kitapsevinci, 59 adet değerlendirme yapmış.  (2/9)
Sandık Lekesi
Sandık Lekesi

10

Kitapta kısa kısa yazılmış toplam 13 öykü var. Ve öykülerin, bir tanesi hariç hepsinde hüzünlü bir taraf var. Baktığınızda konular gayet sıradan esasında... Örneğin, Selametle Kalın Hanımefendi'de dar bir sokağa girmeye çalışan bir kamyonu, Sarhoştuk Yıldızların Altında'da iki eski dostun bir meyhanede demlendikten sonra eve dönüşlerini, Yülerzik'te bir bitki tasvirini okuyoruz ama Kaygusuz'un kalemiyle bir dantel misali örülüyor öyküler...Sanırım ustalık bu olsa gerek basit bir durumdan masalsı bir şeyler yaratmak... Çoğu öyküde boşluklar vardı, duruma ilişkin her ayrıntı, bilgi verilmemiş okura, amma velakin anlatılmamış detaylar, söylenmemiş sözler de kalbinize değiyor, ciğerinizi yakıyor... Kitabın şiir gibi akmasına rağmen bazı cümleleri hatta bazı öyküleri tekrar tekrar okuma gereği duydum, sindirdim...Zaten ince kitaplara ihtiyatla yaklaşıyorum ne zamandır:) Son olarak Sandık Lekesi 2000 yılında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nü de almış efendim, bilginize:) http://kitapsevinci.blogspot.com.tr/2015/11/sandik-lekesi-sema-kaygusuz.html

Dövüş Kulübü
Dövüş Kulübü

10

Tüketim toplumunun mükemmel bir eleştirisi Dövüş Kulübü! " Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar; neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için." Bu tespitle, gerçekler, bir tokat gibi çarpılıyor yüzümüze... Sistemin yarattığı "ihtiyaçlar" ve sistemin çarklarının dönmesini sağlayan insancıklar... Tükettikçe var olduğunu, sınıf atladığını zanneden, daha çok tüketme ve daha doyumsuz olma eğiliminde olan insanların bir zaman sonra artık kendilerine yabancılaşma hali... Tyler'in vücut yağlarından yaptığı ve kalıbını 20 dolara sattığı sabunları da mükemmel bir ironi olmuş bu bağlamda! http://kitapsevinci.blogspot.com.tr/2015/11/dovus-kulubu-chuck-palahniuk.html

Hayvan Çiftliği
Hayvan Çiftliği

10

Kahramanlar değişse de hikaye gayet tanıdık aslında... Bay Jones'un çiftliğinde (Beylik Çiftliği) hayvanlar az yemekle çok çalıştırılmakta, kötü muamele görmektedir. Yaşlı domuzlardan biri olan Koca Reis, bu düzenin böyle gitmeyeceğini, hayvanların birlik olarak bu köleliğe dur demeleri gerektiğini ateşli bir söylevle anlatır. Bir gün, bir fırsatını bulan hayvanlar, ayaklanmayı gerçekleştirirler. Bay Jones'u ve karısını kovmuş, özgürlüklerini ilan etmişlerdir. Artık çiftlik onlarındır! Bayraklarını dikerler ve 7 emiri bütün hayvanların görebileceği şekilde duvara yazarlar: 1. İki ayak üstünde yürüyen herkesi düşman bileceksin. 2. Dört ayak üstünde yürüyen yada kanatları olan herkesi dost bileceksin. 3. Hiç bir hayvan giysi giymeyecek. 4. Hiç bir hayvan yatakta yatmayacak. 5. Hiç bir hayvan içki içmeyecek. 6. Hiç bir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek. 7. Bütün hayvanlar eşittir. Hayvanların en akıllısı olan domuzlar, idareyi ellerine alır ve çiftliğin işleyişine, hayvanların arasında yapılması gereken iş bölümüne ilişkin esasları belirlerler. Ancak yapılan devrim zamanla amacından sapar, 7 emir usulca değiştirilir ve ortaya baskıcı bir rejim çıkar! Hayvanlar bir şeylerin ters gittiğini, Jones'un zamanındakinden de kötü bir durumda olduklarını düşünseler de her defasında domuz Squealer "emirleri yanlış hatırladıklarına, domuz Napoleon'un onların iyiliği için çalıştığına, her şeyin iyi bir şekilde yürüdüğüne ve daha da güzel olacağına" ikna eder! Hem mazallah Napoleon ve diğer akıllı domuzlar görevlerini yerine getirmezse, bu düzeni korumazlarsa Bay Jones geri gelir! Kitabın anlatımı gayet yalın ancak bir o kadar da çarpıcı! Çevirisi de mükemmeldi, emeğine sağlık Celal Üster'in! Üster'in önsözünü de okumanızı tavsiye ederim zira kitaba ve Orwell'e ilişkin ilginç bilgiler mevcut! Son olarak Celal Üster'in de dediği gibi: "Bütün kitaplar eşittir ama bazı kitaplar öbürlerinden daha eşittir"!;) http://kitapsevinci.blogspot.com.tr/2015/11/hayvan-ciftligi-george-orwell.html

Günübirlik Hayatlar
Günübirlik Hayatlar

7

ölüm gerçeğiyle yüzleşme fikrine aşina olduğumdan mı, Yalom'dan daha yüksek bir beklentim olduğundan mı bilmiyorum ama derinden etkilenmedim kitaptan. Ölüm temalı olduğundan az biraz kasvetli olsa da kolay okunan bir kitap ama. http://kitapsevinci.blogspot.com.tr/2015/10/gunubirlik-hayatlar-irvin-yalom.html

Deli Öyküler
Deli Öyküler

9

Çocukken mahallemizin delisini her gördüğümde içim ezilirdi, üzülürdüm; başka çocukların yaptığı gibi onu kızdırmak veya onunla alay etmek aklımdan geçmezdi. Kim öyle bir durumda olmak isterdi ki? O da isteyerek o hale gelmemişti elbette... Peki nasıl olurdu, deli olmak için ne gerekiyordu? Hangi aşamalardan geçer ve "deli" rütbesine ulaşırdı insan? Yıllar geçti, büyüdüm... Mahalleler değişti, insanlar değişti...Eskiden olduğu gibi bir deli ve onu koruyan mahalleli yoktu artık... Herkes kendi kabuğuna çekilmiş ve herkes bir parça delirmişti... Bu kitabı görünce de deliliğin nasıl bişi olduğunu tam olarak anlayamasam da (gerçi memlekette delirmek an meselesi, çok da uzak bir şey değil yani:)) kıyısında dolaşmak hoş olabilir dedim. Beklentim, kahramanı deli bir karakter olan ya da deliliği konu alan öykülerdi ki bu gayet mantıklı:) Tam da tahmin ettiğim gibi bu öyküler var kitapta amma velakin arka kapak yazısında da belirtildiği gibi öykünün kendisi de deli olur muymuş?! Vallahi olurmuş!:) http://kitapsevinci.blogspot.com.tr/2015/10/deli-oykuler.html

Peri Gazozu
Peri Gazozu

9

Yazar kendi hayatından derlediği hikayeleri anlatıyor, gerçekten de o anlatıyor siz dinliyorsunuz... Öyle yalın, öyle içten ifadeler var ki sanki çok sevdiğim bir aile dostumuz karşımda ve ben, durmasa daha çok anlatsa diye gözünün içine bakıyorum! Avanos'ta geçen çocukluk, siyasal macerası, malum karışık dönemler nedeniyle siyasaldan Ege Tıp'a geçiş ve sonra hekimlik yılları... Her bölümün bir konu başlığı var ve bu konu başlığına uygun olarak yazarın hayatının farklı dönemlerinden derlediği hikayeler var. http://kitapsevinci.blogspot.com.tr/2015/10/peri-gazozu-ercan-kesal.html

Sol Ayağım (Sol Ayağım, #1)
Sol Ayağım (Sol Ayağım, #1)

8

Kendini ifade etmenin bir yolu olarak sol ayağıyla resimler yapan ve yazılar yazan Christy, yaşadığı buhranı, çaresizliği, normal bir hayata duyduğu özlemi anlatıyor bu kitapta. Christy'nin Lourdes'a yaptığı gezi sırasında kendisinden daha kötü durumda olan insanlarla tanıştığı ve kendi sorununun ona önemsiz geldiğini anlattığı bölümden çok etkilendim. Bazen sahip olduğumuz şeyleri nasıl da küçümsüyoruz... Daha fazlası olsaydı keşke diye hayıflanıyoruz... Silkinmek, hayata farklı bir gözle bakmak için okunmalı! http://kitapsevinci.blogspot.com.tr/2015/10/sol-ayagim-christy-brown.html