lalenergis, 285 adet değerlendirme yapmış.  (14/41)
Swann'ların Tarafı / Kayıp Zamanın İzinde (1. Cilt)
Swann'ların Tarafı / Kayıp Zamanın İzinde (1. Cilt)

9

Uzun,sağlam cümleler…İncelikli betimlemeler..öyle ki kilise vitrayları ya da bir müzik cümlesinin insan ruhunda yarattığı çağrışımlar, kopardığı fırtınalar, sayfalarca anlatılıyor. Birinci bölümde–yaşını tam tahmin edemesem de çocuk olan- kahraman anlatıcının ruh hali, kişilik yapısı ve aile çevresi etraflıca veriliyor. İkinci bölümde, romandan aldığınız haz kat kat artıyor: Swann’ın Bir Aşkı. Kendi muhitinden ve bu çevrenin samimiyetsizliğinden sıkılmış bir adamın, farklı bir çevreden, üstelik de dış görünüşünü önceleri pek de beğenmediği, basit zevkleri olan, alelade bir kadına hastalıklı bir şekilde tutulması anlatılıyor.Yüksek sosyete çevresinde zeki, hoşsohbet,zarif bir insan olarak addedilen ve seçkin ,işlenmiş zevkleri olan Swann, sevgilisinin çevresinde dışlanan ve itici bulunan bir adam haline gelir.İnsanlar, nasıl ki kendilerinden olmayanları, kendileri gibi olmayanları ya muazzam çekici bulur ya da tanımaya bile yeltenmeden reddederse, Odette’nin çevresi kısa süre içinde Swann’ı reddetme; Odette ise önce çekici bulup sonradan uzaklaşma tavrı sergiliyor. Odette’yi pek de beğenmemişken onu Boticelli fresklerindeki bir yüzle ve sevdiği bir müzik cümlesiyle özdeşleştirip adeta zihnen kendini ona âşık eden Swann , zevk ve dünyalarının farklılığıyla belki de, yahut Odette’nin metres hayatına alışkınlığıyla, kıskançlık duygusunun pençesinde kıvrandığı ve bundan garip de bir haz aldığı uzunca bir dönem geçirir.Odette’nin kendini geri çekmesiyle Swann’ın aşkı iyice körüklenir.Aşk ve nefret gel-git’ini onunla beraber siz de yaşarsınız adeta.Aşkın; kişi,olay ve şeyleri olduğu gibi değil de âşıkın görmeyi arzuladığı gibi gösterdiği gerçeğini, âşık kişinin tuhaf bir şekilde kendini kandırmaya nasıl eğilimli olduğunu, Swann’ın aşkına tanık olurken bir kez daha anlar yahut hatırlarsınız.Odette’nin aşkını kaybetmediğini anladığı anda ona olan tutkusunu ve aşkını yitirir Swann! İnsan ne yaman çelişkilerle dolu, demekten kendinizi alamazsınız. Ancak Swann evlenir de onunla, bu da insan doğasının bir başka çelişkisi olarak karşımıza dikilir. Üçüncü bölümde kahraman anlatıcının, Swann’ın kızı Gilberte’ye olan platonik aşkının anlatılmasıyla bitiyor. Ben kitabı çok sevdim ve keyifle okudum.

Mrs. Dalloway
Mrs. Dalloway

9

nefis bir roman..ikinci okuyuşum..Sadece bir gün..iç monologlar son derece keyifli..birçok karakterin bilinç altında bir gezi..en çok Peter'i sevdim..

Kutsal İsyan - Milli Kurtuluş Savaşının Gerçek Hikayesi 3
Kutsal İsyan - Milli Kurtuluş Savaşının Gerçek Hikayesi 3

7

Serinin ilk kitabında Mustafa Kemal'in mezuniyetinden sonra aldığı görevler,ihtilalci cemiyet faaliyetleri,eş zamanlı olarak Osmanlı Devleti'nin ahvali, İttihat ve Terakki, 1908 Devrimi, Balkan savaşları, 1. Dünya Savaşı anlatılıyor ve kitap İzmir işgalinin anlatımıyla son buluyor.İkinci ciltte M. Kemal'in çocukluk ve gençlik yıllarına dönüş yapıldıktan sonra işgal İstanbul'undaki faaliyetleri ve Samsun'a gidişin hazırlık süreci, Samsun ve havalisindeki Rum çetecilerinin faaliyet ve zulümleri ele alınıyor. Üçüncü kitap, Samsun, Havza, Amasya, Erzurum süreci üzerine..yine bu ciltte Yörük Ali Efe, Çerkes Ethem, Ege bölgesindeki direnişin örgütlenmesi ,ayrıntılı bir şekilde veriliyor. Elimdeki kitaplar 1967 basımı, yazım yanlışlarıyla dolu, yeni baskılarda bu yanlışlar düzeltilmiş midir bilmiyorum. Bir de yazarın kendine özgü sözcük dağarcığı içerisinde, dil hassasiyeti taşıyanları rahatsız edebilecek söyleyişler var.Mesela Türkçeleştirmek adına deyim kalıplarını bozuyor , bu da hem anlamı örseliyor hem de dilin güzelliğini...

Muhteşem Gatsby
Muhteşem Gatsby

8

Buruk bir vefasızlık öyküsü..keşke daha iyi bir çeviriden okuyabilseydim..

İlk Aşk
Zorba
Zorba

5

İnternet ortamında lüzumsuzca şişirilip parlatılmış kitaplardan biri.İnandırıcılıktan son derece uzak bir karakter:Zorba. Ne yazarın lanse ettiği gibi bir "büyük ruh" ne de "deli"...Yetmişine merdiven dayamış, kösnül bir adam...Yaşlı bir ergen...Tabir caizse bizdeki sapık, dinci dedeler gibi :) Betimlendiği kadarıyla koca elli, koca kulaklı, kıllı burun delikleri olan bir adam, birlikte olduğu kadınların saçlarından kestiği tutamlarla bir yastık dolduracak kadar seksapaliteye sahip bir maden işçisi (!) Bıktırırcasına öğütleriyle "bilge kişi" olarak sunulmaya çalışılmış ancak değerli sayılabilecek aforizmalar, onun ağzından verilince ziyan olmuş yazık ki..Kahraman-anlatıcı "kitabi bilgi"yi, Zorba ise halk okulunu ve bilgeliğini sembolize ederken aslında ikisi de sınıfta kalıyor benim gözümde.Yazar, toplumun cahilliğini ve yobazlığını eleştirmeye çalışırken, en azından kahramanlarından birini erdemli kılabilirdi ya da hiç böyle bir iddiada bulunmayabilirdi -kitabın sonlarında böyle bir iddia var çünkü- Kadınlarla ilgili sürekli tekrarlanan "dul, kart dilber..." gibi yakışıksız ifadeler, her iki kahramanın da dilinde olmasaydı, toplumsal eleştiriye bağlayabilirdim bu durumu.Kadın, sürekli, bir zevk objesi, erkeğe mutlak surette ihtiyaç duyan sığ ve zavallı bir varlık olarak gösteriliyor. Zorba, kadınları severmiş gibi görünüyor sadece.E hal böyleyken bir de Malena'ya bağlamak nereden çıktı o zaman? Kendi içinde tutarsız buldum doğrusu. İki kahramanın dostluğu bana duygu olarak hiç geçmediğinden romanın sonundaki duygusallığı da manidar bulamadım haliyle. Kitabın ilk yarısında bıktırırcasına kullanılan "patron" kelimesi, son derece kulak tırmalayıcı; patlayıcı bir ünsüzle başlayıp küçük ünlüye de aykırı olan bir sözcüğün bu denli çok kullanılması -ki bu pürüz çevirmenle de ilgili olabilir- rahatsız edici.Romanda coğrafyanın tanıdık olması "rakı, zeytin, incir, tespih, nargile, santur..." gibi aşina olduğumuz sözcükler, benim için hoş olan taraftı.Akdeniz toplumlarının ortak kültür özelliklerinin kitaba yansıması hoş...Kitabın sonlarındaki türkü bizim "İki Keklik" türkümüz neredeyse.Bunu ortak kültürel değerlerle açıklayabileceğimiz gibi Yunanlıların arakçılığına da bağlayabiliriz :) Umarım fazla nobran olmamışımdır bu değerlendirmelerle çünkü kitap tam bir hayal kırıklığıydı benim için.Ama sonuçta bir edebiyat eleştirmeni değilim, sade bir okur olarak düşüncelerimi paylaşmaya hakkım olsun. Sevmedim kitabı vesselam...Kızgınlığım da kitaptan ziyade beklentiyi yükselten mecralara aslında...

Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir Oda

8

"Kadınlar ve kurmaca" üzerinden giderken kadının yazma ve özgürleşme sürecinden bahsediyor.Sadece erkek egemen dünyayı değil kadının kendisini de ince ince ve bence nesnel bir biçimde eleştirmiş..Sheakspeare'i ayrıcalıklı bir yere, tepe noktasına oturturken, onun başarısını, aşırı duygulardan arınmış, sakin, durgun bir zihin yapısına bağlamış.Erkek yahut kadın yazarların eril ve dişil özellikleri kendilerinde dengede tutmalarının önemini vurgulamış. "İnsanın kendisi olması her şeyden daha önemlidir." cümlesi, yalınlığa tutkun biri olarak beni son derece etkiledi.Basit ve derin.Güzel kitap...