Bir yazarın tarzı hakkında fikir sahibi olmak için, bir kaç kitabını okumak yeterlidir. David Baldacci bana göre polisiye, gerilim ve macera türünde gayet başarılı bir yazar. Bundan önce 4 kitabını okudum. İsmini görünce sorgusuz alırım kitaplarını. Fakat bu kitap "Umuda Uyandığım Gün" diğerlerinden çok farklı. İlk bu kitabını okusaydım, sanırım son olurdu. Sanki kendi yazmamış, romantik bir hanıma (eşi olabilir, arkadaşı olabilir -hatta onun da ilk kitap denemesi) yazdırmış. Kitabın konusu sıradan, bir çok kitapta rastlanılan bir hikaye. 3 çocuklu bir aile, baba çaresiz bir hastalığın pençesinde. Ölüyor. Fakat bir başka hüzün ve ardından gelen mucize... Yani daha ne yazayım bilemiyorum. Kolay, sıradan, yormayan, bir sonraki sayfayı tahmin edebileceğiniz bir kitap arıyorsanız buldunuz. Ya da elinizde varsa kafanızın karışık olduğu bir zaman ve her ortamda zorlanmadan okunacak bir kitap isterseniz tercih edebilirsiniz. Fakat sakın yazarın diğer kitaplarına aldanıp almayın, benim gibi hayal kırıklığı yaşarsınız.
Kitapta farklı yaşamlar süren karakterlerin ilginç öyküleri kurgulanmış. Toplumun veya çevresindeki bireyler tarafından mükemmel algılanan, düşünülen veya öyle görülen bu insanların aslında nasıl acınası ve zavallı yaratıklar ya da tam tersi toplum tarafından görülmeyen silik tiplerin nasıl dolu insanlar olabileceğini, kurgusuna anlaşılır bir uslüpla felsefe ve psikoloji katılarak sürükleyici bir şekilde, insanda merak uyandırarak anlatılıyor. Ayrıca ünlüler dünyasının renkli görüntüsünün arkasına saklanan kokuşmuşluğundan da bahsedilen kitapta, benim düşüncelerime yakın hatta aynı olan bazı söylemler mevcut (özellikle Bilge'nin). Yazarın sık sık kullandığı, geleceğe dair verdiği bazı ufak ve merak uyandıran bilgiler, ne olacağının ipucunu vermekle birlikte, nasıl olacağını düşündürüyor. Benim hoşuma gitti. Yazar kitapta malesef insanların söyledikleri ve inandıklarının, yaptıkları ile uymadığını bir çok örnekte karşımıza çıkarmış. Beğendiğim bölümlerin yanı sıra hoşlanmadığım bazı kısımlar da mevcuttu kitapta. Özellikle insan tanımlamalarında sürekli Tanrı benzetmesi geçmesi benim açımdan çok rahatsız ediciydi. Şimdiye kadar okuduğum kitapların bir çoğunda beğendiğim, yargıladığım, rahatsız olduğum karakterler olmuştur. Fakat bu kitaptaki Can Manay'a sinir olduğum kadar kimseye olmadım sanırım. Bir de Doğru'nun babası var. Beni asıl sarsan böyle iğrenç insanların toplum içinde, normal insan maskesi altında aramızda dolaşma ihtimali. Genel olarak bakınca tam beğenme sınırındayım. Çi ve Pi'yi okuduktan sonra puanımı değiştirebilirim. Sanki, farklı bir amaç güdülerek yazılmış, empoze edilmek istenen bir şeyler varmış gibi hissediyorum. Bakalım belki benim hüsnü kuruntumdur.
Hikaye ilgi çekici. Beni bile çekti ki, kitapla ilgili rahatsız olduğum yerler olmasına rağmen. Televizyonda reyting rekorları kıran dizilere yakın konusu olan fakat felsefe ile süslenmiş ve yazarın kamufle yeteneğiyle , okuyucuyu manipüle ederek ve de ilk kitapta ki şüphelerimden emin olduğum devam kitabı Çi. Medyanın toplumu zehirleyen gücünü, ünlüler dünyasının ve yine medya sayesinde öğrendiğimiz iğrençliğini bir kez daha anlatıldığı bu kitapta Fi'de de sürekli bahsi geçen uyarıcı ve bağımlılık yapan maddeyi, hemen hemen her karakter kullanıyor. İlginç olanı sanki kurtulması çok kolaymış gibi dönüp bir daha bakmayabiliyorlar.Deniz'in ağzından aktarılan çok anlaşılır, sade, güzel ve bir çok kişinin bildiği, bir çok düşünürün hayat felsefesi olan, kabul edilmiş, insanların yıllardır duyduğu sözlerin arasına, dinle ilgili yazarın kendi fikrini empoze etmek için yazılan bölümü okuyanlar, araştırma zahmetine girerler ve söyleneni sorgusuz kabul etmezler umarım. Orada bahsi geçen hikayeden sonra imamın sorduğu soruya Deniz'in verdiği cevap karşısındaki benim kafamda oluşan düşünceyle, bu kısmı okuduğum kişilerin yorumunun aynı olması yazarın tam da "insanları, gençleri ve çocuklarınızı özgür bırakın, doğruyu kendileri bulsunlar" gibi söylemlerinden sonra kendi fikir ve inançlarını üstü kapalı aşılama çabası benim gözümde daha bir netlik kazandı. Ne garip kendi çocuğumuzu özgür bırakmamızı söyleyenler, kendileri yönlendirmeye çalışıyorlar. Yalnız özellikle kitapta, madde kullanımının sürekli geçtiği ve yaşattığı söylenen güzel duyguları okuduktan sonra kesinlikle bilmediğim kitapları, ben okumadan çocuklarıma okutmamam gerektiğine bir kez daha emin oldum. Bilinçli okurların olumsuzluklardan etkilenmeyip, manipüle olmadan keyif alarak okuyacağına eminim. Bu kitabı ya da başka kitapları okuyan genç kesime tavsiyem de tek yönlü okumayın. Bir kitabı okurken orda yazılan bilginin doğruluğunu başka kaynaklardan araştırın. Daha akılda kalıcı olmakla birlikte, size empoze edilmeye çalışılana değil mantığınızla doğruya ulaşırsınız. Son olarak Fi de hoşuma giden gelecekle ilgili verilen bir tüyoda Murat'ın Bilge'nin kollarında öleceği yazıyordu. Ben de acaba nasıl olacak diye merak ediyordum. Yazar nasıl unuttu bilmem acaba yazdığını... Çünkü bu kitapta Murat ölürken Bilge yanında bile değildi, üstelik bir de bizim gibi O da başkasından duydu.