Ortadoğu'nun en yetenekli ressamı Amin Maalouf. Harfleri kullanarak çizdiği Ortadoğu resimlerinde sizi adeta büyülüyor. Semerkant kitabını okuduğunuzda ise İran'ı, Hayyam'ı, Sabbah'ı ve Nizamülmülk'ü kimse bu kadar iyi anlatmamıştır diyeceksiniz. Kitabın tarihi gerçeklerden uzak olduğunu bilmenizde fayda var. Ayrıca Hayyam odağında başlayan kitabın ilk bölümleri sizi o kadar çok etkiliyor ki son bölümlerde hikaye günümüze döndüğünde keyfiniz kaçıyor. Keşke bu bölümler hiç olmasaymış diyebiliyorsunuz.
Murat Menteş tarzının okuduğum ilk romanı. Büyük bir edebi kalitesi olmayan ve belki bir hiçbir zaman bir klasik olamayacak bir kitap ancak asla ama asla kötü bir kitap değil. Öncelikle aşırı derecede eğleneceğinizin garantisini verebilirim. Ayrıca kurduğu cümleler ile Murat Menteş'in zekasına da şaşırmak işten bile değil. Okurken kalem kağıdınızı da hazırlayın, çünkü birçok cümlenin altını çizecek, not alacaksınız.
Ortadoğu ile ilgili hikayeleri sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap. Afganistan'da Taliban rejiminin acımasızlığı ve recm cezasının betimlenmesi...
Klasik bir Ahmet Ümit romanı Patasana. Öncelikle oluşturduğu polisiye kurguyla sizi hikayeye çekmeyi başarıyor. Bununla birlikte yaptığı en iyi iş ise size verdiği ekstra bilgiler. Patasanada Hititler ile ilgili hikayeler bekliyor okuyucuyu. Ayrıca Timothy ile tanışmaktan da mutlu olacağınızın garantisini verebilirim.
Jack London'ın okuduğum ilk kitabı. Her ne kadar klasikler arasında olsa da dergilerce ve yazarlarca yapılan en iyi kitaplar listesinde genelde adını görmezsiniz. Fakat böyle bir şaheserin nasıl gözden kaçırıldığı şaşırtıcı. Jack London özellikle edebiyat tutkunlarını, yazmakla içli dışlı olanları Martin Eden'in hikayesine kolayca çekiyor. Bununla birlikta kitapta yalnızca yazar olmak isteyen bir gencin hayatını bulmuyorsunuz. Sıradan bir işçinin burjuva kesime özentiyle başlayan yolculuğunda hiçbirşeyin sandığı gibi olmadığı gerçeğiyle karşılaşıyorsunuz. Martin Eden'in duygusal ve bilişsel olarak yaşadığı evrime şaşırıyorsunuz. Martin Eden'de felsefeyle içli dışlı oluyorsunuz. Gerçeklik kavramını inceliyor, bir yapıtın paylaşılması ve paylaşılmak istenmemesi durumlarını tartışıyorsunuz. Martin Eden mutlaka okunması gereken kitaplardan bir tanesi.
Nesbith genelde çocuk hikayeleri yazan bir yazar. Bordo-Siyah dünya klasiklerinden yayınlanan kitapta resimlerde yer alıyor. Dikkat çeken en önemli nokta ise Nesbithdeki Kemalettin Tugcu tarzı. Her ne kadar çok büyük bir edebi değeri olduğunu düşünmesem de eğlendirici bir kitap. Ayrıca 3 kardeşin maceralarını okurken ''keşke böyle çocuklarım olsa'' diyeceksiniz.
Eğer Murat Menteş romanlarını saymazsak düşsel gerçekçilik türüyle ilk tanışmışlığım bu kitapla oldu. 82 yılında Marquez'e Nobel kazandıran bu kitabı okumamanın artık eksiklik halini almasıyla heyecanla başladım. Ancak bana göre bir hayal kırıklığı idi. Özellikle birbirinin aynısı isimler kitabı çok karıştırıp okunmasını zorlaştırıyor. Marquez kendi çocukluğunu anlatıyor ve yaşadığı evde de böyle bir durum olduğundan böyle yaptığını söylüyor fakat benim için ciddi manada bir negatif etki oluşturdu. Kitabı okuyanlar arasında gördüğüm ise; okuyanlar bu kitaba ya hayran kalıyor, ya da benim gibi pek beğenmiyorlar. Eğer biri hakkında fikrimi sorsa ona bu cümleyi kurardım.