Serginho, 407 adet değerlendirme yapmış.  (3/59)
Adem'den Önce
Adem'den Önce

8

Bir çocuğun rüyalarında gördüğü ilkel zaman insani uzerinden, ilkel zaman insanlarına ait maceralarını anlattığı roman. 📖 Jack London,eserini oluştururken döneme damgasını vuran Darwin'in Türlerin Kökeni adlı insanlik tarihinin gelişimini ele alan kitaptan etkilenmiştir. Zira o dönem bundan etkilenmeyen, bu konuda araştırmaya girismeyen kimse yoktur. Eserde , ilkel insanlar üç grupta toplanmış. Agacta , mağarada yaşayanlar ve bunlara gore daha gelişmiş ateşi kullanan insanlar olarak... Eski insanlarin yaşam biçimleri,toplayıcılık,avcılık özellikle eser boyunca görülüyor. Gruplar arasındaki farklar net sekilde ortaya koyulmuş. Henüz bilmenin, araştırmanın olmadığı,cahilliğin had safhada olduğu bir dönemden bahsediyor. Iç güdü temelli bir yasam...Tamamen doğal, gülmek , eğlenmek üzerine kurulu. Kendini vahşi hayvanlardan korumak üzere tasarlanmış evler,ev derken mağara ve ağaç üstleri diyelim daha doğru...Cinselligin ilkel şekilde yaşandığı, insanların eylemlerinde özgür olduğu bir yaşamdan söz ediyor yaşar. Ozellikle gelişmişlik bakımından en aşağıda olan ağaç insanlari, insanlığın en ilkel toplumu, ateş-i kullananlar ise en gelişmiş toplumu rolündedir. Keza, ateş kullanan topluluk akıl ve mantığı kullanma noktasında diğerlerinden cok öndedir. Ve bunu da diğerleri üzerinde yaptıkları av baskınlarinda gösteriyorlar. Tamamen ilkel bir dünyadan söz ediyoruz. Bir yasam mücadelesi, bazı şeyleri gözlemleyerek öğrenen kahraman ilk insana dair bize ipuçları veriyor. ⚠️ Dediğimiz gibi döneme damgasını vuran Türlerin Kökeni kitabi ,kitabi hayli etkisi altına almis. Bu konuya merakı olan okuyucuya basit anlamda ilgisini arttırabilecek bir eser olarak (özellikle çocuklara) önerilebilecek bir yapıdadır. 👍 Ozellikle hayvani basrole alan kitaplarıyla tanıdığımız Jack London' in farkli nitelikte bir eseri olarak gözümüze çarptı. Ama yine de kitapta yer alan vahşi hayvanlara dair tasvirler zaten onun usta yönünü yansıtması yönüyle bu Jack London dedirtir. 👏 Mekanlara dair tasvirler harika idi. Okuyucuyu sıkmayacak bir anlatım ve akıcılık var. Tıpkı diğer eserlerinde olduğu gibi.✔ Bu konulara merakı olanlara tavsiye edilir. 🌿

Düşüş
Düşüş

8

Bir kere okuyunca bu bir Albert Camus kitabıdır diyebileceğiniz tarzda bir kitap. Varolusculuk kuramından esintiler sunuyor. Sanki karşısında biri varmış gibi anlatıyor,monolog şeklinde yazmış kitabi Camus. ✔ Insana dair derinlemesine analizler mevcut. Bu analizler bir cezaevi avukatının icinde dökülenler. Hayatini anlatırken yaptığı iyilikleri, kadınlarla yaşadıklarını,gözlemlediklerini mütevazici gösterip aslında özünde insanin bencilligine de dokunuyor Camus. Temelinde bencillik yapan alçakgönüllülük diyebiliriz buna. 📢 Son derece güzel bir yasam, insanlara iyi yönde dokunan bir yasam. Ama sonradan kendisine dönük eleştirilerle devam eden aslında kendi ozelinde , insanlık genelinde bir eleştiridir bu. Bir barda anlatmaya başlanıp odasında son bulan ve tipki kitaba adını verdiği gibi bir "Düşüş"ü anlatıyor roman. Belirli bir kurgu,olay yok burda basta da ifade ettim. Bir içsel hesaplaşma,insanlığa dair panoromik bir gözlem söz konusu. ⚠️ Tipki Yabancı 'da olduğu gibi o kasveti gördüm. Anlatılan olaylar üzerinde kitapta anlatımı yapan kisinin,yani yazarin kendisinin intihara teşebbüs eden kadına müdahale etmemesi sonucundaki değişimi, kendisine yönelik eleştirileri kitabin dönüm noktası. Ben çok iyiyim, yakisikliyim, ona buna faydam dokunurdan Aslinda bunların altında yatan ciddi eksiklikler,kotu yanlar, bencillikler olduğuna dair bir evrilmeye dönüyor yazar. Hiçkimsenin masum olmadığını vurguluyor bağıra bağıra. "Eğer pezevenklerin ve hırsızların hepsi mahkum olsaydı masum insanlar tümüyle ve masum sanacaklardı kendilerini " diyor mesela yazar. 👏 Insana dair bu şekilde guzel psikolojik disavurumun yapıldığı , bir içsel hesaplaşmanın bu şekilde guzel yansıtıldığı eseri okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Altı çizilecek bir sürü cümle, bir sürü görüş olduğunu da ifade edeyim. ⚠️

Osmancık
Osmancık

8

Tarık Buğra, eserinde Osmanlı Imparatorlugu'nun tohumlarının atıldığı donemi,tarihi gerçekliği kurgusal öğelerle destekleyerek okuyucuya en yakin ve net sekilde,bir masal anlatiyormuscasina aktarmış. Ertuğrul Gazi oğlu Osmancik'in Osman Gazi Han'a evrilme sürecini en çarpıcı detaylarıyla okuyucuyla buluşturmuş. Tarihi kitaplarda bilinenin aksine, Osman beyi tüm yönleriyle ele almis. Aşkıyla, öfkesiyle, ilmiyle, öfkesiyle, gaza ve cihat temelli fetihleriyle...🧐 Küçüklüğünde deli dolu olan,kuvvetinden ve baskın karakterinden sual olunmayan Osmancik'in en buyuk sorunu öfkesini kontrol edememesidir. Hani söylenir ya "Kontrolsüz güç, güç değildir" Bu durumu en iyi sekilde ifade edebilecek cümledir. Zira güç, akilla birleşmeyince pek bi anlam ifade etmez. 💪 Iste bu noktada ona akıl verecek,yon verecek kisi bilge yönüyle tarihte bilinen Şeyh Edebali'dir. Zaten Osmancik'in Zümrüdüankam dedigi eşi Malhun Hatun'un babasi, yani kayinbabasi olacak kisidir Seyh Edebali.Zamanla öfkesini kontrol altına alan ve babasının veliahtı olarak kontrolü elinde bulunduran Osmancik'in gazalarıyla,dostlukları,insani yönünü de on plana alarak sürdürülüyor kitap.📖 Gaza inancıyla hareket eden Osman Gazi Hanın Osmanlı anlayışını yansıtan,fethettiği yerlerde halka olan yaklaşımı,adaleti on plana alan anlayisi,paradan puldan vazgeçip kendini bu ülküye adayan koşulsuz şartsız bağlılığı ile bize guzel bir Osmanlı kimliği göstermiş. Zira derslerde de bize öğretilen Osmanlının uyguladığı hoşgörü politikası idi. 🌱 Babadan oğula...Yerini alacak Orhan Bey ile son bulacak ama devlet nezdinde bir başlangıcın temellerinin atıldığı harika bir süreci ele almis. Dili yalın,anlaşılır ve akici. Sıkmadan bir tarihi romanı okumanın tadına varmak garantili bir eser. Şeyh Edebalinin dilinden düşen bilge sözler de okuyucuda,zihninde en guzel sekilde yer edinecektir eminim. Donemi itibariyle son derece başarılı bir eser olmus. 👏 Keyifli okumalar. 🌿🌱📖

Baltasar ile Blimunda
Baltasar ile Blimunda

7

Savaştan sol kolunu kaybederek,çolak olarak dönen Baltazar yolda insanlarin içini görebilme gibi bir yeteneğe sahip, annesi büyücü olduğu gerekçesiyle engizisyona gönderilen Blimunda ile tanışır. Daha sonra ise bu iki aşık, hayali ucan bir makine yapmak olan rahiple tanışırlar. Bu iki aşık rahibe ucan makineyi yapma konusunda yardimci olurlar. Bir de kral vardı. Kraliçenin hamile kalamadiğını, kalması halinde veliahtinin dünyaya gelmesi hatrına cok buyuk bir manastır yapacağı sözünü veren. Be veliaht dünyaya gelir, manastırın yapımına başlanır. Kitap ilerledikçe manastirin yapımında görev alan kisi sayısı artar. Baltazar da katılır. Tabiki bu esnada ucan makinenin de yapım çalışmaları sürmektedir. Sonu insanı huzunlendirecek nitelikte. Konusu böyle kitabin.📖 Yazarin diger kitaplarında olduğu gibi nokta yerine cogunlukla virgülü kullanma gibi kendine has stili bu kitapta da görülüyor ama bence bu kitapta bu stil okumayı zor kılmış. Hani O akıcılığı bozdu desem yeridir. Şahsen okurken beni çoğu yerde sıktı. Cumlelerin bu şekilde net görülmemesi ,anlam noktasında okuyucuyu sıkıntıya düşürebilir. Zaten yazar, farkli kişilik ve olayları buluşturmuş bir de bu şekilde bir stil olunca bir karmasa yaşanmıyor değil. Tabiki onun kendi stili. Saramago okumaya bu kitaptan başlamak, yeni okuyanlar icin iyi bir tercih olmaz bence. ⚠️ Yine diğer kitaplarında olduğu gibi dine ince göndermeler mevcut. Bunu sık sık yapiyor zaten Saramago. ✔ Iyi okumalar efenim. 🌿

Dinle Küçük Adam
Dinle Küçük Adam

8

Dinle,Küçük Adam Freud'un yardımcılığını yapmis,tip adamının manifesto şeklinde yazdığı,akıcı,anlasilir ama üslup olarak oldukca agir ve keskin bir kitap.👍 Yazar,Küçük Adam derken,büyüklere yaltakcilik yapan,kölelik yapan,kendi fikri olmayan,kötülüğü,şiddeti öğreten,sevgisizligi körükleyen, köleliğine kör olup büyüklere yayaya şaşaşa diye şakşakçılık yapanları kast ediyor.Kitabı bir nevi manifesto. Kitap ilgi cekici cizimlerle desteklenmiş. Yazar sözünü esirgememis.Oldukca keskin cümleler kurmuş. Ve nitelendirdiği küçük adami yerden yere vurmuş. Biraz daha sakin olamaz miydin dedirtmiyor degil. Okurken ama bazı noktalarda kendimizi bulabiliriz. Zaten kendimizi sorgulamamız adına yazılmış bir eser olduğunu en sonlarda belli ediyor. Buyuk adam diye kastettiği kişiler de küçük adamlarin büyüğü, yani küçük adamlarin arasından cikanlar. Altı çizilecek bir sürü cümle mevcut kitap içerisinde. 🌱 "Hedefe ulaşmak icin her türlü aracın,adi ve alçakça aracın da mübah olduğunu sanıyorsun.Ama ben sana diyorum:hedef ona ulaştığın yoldur.Bugun atacağın adım,yarınki yaşamındir" Mesele bence harika bir mesaj. Kadina bakışı ele almis.Kadina küçük adamin cinsel obje olarak yaklaştığını,olması gerekenin sevgi temelli yaklaşım olduğunu en guzel sekilde ifade etmiş. Yahudi diye kime denir diye küçük adama sorduğu kısım ve eleştirel yaklasim da harikaydı.✌ Aslinda küçük adamlarin bir duruşu olması gerektiğini,bu düzenin çarkının küçük adam tarafından döndürüldüğünü ama küçük adamin,sayisi hayli fazla olan küçük adamin gücünün farkinda olmadığını ifade ediyor. Bu düzeni değiştirmek degil de düzenin kayıtsız şartsız, sorgulamayan bir parçası olmasına agir elestirilerde bulunuyor. Kendimizle yüzleşebilme imkanı sağlıyor yazar. Sorsan herkes büyük adam ama yine sorsan herkes bu düzenin bozuk olduğundan dem vurur.Maalesef bu yaman çelişkinin parçalarıyız. Bu doğrultuda okuyup kendimize sorular yöneltmeli, cevaplar aramalıyız. Zaten yazar da eserini kucuk adamla konuşur gibi yazmis.👌 Nietszche ve Hitler ile başlayıp seçimleri sorgulayan yer de harika👍

Ev Sahibesi
Ev Sahibesi

7

Ev sahibesi Dostoyevski'nin diger kitaplarında olduğu gibi psikolojik anlamda tam anlamıyla iyi durumda olmayan karakterlerin ön plana çıktığı bir eser. Hayatında istediğini bulamayan Ordinov'un yeni bir eve taşınma isteğiyle arayışa geçtiği zamanlarda Katerina'yi görmesi ve evlerine taşınması ile başlayan bir süreçten söz edebiliriz. Katerina ve yaşlı Murin de geçmişleri pek sağlam olmayan, sorunlu insanlar. Içine düştüğü durumu anlama çabasına giren Ordinov aşkın girdabına girmiştir bir kere. Lakin aşık olduğu Katerina'nin görünenden cok öte bir kişilik olduğu aşikâr. Sonrasi hayalkırıklığı zaten. 📖 Dostoyevski'nin uzun öykülerinden biri. Ve romanlarindaki karakterlere benzere bir karakter yaratmış yine.

Utanç
Utanç

8

50'lı yaşlardaki profesör David'in Melaine adındaki üniversiteden öğrencisi ile yaşadığı cinsel birliktelik sonrası görevine son verilmesiyle başlayan silsile. Profesör, cinsel içgüdüsüne yenik düşen ve kitap boyunca gozlemledigim kadariyle bu duygunun esiri bir karakter. Zaten bundandır ki -tabiki burasi bana göre- öğrencisiyle olmaması gereken bir konuma gelir. Asıl enteresan olan ise , bu olaydan sonra profesorun kendisine yoneltilen suclamalari kabul edip herhangi bir savunma yapmayi reddetmesi. Zira buna bir tecavüz denilemez, çünkü öğrencinin hocasina karsi koyma gibi bir tutumu olmamıştır. 👀 Toplum ve çevresi tarafından utanç icinde bırakılmış ve asıl olaylar ve kitabin verdiği cogu mesajı barındıran yeni bir hayatı tercih etmiş Prof. Güney Afrika'nin kırsalında yaşamını bir çiflikte sürdüren kızının yanina gitmiş,kendini bu kent yaşamından elindeki utançla beraber soyutlama yoluna gitmiştir. Burda yaşam bambaşkadır. Aslinda verilmek istenen mesajlardan biri de bu. Kent ve kırsal yasam arasındaki sosyal yasam farkı,insani değerler acısından farklar, siyah beyaz arasındaki mücadele yani ırkçılık yazar birçok konuda sembolik unsurlarla mesajlar verme yoluna gitmiş. 📢 Kızı Lucy'nin yanında kaldığı sürede kizinin üç genç siyahi tarafından tecavüze uğraması da kaderin cilvesidir sanirim. Tabiki kendisinin de yakılmaya çalışılması,darp edilmesi cabasi. Kabul edilmez bir ilişki sonrası buralara gelmeyi seçenek olarak goren Prof'un lezbiyen kızının üç genç tarafından tecavüze uğraması yazarın kurduğu cok iyi bağlantılardan. 👍 Beyazların siyahlara bakışı ve kırsal kesimdeki siyahların beyazlara bakışı uzerinden de romanın geneline yayılan bir ırkçılık mesaji var zaten. Karakterlerden prof kizi Lucy gerçekten çok zor ve aksi bir karakter. Yasadıgı ağır travmadan midir bilinmez ama hal ve hareketleri,konusmalari kitabin sonuna kadar istikrarlı sekilde garipsemiş vaziyette. Kendisine tecavüz edilmesine rağmen burda kalmayı yeğlemiş ve üstüne üstlük başlarda yaninda yardimci iken patron konumuna gelmiş, komşusu Petrus 'un üçüncü karisi olmayı dahi göze almıştır. Travmadan söz ettim ama kendince haklı sebepleri de olabilir. Babasının ısrarla buralardan ayrıl yanıma gel demesine rağmen, alıştığı bu topraklardan gitmeyi istememekte ama başına gelenlerin tekerrür etme ihtimalinden dolayı bu sekilde bir sığınmayı göze almis olabilir. Okuru en çok sinirlendirecek karakter Lucy sanirim. Ve yine Petrus karakteri de sinsi, sinir bozucu,bulunduğu ortamda elde ettiği yetkinliği kullanmaktan da geri durmuyor. Prof'un yaşadığı çöküş, dibe vuruş da okuyucuyu eminim uzecektir. Tabiki neticede o da arzularının esiri olmasının bedelini ödedi. Ve yine yazarin köpekler uzerinden verdiği sembolik bir mesaj var. Köpekler bu kitapta bir şeyi simgeliyor ama neyi. Kimi kaynaklar köpeklerin siyahileri temsil ettiğini savunuyor ve yazarı da bundan ötürü ırkçılıkla suçluyor. ✔ Kitabin sonu da zaten bu neydi şimdi dedirtecek sekilde havada kalmış.