18.yy da Rusya Çeriçesine karşı yapılan Kazak isyanını konu alan kitap; dönemin zengin ve soylu ailelerinden birinin 17 yaşındaki oğlunun; iki taraf arasındaki tuhaf ilişkisini ve Pyotr Andreyeviç isimli bu gencin, görev yerindeki Yüzbaşının kızıyla olan aşkını da anlatmaktadır. Sevdiği kızın kahramanı olan, hayatını ortaya koyan bu genç için de; güzel Marya'nın zamanı gelince benzer kahramanlığı ve fedakarlığı göstermesi, onların sevgisinin büyüklüğünün kanıtıdır. Puşkin'nin 'Yüzbaşının Kızı' adlı kitabının, bir çok Rus klasik eserlerin aksine, gayet sade ve akıcı bir dili var. Özellikle yeni Rus edebiyatı okumaya başlayanlara tavsiye ederim.
Kitapta farklı zamanda geçen, iki farklı aşk hikayesi; bana göre fantastik bir şekilde birbirine bağlayarak anlatılıyor. 1975 senesinde yaşayan Bill ile Jenny. 2013 yılında yaşayan Rob ve Lillibet. Jenny moda danışmanı, işine aşık ve çok çalışkan bir kadın; avukat olan Bill ise mesleğinden memnun olmayan, arayış içinde bir adam. Bir gün bir şekilde karşılaşır ve kaderin onları bir araya getirdiğine yürekten inanırlar. Birbirleri için hayatları boyunca her türlü fedakarlık ve özveriyi gösterirler. Rob küçük bir yayınevi sahibi ve bir gün olay olacak, müthiş bir kitap yayınlayacağına inanıyor; Lillibet sanki 17.yy da yaşıyorlarmış gibi hayat sürdüren Amiş tarikatının üyesi ve tüm yasaklara rağmen kitap yazıp, onu yayınlaması için bir şekilde Rob'a gönderiyor. Tabii Lillibet'in Amiş olması her şeyi zora sokuyor. Onların kavuşması imkansız fakat kaderleri bir arada olmak. Aslında hikaye çok alışılmadık değil fakat etkilenmedim de değil. Benim için ortalarda diyebilirim. Kitabın özellikle ilk bölümü o kadar hızlı ilerliyor ki kendimi sürekli koşmuş gibi hissettim. Bir olaydan diğerine hızlı hızlı geçişler var. "Şimdi etkili bir şey olacak, sonuç bir yere bağlanacak" diyorsunuz, o kısım bir türlü gelmiyor. Ta ki bölüm sonuna kadar. Fakat orada da göz yaşlarımı tutamadım. Bir çok yerde de yazar çok tekrara düşmüş. Bazı cümleleri, şekil değiştirip tekrar tekrar önümüze sunmuş. Dönüp bakınca uzun yazdığımı farkettim. Daha fazla uzatmadan; artısıyla eksisiyle, tüm gözden çıkarmayıp, okunabilir fakat fazla da beklentiye girmemek gerek, diyerek kitap incelememi sonlandırıyorum.
Yazarın kitapta kullandığı dil ve kurgu sıra dışı. Argo, şiddet, iğrençlik gibi bir çok olumsuzluk ve rahatsızlık veren kısımlar var. Aslında kitabı farklı yapan sanırım tam da bu unsurlar. Kitabın konusuna gelirsek burada SPOİLER uyarısı verebilirim. Dilediğini ve akla hayale sığmayan bir çok iğrençliği yapan 16 yaşındaki Alex ve çetesi bir gün bir evi soymaya çalışır. Fakat işler ters gider ve Alex katil olur. Kankaları tarafından ihanete uğrar ve hapishaneye girer. (Alex ailesi tarafından özgür bırakılmış, kendi kararlarını kendi veren bir çocuktur. Ve ailesi de hiç bir şeyi sorgulamaz.) Derken hapishanede kendi iradesini saf dışı bırakıp, ilaç ve görsel kullanarak şiddetten iğrenme terapisi uygulayarak, 2 sene sonra bambaşka bir Alex'i dünyaya salarlar. Artık şiddet uygulayamayan Alex önceki kuyruk acısı olan insanlar tarafından çekiştirilip durur. Alex bir zamanlar yaptıkları şeyler kendine yapılınca, haksızlığa uğradığını düşünür. Kitabın sonunda Alex dayanamaz ve intihar eder. Çıkan haberler yüzünden hükümet tehlikeye girince, onu eski haline getirirler. Alex de kaldığı yerden iğrençliklerine devam eder. Bir gün onlardan da sıkılır, daralır. Ve anlar ki büyümüştür. Yani bütün suçu gençliğe atar. Kitapta ilgimi çeken yerlerden biri; Alex polisten dayak yiyince bir eve sığınır. Adam Alex'e çok iyi davranıp, hükümetin ona yaptığını haksızlık ve özgürlük haklarına saldırı olarak görerek hükümeti devirmek için arkadaşları ile beraber Alex'i ortaya çıkarmak isterler. Gelin görün ki bu adamın; vakti zamanında Alex ve çetesi evine zorla girip, karısına tecavüz edip, ölümüne sebep olmuşlardır. Adam önce onu bu eylemler sırasında maskeli olduğu için tanımaz. Daha sonra öğrenir. E tabii adam bunu öğrenince Alex'e acıma ve haksızlığa uğradığı söylemleri yerini, bu katili öldürme çabalarına bırakmıştır. Özgürlüğünü aldılar diye kızarken, kendisi tüm ortadan kaldırmak ister. Yani kuyruk acısı. Bana göre kitap yazarın otomatik sisteme başkaldırısının yanı sıra; bakmak isteyenlere madalyonun öteki yüzünü de gösteriyor.
Luke, Pine River isimli bir kasabada aile yadigarı bir çiftlikte büyümüştür. Babası hasta kardeşinin hastane masraflarını ödemek için, arkadaşından aldığı para karşılığı çiftliklerini ona vermiştir. Tabii sonunda aldığı parayı ödeyince, çiftliği yeniden alacaktır. Fakat bu adam ölür ve çiftlik miras olarak 3 kız kardeşe kalır. Şehir dışında yaşayan Luke bunları sonradan öğrenir ve işlerini bırakıp, ailesinin yanına döner. Diğer tarafta Medaline kardeşlerinin olduğunu, çiftlik miras kaldığını bilmesi bir yana, babasını bile tanımlamaktadır. Yine de bu çiftliği görmek için Pine River'a gelir. Bilindik romantik komedi havasında bir kitap. Tek fark anlatımın iki karakterin çevresinden olmasının yanı sıra, bazı bölümlerin Luke'un hasta kardeşi Loe'nun ağzından da aktarılması. Yazarın diğer kitaplarına göre; Pine River serisinin ilk kitabını sönük bulduğumu söyleyebilirim. Yine de serinin devamını okumak isterim. Bazen ilk kitaplar da biraz tutukluk olabiliyor.
19.yy Amerika sosyetesinden, dört ayrı leydinin hayatını anlatan 'Kıskançlık', Lüks serisinin 3.sü olan kitapta; ikisi kardeş bu dört genç hanımın etrafında ve kendi içlerinde dönen entrika, kıskançlık, ihanet ve aşk oyunlarını okuyabilirsiniz. Bazı seriler tek tek okunabilir. Fakat bu seri öyle değil. Sanki dizi izler gibi. Önceki kitabı okumadan, diğer kitaba hakim olmak zor. Kitap bitince de, doğal olarak yarım kalmışlık hissi uyandırıyor. Ben ilk olarak 'İhtişam' kitabını okudum. Yani son kitabı ve aynı yazdığım gibi hissettim. Bu kitabı okumaya başlayıp karakterler tanıdık gelince, seri olduğunu anladım. Okumak isteyen arkadaşlar; kesinlikle seri sırasına göre okuyun. Ben yandım, siz yanmayın :) Kitaplar sırayla ''Lüks'', ''Fısıltılar'', ''Kıskançlık''; '' İhtişam''. Sırayla okusam puanım belki daha yüksek olabilirdi fakat genel itibariyle cömert davrandığımı söyleyebilirim.