Melis Arya, 34 adet değerlendirme yapmış.  (3/5)
Olasılıksız
Obsidiyen (Lux, #1)
Obsidiyen (Lux, #1)

10

http://kordugumhayaller.blogspot.com/2012/12/obsidiyen-obsidian-by-jennifer-l.html Lux Serisi birinci kitaptır. Dikkat bu öküz hem kalbe hem akla zarar! Okuduktan sonra NASA'yla irtibatlaşıp gezegeni bulmak isteyebilirsiniz! Kitap bittikten sonra düşüncelerimi anlatmaya çalıştım ama hislerimin tarifi yok. Yeni bir sözcük ve kavram eklesek sözlüğe o bile yetersiz kalır arkadaş! Böyle, hani ilk kez aşık olmuş sersem genç kızlar vardır ya. Dünya etraflarında döner, her şey toz pembe olur. Hah işte ben ondan bile beterim ve Dünya'nın etrafımda dönmesini bırak kendi etrafında dönemeyecek kadar dondu her şey! Yahşuhlu öküzüm Deamon'Mun her haline ayrı bir kalp çarpıntısı yaşadım. Bir insan bir öküze aşık olabilir mi? Ben oldum. Hem de çok feci şekilde.... Şimdi siz "bu kız neler diyor, kimlerden bahsediyor, aha sonunda bir kitap kurdunu daha kaybettik iyi mi?" tarzında şeyler söylüyor olabilirsiniz. Bunu söyleyenleri biliyorum. Siz daha bu muhteşem kitabı okumayan kitap kurtlarısınız ve benim koleksiyonum nadide mi nadide, muhteşem mi muhteşem, öküz mü ÖKÜZ, hıyar mı HIYAR, seksi mi SEKSİ.... öhöm tamam toparlanıyorum. Evet, salyalarımı da sildim. Nerde kaldık, ah, evet, koleksiyonumun "yahşuhlu öküz" kategorisinden kıyyymetlimmmm, biricik aşkım Deamon'M ile tanışmamışsınızdır demektir. Ki kendisi öyle bildiğiniz erkeklere benzemez. Hoş böyle bir erkeği bileceğiniz de sanmam çünkü kendisi bir uzaylı. Evet, yanlış okumadın o bir uzaylı amma ne uzaylıııı *.* Bir bakışı önce yakıyor sonra küle çeviriyor. Durum vaziyet bu olunca kim takar uzaylı olmasını ya da tam bir öküz olmasını! Kitap, kızımızın taşınma sonrası yaşadığı o sevimsiz ruh haliyle başlıyor. Etrafta açılması gereken onlarca kutu ve güncellenmemiş bir blog da sizde aynı etkiyi yapar. Bunlar yetmezmiş gibi annesi de yemek yapacağım diye etrafı dağıtır ve yumurtaları yakar. Yine de tüm bunlara rağmen kızımız annesine kızamaz çünkü babası öldükten sonra dağılan annesi kendisini toparlamak ve kızıyla arasını eskisi gibi yapmak için çaba harcıyordur. Kitap boyunca annesi ile olan ilişkilerini sevdim. Annesi çok muzur ve kızını sürekli bir şeylere teşvik etse de Katy pek o tarafların insanı değil. Yani değildi. Ta ki sevgili öküz Deamon'la tanışıncaya kadar. Deamon ile karşılaşmalarına öyle bir dalmışım ki kız ne yaparsa ben de aynen tekrar ediyorum. Hem tekrar etmemek elde mi? Böyle bir ilk karşılaşma olabilir mi ki? Aklınızdaki tüm o efsanevi ve peri masalı karşılaşmalarını unutun. Daha önce böyle bir ilk karşılaşma yaşamamışsınızdır eminim. Sizinle bu karşılaşmayı paylaşmayacağım boşuna beklemeyin. Okuyun ve sonra bana "iyi ki yazmamış ya yoksa büyüsünü bozardı" diyerek bolca Deamon'lı dilekler yollayın. Seve seve, koşarak ve sekerek kabul ederim böyle dileği sevgili okuyucu O.O *.* Kızımızın hayatı bu karşılamadan sonra değişiyor zaten. Çünkü bu karşılaşmadan sonra yahşuhlu öküzümün kızkardeşi Dee ile tanışıyor, Siyah Giyen Adamlar vari insanlar görüyor, kasabalıların gözleri ona dikiliyor, bazen gördükleri yüzünden kendinden şüphe duyuyor, sessiz sakin Katy'nin yapmayacağı bir şekilde bir kıza haddini biliriyor ve okulda bayağı konuşuluyor, içindeki güçlü bir karakter uyanıyor ve belki de her ne kadar itiraf edemese de ilk aşkı ve getirdiği üzüntüleri yaşıyor. Fazla üzücü oldu sanki bu son durum. Merak etmeyin elbet rüzgar ters eser ve her şey düzelir. Hatta düzelmiş bile olabilir. Orasını keşfetmek size kalıyor. Şimdi şu uzaylı meselesine gelirsek. Katy'nin bunu öğrenene kadar haşatı çıkıyor resmen. Çünkü bizim sevimli Luxen ırkını öldürmek isteyen karşı gruptan bir Arum kızımızı fena hırpalıyor. Neyse ki Deamon'nun bir diğer kişiliği olan kahramanlık baş gösteriyor ve kızımızı kurtarıyor. Üstelik bu son değil. Biliyorum inanması zor ama Deamon'M benim ondan her şeyi bekleyin. Tahmin edilemez bir uzaylı o hem de hıyar olanından. Tabi Arum saldırıları bununla bitmiyor. Kitap bizi sonuna kadar bir diken üstünde tutuyor. Katy ve Deamon ateşle barut olunca yan yana geldiklerinle onlar bu fitili ateşlemezse evren ateşler misali olaylar oluyor. Bu olaylar sonucunda kızımız Deamon'nun uzaylı olduğunu öğreniyor. Kızımız bu durumu sakin karşılıyor yani hemen hemen. Dışarıdan pek belli etmese de içinde bazı şaşkınlıkları oluyor. Kitabı okuduğunda merak ettiğiniz bu uzaylı türünü daha iyi anlayacağınızdan sizden bu bilgileri mahrum bırakıyorum ;) Şimdi gelelim kitabımızın karakterlerine: Katy: kendisi bir blog sahibi ki bu özelliği onu bir kez daha sevmemi sağlıyor. Diğer sevme nedenlerim de hem düşünce tarzını beğenmem hem de hemen hemen her konuda samimi olması. Öyle diğer kızlar gibi sadece dış görünüşe aldanmıyor, anne babası gibi bir ilişki istediği için Deamon'a bile karşı koyabiliyor. En azından bir yere kadar. Ben olsam üstüne atlardım heralde daha ilk karşılaşmada :) Sonra kızımız böyle çok zorlu durumlarda bayılan baş karakterler gibi değil. Sonuna kadar dayanıyor. İçinde güçlü bir yan var. Karşısındaki iyi biri olduktan sonra türü umrunda değil ya da başkalarını düşünceleri. Kim ne derse desin ve ne olursa olsun Dee'ye asla sırtını dönmüyor. Hatta arkadaşı için hayatını tehlikeye atıyor. Deamon'M: ne desem yetersiz kalır. Zaten onu bir anlatmaya başlasam uzun olan yazım kendini aşıp Dünya'nın en uzun yazısı olur, sonsuzlukla buluşur. Bu yüzden size kısaca anatırsam. Kendilerini her görüşte aşkım diye bağrıma bassam da bir yerde öyle bir öfkelendiriyor ki damarlarım alev alıyor. Beyzbol sopası ile beynini dağıtmak ve adam etmek istiyorum. Nasıl olsa iyileşebileceği için öldürme korkum da yok. Tabi ben ona ne zaman kızsam, böyle pataklamak istesem hooop bir şey yapıyor ve bende tüm film kopuyor. Sonra tekrar sırıtıyorum ve erimeye devam ediyorum. Tamam, çok öküz ama kendi çapında da bir romantikliği var. Hıyar, öküz ve çok uyuz olabilir ama unutmayın ki yaşadıkları onu böyle biri yapmış. Tüm bu bileşimleri düşününce insan kendinden geçmiyor değil. Size bir uyarım var, olur ki onu bir yerde görürsünüz lütfen benimle irtibata geçiniz hemen! Aramıza girmeye çalışmanızı tavsiye etmem. Zira bu yahşuhlu öküzüm için seri katil bile olabilirim. Ve kurbanlarımı da Deamon'M hayranlarından seçerim ona göre! Dee: Deamon'nun kız kardeşi ve öküzümüze göre oldukça iyi biridir. Sevecen, güzel ve kendi türünden çok insanları seven bir kızdır. Katy ve o en iyi arkadaştır birbirleri için. Uzaylı gezegeninden gelen diğer üçüzlerden Adam ile çıkmaktadır. Onu sevmemek elde değildir. Ash: bu kız varya bu kız, bu uyuz sinir ve pislik insanı -pardon uzaylıyı elime verseler evire çevire meydan dayağı atarım. Gerçi bu her okuduğumda gözlerimden ateş fışkırmasına sebep olan kıza yüzü gene Deamon veriyor. Bu sebeple öfkem iki katı artıp Fantastic Dörtlü'nin Johhny'sinden daha fazla ısı yaydığıma eminim. Kızımızın bir ara ona haddini bildirmesi bile bana yetmiyor ya neyse... Diğer karakterlerde okurken arada karşımıza çıkan ve sevip sevmemin size kaldığı karakterlerdir. Ben yukarıda benim için önemli ya da uyuz olan karakterleri tanıttım. Gerisi tamamen sizin insiyatifinize kalmış. Kitaptaki keilme saçimleri ve atışmalar kitabı okumayı oldukça zevkli kılıyor. Kitabı okurken insan kendini sürekli sırıtırken buluyor. Gerçekten komik yerlerle dolu. Arada bazen duygulanıp ağlama noktasına ya da o üzüntüyü derinden hissedeceğiniz noktalara da geldiğiniz oluyor. Zaten bu iki hal durumunda değilseniz eminim bolca Deamon'a sövüp sayıyorsunuz demektir. Kitapta olumsuz olarak, bazı yerlerinde bana alacakaranlığı hatırlatması hoşuma gitmedi. Deamon'nun ruh halinin çok değişken olması da beni ayrı sinir etti. Hele kızımızla onca şey yaşadıktan sonra bunu krediye bağlaması ya da Ash'le çok samimi olup "hayır biz çıkmıyoruz" demesi beni deli etti. Kayışı kopardığım yer aslında şu yemekhanedeki rezil etme kısmı olabilirdi ama kızımız haddini bildirince benim için o nokta, yaşadıkları hızlı bir sahne sonrası bunu izi geçirmeye bağlaması oldu. Bir de sevgili blogger arkadaşımın dediği gibi son yerdeki karışılamada Arum öldürdüğü yer beni tatmin etmedi. Olayı daha iyi anlatabilirdi ya da olanları daha iyi bir şekilde açıklayabilirdi yazar hadi hiç olmadı bu gösteriyi yahuşuhlu uzaylımız yapsaydı belki gizeminden daha tatmin edici bulabilirdim. Bunlar dışında bir de en sonda hafif bir tatminsizlik yaşadım ama belki de böylesi daha iyi oldu. İkinci kitaba bizi keyifli bir kedi-fare oyunu bekliyor olabilir ;) Son olarak verdikleri yahşuhlumun bakış açısından bölümleri okurken kalbim nasıl dayandı hiç bilmiyorum. Ama bitirip devam edince ve böyle bir süprizle karşılaşınca halimi siz düşünün O.O <3 Bitirdikten sonra tek düşüncem, sıradaki kitabın bir an önce çıkması için Dünya'nın yarısını gözümü kırpmadan Arum'lara teslim edebileceğim oldu.

Melekler ve Şeytanlar (Robert Langdon, #1)
Güzel Şeytan (Gods &amp; Monsters #2)
Güzel Şeytan (Gods & Monsters #2)

8

http://kordugumhayaller.blogspot.com/2013/01/guzel-seytan-beautiful-evil-by-kelly.html Yunan Mitolojisi ile alakası olan kitapları okumayı seviyorum. Aynı zamanda içinde her tür fantastik yaratığı barındıran kitapları da okumayı seviyorum. Siz de seviyorsanız, bu kitap kesinlikle kaçmaz. Çünkü her ikisinden de parçalar bulunduran bu kitabı okurken hem oldukça eğlendim hem diğer kitabını şimdiden beklemeye başladım. Aslında elimde uzun kaldı çünkü tam da sınavlara denk geldi ama yılmadım ve günde birkaç sayfa da olsa okudum. Kitabı en heyecanlı yerleri bugün okuyarak da bitirdim :) Önce isterseniz diğer kitapta neler olduğunu bir hatırlayalım, daha sonra da bu kitapta neler olmuş ona bakalım: Önceki kitabımızda Ari isimli beyaz saçlı ve evlatlık olduğunu öğrendiğinden beri gerçek ailesini merak edip arayan kızımızla tanışmıştık. Hayatı, ailesiyle ilgili bilgi bulmak için New 2'ye gelmesiyle değişir. Çünkü burası normal değildir, hoş kendisi de değil! Ama cidden, buradaki 9 Novem ailesi doğaüstü güçlere sahip ve kasırgadan sonra yeni adını alan bu şehrin sahibi. Kızımız burada Sebastian diye biriyle ve yeni evi kabul edeceği dökük bir malikanede yeni dostlarla tanışır. Sonra ne mi olur??? Başı beladan kurtulmaz. Ve ikinci kitabı okumak için bizi heyecanda bırakır. İkinci kitaba geldiğimizde ise Ari'yi okul yaşamında zorluklarla uğrakla ve içini kemiren dertleriyle buluyoruz. "Violet ve babasını nasıl kurtaracak? Athena'nın diyarına nasıl ulaşacak? Hala hayattalar mı?" gibi sorularla kendini yese de bir yandan da daha da güçlenip sevdiklerini kurtarmaya çalışıyor. Üstelik bu kadar zorluğun üstüne bir de Sebastian ile aralarında benim sinir olduğum bir soğukluk mevcut. Bu soğukluk ve sorunlar bir süre daha devam ederken kızımz aklındaki soruların cevpları için işe koyuluyor. Önce zor da olsa sadece Novem'in başındakilerin girişine izni olan kütüphane için izin alıyor ve burada Athena konusunda bilgileri ve daha fazlasını buluyor. Sonra yazar da daha fazla dayanamıyor ve aşıkların arasındaki buzları yaaş yavaş çatlatıp kırmaya başlıyor. Kitapta sorunlar böylece çözülmeye ve yenileri için yer açmaya başlıyor. Zira bu sorunlardan sonra kızımız bir şekilde Athenanın diyarına gidiyor ve... Ne mi oluyor?? Bunun için kitabı almanızı öneririm ;) Önceki kitapta New 2'i ve içindeki yöneticileri tanımıştık. Bu sebeple kitabımız New 2'ye bolca yer vermişti. Bu kitapta da New 2'ye yer verse de asıl olarak Athena'yı daha yakından tanıyor, vaktimizin çoğunu Olimpos diyarında geçiriyor ve her şeyin neden bu hale geldiğini öğreniyoruz. Kitabın bu kısımlarını okumak bana Yunan Tanrıları'nı özletti. Arada Athena dışında üç tanrı ve tanrıça görsek de pasif kaldıkları için pek bir tatmin olamıyoruz. Yine de heyecanlanadım değil. Kitabımız bizi yer yer ataklarıyla heyecanlandırsa da ve kütüphane kısmıyla mest etse de son sayfalara kadar bize istediğimi vermiyor ne yazık ki :( Son kısma gelip de savaşı okumaya başladığınızda da bir solukta ve elinizden bırakmadan hikayeyi bitiriyorsunuz. Kitabı bitirdikten sonra da yüzünüzde sonu ve bir sonraki kitap için heyecanlı bir gülümseyiş beliriyor. Kitap bir YA kitabı olsa da yer yer kızımızın yaşadığı zorluklar ile çizgisinin biraz dışına çıkıyor. Sebastian ve Ari arasındaki dialogları okurken oldukça keyif alıyor ve gülüyoruz. Zaten kitapta yazar Athena, Ari ve Sebastian konusuna bayağı değiniyor ve onları yakından tanımamızı sağlıyor. Ama keşke diğer karakterler içinde aynı şeyi yapsaydı demekten kendinizi alamıyorsunuz. Tamam, diğerlerini de anlatıyor ve görüyoruz sıkça ama daha çok o anın içinde yaşıyorlar. Yazarımız nerden geldiklerini ve ileride ne olacakları hakkındaki bilgileri bizden saklıyor. Ve bazı karakterlere ise sadece göz ucuyla değiniyor. Göz ucuyla değinme demişken. Bu kitapta en çok kızımızın bir ara -Sebastian'la araları halen buzulken- yaptığı bir delilikle kendini kalabalık sokağa atması ve yabancı biri tarafından sarhoşlardan kurtarılması ve bu gizemli Mardi Gras maskeli yabancının ona selam vermesi ben de oldukça merak uyandırdı. Kitabın akışına kapılıp daha sonra unutsam da aklıma geldi şu an ve merak içindeyim. Acaba o yabancı kimdi?? Kitabın eksisi ve artısı var. Biliyorum, birçok seri kadar da heyecanlı değil ama kitap kendisi gibi çeşitli kitaplar arasında iyi bence. Çünkü böyle birçok türü karıştırıp yazılan kitaplar genelde iyi olsa da ve sevsem de bazen başımı ağrıtıyor ama bolluğu yüzünden vazgeçemiyorum. Bu kitapta içinde bolluğu barındırsa da size her şeyi vermiyor ve belli konuları alarak çok boğmuyor. Ama hala o çeşitliliği hissediyorsunuz. Ben bu yüzden seriyi okumaya devam edeceğim. Siz de hala okumadıysanız, bir şans verin derim :)

İlk Buluşmada Asla Isırma
İlk Buluşmada Asla Isırma

5

http://kordugumhayaller.blogspot.com/2012/12/ilk-bulusmada-asla-isirma-never-bite.html Açıkçası kitap hakkında ne hissedeceğimi tam olarak bilmiyorum ama zorlanarak okuduğum kitabın yanında peynir-ekmek gibi gitti bana. Ama alırken kapağına ve konusuna bakıp ne kadar güzel demiştim. Bu sebeple kitaptan çok şey bekleyip bulamadığımı söylemeliyim. Kitabın dışı gerçekten hem ilgi çekici hem de yeşil saç bakımından kızımızı yansıtan bir şekilde olmuş. Hem de iki kız bana geçmiş ve şimdinin yüzleşmesi gibi geldi. Ortadaki de bu ikilemde neyi bağlıyor acaba düşüne durun. Bu ayrıntılardan dolayı kapağını beğendiğimi belirtmem gerek. Konusuna gelirsek; Kira 16 yaşında vampire dönüşmüş bir teen(genç)tir. Vampire dönüştükten sonra bir takım olaylar sonucu Zach’i de kendi gibi vampir yapmıştır. Başta birlikte “sonsuza kadar mutlu” kitabını yazabileceklerini düşünse de daha sonraları içindeki bu düşünceler ölür ve Zach’den kaçmalar, köşe kapmacalar başlar. Aman efendim hiç olur mu ki başrol oyuncusu bir rahat nefes alsın, bir ohh çeksin. Bu seferde tarih şaşmadı ve kızımıza Zach yetmez gibi yeni bir dert de çıktı. Pardon bir mi dedim. Tam 4 dert çıktı. Gerçi bunun 3’üne can kurban birine de tırt ama…neyse. Tüm bu dertler bir sabah okulda bir ceset bulunması ile başladı ama bu öyle normal bir ceset değildi. Etrafta çok kan olan, pencereden düşen ve okulun popüler sporcusu olan bir ceset. Aynı zamanda bunun nedeninin bir vampir saldırısı olduğunu söylemiş miydim??? Tabi durum vaziyet böyle olunca ailede gözler kızımıza döner. Kira ise böyle bir şey yapmadığını iddaa etmektedir, gerçi onu haklı çıkaracak bir tanık da yoktur ama durun! En kötüsü de eğer suçsuz olduğunu ispatlayamazsa yeni vampir evebeynleri onu bir tabuta kapatıp serumlarla beslemekten bahsediyorlar. Hem de yüzyıllarca! Kızımızın halini siz düşünün şu durumda. Neyse ki elinde hiç yoktan iyidir 3 şüpheli var. Var olmasına var ama böyle yakışıklı katil şüphelilerine de can kurban arkadaş ya… Size katilin kim olduğunu söylemek isterdim ama kitap keyfinize kaçırmak istemem. Hem ben okurken hep herkeste bir açıklık aradım. O yüzden yakışıklılara çok doyamadım. Sizin ki can da benimki patlıcan mı? Alın okuyun öğrenin. Kitap tam bir YA kitabıydı. Dili ve olay örgüsü basitti, ayrıca karakterler de sizi yoracak düzeyde değildi. Başına oturduğunuzda birkaç saatte bitirebileceğiniz bir kitaptı. İçinde kızımızın tam bir teen olmasından dolayı bol bol komik sahneler de mevcuttu. Okurken bir ara kendimi tasasız ve basit bir dünyada hissettim. Bu sebeplerle kitabı bir sınav arasında bunalırsanız ya da bir kitap sizi boğarsa okumanızı tavsiye ederim Ama öyle çok büyük umutlar besleyip ahım şahım müthiş bir şey beklemeyin. Kitap sizi eğlendirir, kafanızı dağıtır ve birkaç saat rahatlatır ama bir Yüz Bin Krallık gibi başka diyarlara da götürmez. Tüm bunları dikkat alarak kitabı okursanız beğeneceğinize inanıyorum.

Peri Ölüsü (Sookie Stackhouse, #9)
Peri Ölüsü (Sookie Stackhouse, #9)

3

http://kordugumhayaller.blogspot.com/2012/12/peri-olusu-dead-and-gone-by-charlaine.html Serinin bu kitabını sevmedim arkadaş. Ne o öyle olaydan olaya atlama durumu. Oysaki ön okuma olarak okumuşken ve beklerken hayat daha güzeldi. Aslında kitabın bazı yerlerinde potansiyel vardı ama kadın kurgu ağını iyi kuramayınca ya da daldan dala konar gibi anlatınca olanlar oldu. Ben de hikaye koptu. Kitap, doğaüstüler dünyasının dönüşümlüleri olan kurtların ve kızımızın patronu Sam’in herkesin önünde değişerek kendilerini açık etmeleri ile bize merhaba diyor. Bundan sonra zaten karmaşa başlıyor. O kadar çok şey oluyor ki anlatsam gene başka şeyler eksik kalır. Sam’in annesini normal babası vurunca patron gidiyor ve bar kime kalıyor bilin? Tabiki de bizim kız Sookie’ye. Tabi dertler geldi mi hep peş peşe gelir misali Crystal’in cesedi barın arkasında bulunur. O kim miydi? Kızımızın hamile yengesi. Sonra bir de periler arasında bir savaş çıkıyor. O da dönüp dolaşıp kızımızı bulmuyor mu ohh, ne ala! Keşke bu kadarla yetinse bir de peri koruyucusu ve öz kuzeni Claudine öldürülüyor savaş sonunda. Hem de o da hamileyken. Ki Claudine'nin ölümü beni gerçekten üzen bir olaydı çünkü melek olmak istese de hamile olduğuna sevinmişti hatta küçük bir örgü bile yapıyordu ama Crystal konusunda bir şey hissetmedim. Ben yazarken bitip tükendim, siz de okurken. Şimdi durup düşününce hiç mi iyi şeyler olmadı diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Oldu, oldu ama onlar da o kadar azdı ki! Ama bazı yerleri cidden güzeldi. O yerler için de alıp okumanız gerek, çünkü okuma şevki yaşatan ter yerler oralardı. Zira ben seriye olan inancımı koruyup diğer kitabı okuyacağım. Kitap sonundan okuduğum ön okumaya göre çiftimizi hiç de kolay şeyler beklemiyor. Çiftimiz kim mi, daha doğrusu kızımızın yeni sevdiceği? Aslında söylememeyi düşündüm ama kitabı okumak için bana bir neden ver diyenlere gelsin bu :) Sonunda Sookie ve Eric kavuşuyorlar. Ama hemen heyecanlanmayın. İşler bildiğiniz gibi değil…

Özgürlüğün Elli Tonu (Fifty Shades, #3)
Özgürlüğün Elli Tonu (Fifty Shades, #3)

2

http://kordugumhayaller.blogspot.com/2012/12/ozgurlugun-elli-tonu-fifty-shades-freed.html Tamam serinin birinci kitabı orta halliydi ama ikincideki çıkışa ve çok iyi olmasına da böyle haksızlık yapılmaz ki! Yazar 3'ü hiç yazmasa ve ikinciyi birazcık uzatıp güzel bir son yapsa daha iyiymiş. Kitap baştan sona tam bir hayal kırıklığı oldu benim için. Kitap, çiftimizin balayında olduğu zamanda başlıyor. Ve uzun süre bu balayı sahneleri ile devam ediyor. Evlenmeyle kaçırdığımız birçok anıyı Ana'nın güneşlenme vb. durumlarda uyuklaması ve bu sırada geri dönüşler yaşaması ile elde ediyoruz. Balayıları ise yat gezisi yaparak Avrupa'yı dolaşmaları oluyor. Daha sonra balayı biter ve iş hayatları başlar. Gerçi Christian sık sık çalışmamasını istese de kızımız taviz vermez. Sonuç olarak hayat devam eder ama Christian'nın onun için ileriye dönük süprizleri vardır. Hem de kızımızın hiç hoşlanmayacağı şekilde. Uzun süre boyunca devam eden bu fazla mutluyuz tablosuna gölge takip edilmeleri ve hala açığa kavuşmamış sırlar yüzünden gölge düşer. Üstelik Ana'nın bir ara söz dinlemezliği yüzünden hayatının kurtulması da vardır. Bu gölgenin adı Jack Hyde'dır. Kitap boyunca yazar bize gizem uynadırmak ve neden yaptığını merak ettirmek istemiştir. Tamam, değişiklik ve heyecan yaratmak istemiş ama açıklamaları bana yetersiz geldi. Hele de anlamsızca takipler ve çoook iyi gibi korunan, şifresi olan bir daireye çıkması neydi öyle. Tüm bunların nedenini saymıyorum bile. Bunların hepsi bende hayal kırıklığı yarattı. Okurken çok kez keşke üçüncü kitabı yazmasaymış dedim. Bir başka sorunda Ana'nın hamile olması ile geliyor. Bay CEO bunu duyunca deliriyor ve hoopp soluğu Elena'da alıyor. Neymiş birden aydınlanma yaşamış ve konu kapanmış. Bu kadar şeyden sonra sonunda toparlar belki demedim değil. Son kısımları okurken iyi gidiyordu aslında. Kitap boyunca normal olayların (dans, sevgi gösterileri, konuşmalar...) sürekli kesilip yiyişmeleri sinir bozucuydu. Daldığın bir büyüyü bozuyorlardı. Son kısımda bu yoktu. Okurken zevk aldım bu yüzden...daha doğrusu alıyordum ki kadın kitabı pat! diye kesiverdi. Doğurmuş, ikinciye hamileymiş, oğlun ne kadar tatlıymış felan ama sadece bunlar. Hiç diğer karakterler hakkında bilgi yok. Hele ben en çok Mia Ve Ethan konusunu merak etmiştim. Kitap boyuncu bir iki parça bilgi aldığımız gibi sonunda da onlara ne olduğunu hiç bilmiyoruz. En sonunda Christian'ın bakış açısından iki bölüm var. Onlar eğlenceliydi ve kitap biter. Kitapta olaylar o kadar kesik kesikti ki insan kitaba dalamıyor bile. Sorunları desen evlilik öncesi de vardı ve birçoğu halledilmişti ama yazar evlendikten sonra o konuları tekrar tekrar deşerek oldukça sıkıyor. Madem böyle uzunca işleyecekti neden evlilik öncesi işlemedi ki! Sinir olduğum kısım -her zamanki gibi- haklı ya da haksız Ana'nın Christian karşısında kendini ezim ezim ezdirmesi oldu. O öyle yaptıkça ben de dişlerimi sıkıp kitabı fırlatmamak için kendimi tuttum. Keşke sık sık okuyup zevk aldığımız "iç ses ve tanrıça" yok denecek kadar az olmasaydı. Zira kitaba hem komiklik katıyordu hem de okuma isteğini arttırıyordu. Kitabın benim için tek iyi yanı sonunda tam bir aile olarak normal bir hayat sürdükleri bir günün anlatılmasıydı. Haa bir de bebeği Christian'nın da kabullenip sevdiği zamanlardı. Bir serinin daha sonuna geldik. Keşke adam gibi bitseydi de ikiyi aratmasaydı. Alıp almamak size kalmış ama bence ikinci kitabıyla hatırlamak daha mantıklı.