Kitap hakkında açıklama bölümünde olmadığı için aşağıya alıntıladığım tanıtım yazısından da görüleceği gibi,"aykırı" bir anlatıcının yaşamının kısa bir bölümüne tanıklık ediyoruz.
Anlatıcı, kolay anlaşılabilecek, sevilebilecek, empati kurulabilcek biri değil. Çarpıcı gözlemleri, hayatı sorgulama biçimi, yargıları da öyle.
Zaman zaman tedirgin edici, okura kahramanın çok mahrem anılarına, hayatına giriyormuş rahatsızlığı veren ilginç bir okuma.
O Gün İçin Bir Şemsiye'nin kırk altı yaşındaki anlatıcısı, bir "ayakkabı denetçisi"dir. Satışa sunulacak yeni modelleri test etmek için Frankfurt sokaklarında henüz sadece kendisinin giyebildiği ayakkabılarla gezinir.Hayatta kendi yolunu bulamamıştır, ama yolda eski aşklarını, arkadaşlarını ve anılarını bulur. Bir "varış noktası" yoktur görünürde, ama her adımda insan ruhunun görünmez yerlerine biraz daha yaklaşır. Sadece sokaklarda değil, bilincin coğrafyasında da yürür ve sıradan görünen bir insanın ne denli sıradışı olabileceğini düşündürür. Varoluşsal sorgulamalar için alışılmadık ölçüde canlı üslubu ve keskin gözlem gücüyle eşyaya ve insanlara her baktığında hayatın bize unutturmaya çalıştığı bir gerçeği hatırlatır: Yine hayatın kendisini.
Hayatlarının yağmurlu ve uzun bir günden, bedenlerinin de o gün için gereken bir şemsiyeden başka bir şey olmadığını hissetme noktasına gelmiş insanların, Wilhelm Genazino'yla derin ve keyifli bir yürüyüşe çıkacakları O Gün İçin Bir Şemsiye'yi Çağlar Tanyeri Almanca aslından çevirdi.