Semih D., 2 adet değerlendirme yapmış.  (1/1)
« geri  ileri »
Son Ada
Son Ada

9

Yaşar Kemal'e göre Zülfü Livaneli'nin büyük bir romancı olarak kendisini kabul ettirdiği romanıdır. Gerçekten de okurken bir dünya klasiği okuyormuş gibi hissettim. Yaşar Kemal'in de referansı ile son derece beğendiğim bir kitap oldu kendileri. Son Ada, konu olarak bir ütopyanın distopyaya dönüşme hikayesini anlatıyor. Yazarın kitaptaki tabiri ile Son Ada, son sığınak, son insani köşedir ve sakinlerinin tek istediği bu dinginliğin bozulmamasıdır. Fakat bir gün adalarına "başkan" isminde eski bir albayın gelmesiyle işler hiç de istedikleri gibi gitmemeye başlar. Bu "başkan" önce adanın huzurunu ve sessizliğini bozar ve daha sonra yönetimi ele geçirerek ada sakinlerine diktatör bir şekilde hükmetmeye başlar. Konuya ilişkin bu kadar bilgi vermek yeterli diye düşünüyorum. Bu kısımdan sonraki anlatacaklarım ise bir kısım "spoiler" özelliği gösterebilir. Bu sebeple dikkatli okunmalıdır. Zülfü Livaneli kitap boyunca ada sakinlerinin başkana karşı direnç gösterememesini eleştiriyor. Ada sakinleri birçok yerde haksız olduklarını bildikleri başkana karşı gelip baş kaldıramıyorlar. Protesto dahi etmiyorlar. Yavaş yavaş da başkanın diktatörlüğü perçinlenmiş oluyor, halkın bu kabullenişi karşısında. Kitabın 52. sayfasında yer alan şu alıntı aslında bu bahsettiğim konuyu özetliyor: "Şimdi geriye dönüp baktığım zaman, bu tavrımızın aşırı bir tembellikten, uyuşmuşluktan kaynaklandığını açıkça görebiliyorum. Hiçbir şeyi protesto etmiyorduk, karşı çıkmıyorduk. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!" diyor ama yılanın bize de dokunacağını hesap edemiyorduk." Bir haksızlığa karşı çıkmak veya zulme karşı gelmek için illa yılanın bize dokunması gerekmiyor. Montesquieu'nun dediği gibi " Bir tek kişiye yapılan bir haksızlık, bütün topluma yönelmiş bir tehdittir." Kitapta bazı karakterler veya imgeler dikkatimi çekti. Onlardan ikisine değinmeden geçmek istemiyorum. Bu karakterlerden ilki ada sakinlerinden olan "yazar" lakaplı kişi. Yazar ilk günden beri başkana karşı gelebilen ve başkanın adayı felakete sürükleyeceğini görebilen entelektüel bir kişiliktir. Her zaman doğruları söylese de "yazar" bir süreden sonra halk bu karaktere bir "vatan haini" edasıyla yaklaşıyor. Ancak her şeye rağmen "yazar" doğru bildiklerini söylemekten vazgeçmiyor. İkinci dikkatimi çeken simge ise, martılar oldu. Martılar adanın en eski sahipleridir ve başkan martıları adadan göndermeyi geldiği ilk günden aklına koyuyor. Modern hayatta martılar ile aynı adada insanların yaşamasını bir utançmış gibi anlatıyor ve halkı ikna ediyor. Bu kısımları okurken İstanbul'da eskiden ne kadar çok martı olduğunu hatırladım. Yaklaşık 15 sene öncesinde İstanbul'da çokça martı görüyorduk; fakat şimdilerde sayıları bir hayli azaldı. Çünkü maalesef "modernleştik." Martılarla ilgili ikinci değinmek istediğim konu ise, adadan sürgün edildikten sonra insanların başına taş yağdırmaları oldu. Bu kısımda dini bir hikaye olan "ebabil kuşu hikayesi" geldi aklıma. Livaneli romanın bu kısmında ebabil kuşu hikayesine bir atıfta bulunarak insanlığa ders verme amacı gütmüş veya aba altından sopa göstermek istemiş olabilir... Yine kitapta mevcut siyasi iktidara ilişkin sıkça eleştiriler ve inceden inceye laf sokmalar mevcuttu. Fakat hiçbiri rahatsız edici bir nitelikte değildi. Zaten Livaneli de bu kitap için en siyasi kitabım demekten çekinmiyor... Netice itibarıyla kurgusunu ve mesajlarını çok beğendim. Hem güncel hem de evrensel nitelikte bir kitap. Herkese tavsiye ederim.

Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu Madonna

10

Defalarca okunabilen, her okunuşta yeni dokunuşlar bulunabilen, Türk edebiyat tarihinin en güzide, en naif ve en sarsıcı eseridir. Çoğunlukla ülkemizde, bir Sabahattin Ali hayranının ısrarlı ve bıktırıcı tavsiyesi üzerine okunmaktadır. Tavsiye üzerine okunan kitaplardan hoşlanmayan biri olarak, bu harika eserle tanışmam, kitabevinin ''en çok satılanlar bölümü''nde gerçekleşmişti. Kitabın yalnızca arka kapağını okuduğumda aldığım o anki edebi hazzı ve yazarın samimiyetini unutmam asla mümkün değil. Eseri okumaya başladıktan sonra peş peşe 5 kere daha ara vermeksizin okuyup hemen çevremdeki insanlara da okutma gayretine giriştim. Zira kitap benim için Türk edebiyat tarihinin adeta Kuranı haline gelmişti. Tavsiye üzerine kitap okumaktan hoşlanmayan biri olan beni, kısa sürede tavsiye ederek kitabı okutmaya çalışan birine çevirmişti. Bu kişisel değişimim üzerine, samimiyetime ve kitap zevkime güvenen onlarca kişiye kitabı tavsiye ederek okuttum ve o okuyan kişilerden bazıları şimdinin hakimi ve savcısı oldular. Birçoğu da kitabı onlarca kişiye okuttu, Tıpkı benim onlara okuttuğum gibi. Böylece tanımadığım birçok kişinin hayatına dokunmamı sağladı, Kürk Mantolu Madonna... Şimdilerde ise sosyal medyada, kitap okuduğunu göstermenin ve entelektüel kişiliğini ön plana çıkarmanın en önemli ögesi haline gelmiş durumda. Bilinçsiz okurlar tarafından içi boşaltılmış halde ve birçok hadsiz fenomen tarafından espri konusu olmakta. Varsın, o cahiller basit esprilerine konu ededursunlar, biz edebiyat severler için Kürk Mantolu Madonna'nın yeri tartışılmayacak bir şekilde zirvededir.

« geri  ileri »