toby litt'in okuma ve dinleme üzerine bir çeyiz sandığı keyfi yaşatan, evet bunu da dinleyeyim hem bunu da okuyayım diye diye, bir yandan da ulan demek amerika böyle bir şeymiş duygusunu yaşatarak okuduğum romanı.
"bir zebaniye asla güvenme. yaptığı herşey için yüz tane nedeni vardır. en azından doksandokuz tanesi kötü niyetlidir" tanımıyla bana pek çok zebanimi (!) hatırlatan, çizimleriyle aklımı alan şaheser.
Yazarın Bir Numaralı Kadınlar Dedektiflik Bürosu serisinin ikinci kitabı. rka kapağında yer alan "alexander mc call smith adlı herifin yazdığı botswana'da geçen bazı nefis kitaplar var. okuması eğlenceli olduğı kadar insanların yaşanmaya değer hayatlar sürdürebileceklerini hissetmenizi de sağlıyor. kitapların ilki bir numaralı kadınlar dedektiflik bürosu..eğer mutlu olmak istiyorsanız, bu kitapları okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum" referansını flea, red hot chili pepers" referansını gördüğünüzde daha bir keyifle tezgaha doğru uzatıyorsunuz zaten. mma ramotswe'nin yeni maceralarını, nişanlılığını ve yeni eviyle ilgili planlarını okurken,işte şimdi sizartık bambaşka bir yerdesiniz ve ensenizi kızdıran sıcak güneşten biraz olsun kurtulabilmek için kurak bahçedeki teneke tente altında, bir tahta masanın başına oturmuş birbüyük kupa çalı çayı içiyorsunuz...
kara mizahın en güçlü kalemlerinden birinin, bir solukta okunan kitabı.kapağı zaten içerideki kaos ve zırdeliliğe dair pek çok ipucu içermektedir. kişisel not: daha o zamanlar güldürürken düşündüren, düşündürürken tam güldürecekken bir anda adamı gözyaşlarına boğan kırık hüzün keşfedilmemişti.gülmekten ağrıyan çenemi oğuştururken bir yandan da yanaklarımdaki yaşları koluma sildim. bana hediye gelmişti.sonra bir tane alıp bir başkasına ve sonra da bir tane daha alıp bir başkasına hediye ettim.gene olsun, gene alırım.
“Sana en iyi yaranı kimin verdiğini asla unutma ve minnettar ol. Yaralar bize geçmişin gerçek olduğunu hatırlatır...” "İlkel bir zamanda yaşıyoruz değil mi? Ne vahşi ne de bilge… Yarım önlemler da çağın laneti. Herhangi mantıklı bir toplum beni ya öldürür ya da bir yerlerde kullanırdı..." Büyük zevkle izlediğim ve okuduğum bir seridir.
Doktor Hannibal Lecter, korku öğesi olmaktan çok bir öğretmen edası taşır ve akıl hastanesinin en kuytu hücresinden dupduru aklının inzivayla sınanmış bilgisini ulaştırır bize. En ufak bir detayı dahi kaçırmayan, karşısındakinin zihninin içine usulca süzülüp en derindeki gizini yakalamayı başaran doktorun gözlerini üzerinizde hissedersiniz okurken.
Daha önceki kitaplarının aksine beni öncelikli olarak Koloni ile çok şaşırtan ve hayranlığa boğan Grunge’ın bu kitabı da aynı yüksek keyfi verdi bana. Fakat bu sefer bambaşka bir alt okuma kültürü yarattığını söylemeliyim sanırım kitabın çünkü sanat tarihinden antropolojiye, edebiyattan dünya tarihine kadar insanın içerisinde kaybolmak istediği binbir dünyanın minicik anahtarlarını bırakmış Grunge kitabın içerisine.Bunları not etmeli, bir kenara yazmalı diye sayıklayarak canım kitabın her yerini minik işaretçiklerle donattım.(genelde de sayfa kenarını kıvırarak). David Bowie ile başlayıp Bastille Meydanı’ndaki Temmuz Sütunu üzerindeki melek heykeliyle (http://www.istockphoto.com/file_thumbview_approve/5480966/2/istockphoto_5480966-statue-in-bastille-place-paris.jpg) devam eden bu görsel ve işitsel şölen içerisinde, okumakta olduğu cinayet romanına bir hayli yabancılaşıyor insan ister istemez fakat bulmaca severler için bu izleri takip etmek, öyküyü daha dokunulabilir kılıyor. Bu Grunge’ın daha önceki romanlarında da böyle miydi?Eğer öyle idiyse bile benim hiç dikkatimi çekmemiş ve sanki bu kitapta bunun yoğunluğu bir misli daha artmış. Tüm bu yazıyı spoiler vermeden tamamlamayı umuyorum ama diğer bir yandan notunu aldığım, bunu oku, bunu izle, buna göz at,bunu takip et demek istediğim öyle çok şey birikiyor ki, tüm bunları nasıl ve hangi ara derleyebileceğimi bilemiyorum.Grunge bu sefer ödevlerle dolu olarak, bir defter-kitap uzatmış meğer ellerimize. Öykünün sürpizlerle dolu korku-gerilim öyküsüne ise, zaten hayranı olan okuyucularının takdirleri dışında söylenecek fazla birşey kalmıyor.