulaşmıştır: Yaratıcı modernite! Kuşkusuz, modernite zorunlu olarak yaratıcılık değildir. Ama yaratıcılık her zaman modernitedir. Adonis böyle diyor.* * *´Ayna ve Düş´ü Arapçadan Metin Fındıkçı çevirmiş. Metin Fındıkçı´nın sözlü ve yazılı Arapçayı çok iyi bildiğini biliyorum. Metin Fındıkçı´nın iyi bir şair olduğu pek bilinmese de ben biliyorum. Bu nedenle Metin Fındıkçı´nın ´Arap şiiri çevirmeni´ kimliğini oluşturup pekiştirmesini çok önemsiyorum.´Ayna ve Düş´ gerçek şiir okuruna tam bir yaz şöleni sunuyor!Özdemir İnce, Radikal Kitap, 26.07.2002

Şiirimin temel yapısı, yani başlangıç noktası: Tanrısal sezgi yoluyla hayata bakmadım. Şiirim hem discursif, hem de sezgisel oluşturucu olarak belirginlik kazandı. Şiirim, parçalanan Arap kuşşağını, dağılan halkını sergiler. Araplar için ölüm, basit ve doğal bir olaydır, iyi tanıdıkları toprağa dönüştürür. Şiirlerimde adı sıkça geçen Şamlı Mihyar, Adonisin yansımasıdır. Doğada çocukluktur, saflıktır, iyiliktir. Onun için şiirimin arka planında bir mistisizm yatar. Şamlı Mihyar sürekli devinim halindedir, dinin kalıplaştırdığı toplumu sarsmaya gelen ve sürekli haksızlığa karşı çıkan bir devrimcidir. Şiirimdeki temel gelenek budur. Şiirim geleneğe dayalıdır. Ama bununla birlikte şiirim, Arap şiir geleneğine yeni bir yol, yeni bir soluk getirmiştir ve Arap şiir geleneğine şiirimle yeni bir giysi biçip dikerek giydirdim. Şiirim Hallaç ve Niffarinin temeli üzerinde yükselmiştir.AdonisKassabinli Ali Ahmad´ın Adonis´e dönüşümü´Ayna ve Düş´ adlı kitabının yayımlanmasından yararlanarak Adonis´ten söz etmek istiyorum.* * *Adını anımsamıyorum, ama yazar Mısırlıydı. Yıllar önce, Gösteri dergisinin ´şairin tematik coğrafyası´ konusunda yaptığı bir soruşturmayı şöyle yanıtlamıştı:Bir Müslüman şairin tema aramasına gerek yoktur. Onun iki değişmez ve ebedî teması vardır: Allah ve Kuran. Allahımız ve kutsal kitabımız bütün evreni içermektedir.Yani bütün temaları içermektedir!Bu cümleyi okuduğum zaman beynimin ürperdiğini, içimin daraldığını anımsıyorum. Tematik özgürlüğünü yitirmiş şair harem... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
975863703

Etiketler: roman

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

inci16
1 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski