buseholcay, 70 adet değerlendirme yapmış.  (2/10)
Vampir Günlükleri - Dönüş - Çöken Karanlık
Vampir Günlükleri - Dönüş - Çöken Karanlık

7

L. J. Smith bence bunu bilerek yapıyor. Hani bazı kitaplar vardır; çerez gibi gelir, hafiftir. Vampir Günlükleri bunun tam tersi! Bazı yerler/olaylar o kadar karışık ve ağırdı ki! Benim gibi karakteri benimseyen ve kendini onu yerine koyan, sorunları kendisininmişçesine dert eden biri için ciddi bir baş ağrısıydı (Mecaz değil. Gerçekten başım ağrıyor.). Unutulmaya yüz tutmuş eski bir hatırayı anımsamaya çalışmak gibiydi bu kitabı okumak. Ah Elena, ah! O kız neler çekmedi dersek "neler çekti" listesinden daha kısa bir cevap oluşturabiliriz. -Elena Neler Çekti?: Anne-babası öldü, CAROLİNE, Erkek arkadaşı "vampir" çıktı, KATHERİNE, Güçler, Vampir oldu, Hafızasını kaybetti (bir süreliğine), Öldü, Diğer Taraf'ta da huzur bulamadı, rahat bırakmadılar kızı Ölümden döndü Hafızasını kaybetti (YİNE). -Elena Neler Çekmedi?: Başına gelmeyen bir şey kaldı mı ki? Bildiğiniz gibi son kitapta Elena melek-ruh gibi bir şey olarak geri geldi. Dünyamıza geri dönen Elena, Uyanış'ından önce çocuk zihnine sahip. Hiç bir şey hatırlamıyor (buna yazmak, konuşmak da dahil.) Dünyada Elena'dan daha garip birisi var mı acaba? o.o Elena'yı normal haliyle daha çok sevdiğimi anlamamı sağladı bu çocuk-ruh versiyonundaki Elena. Hadi ama! Nerede benim güçlü, savaşçı, kendine has, hırslı, kararlı, soğukkanlı, karanlık Elena'm? Meredith de böyleydi-böyle. Onları bu yüzden seviyorum. Bana bir prensesi hatırlatıyor Elena; gerektiğinde fedakar ve ser, cesur, sadık, soğukkanlı, asil. Vu-hu! Elena bir prenses ise o zaman, Meredith, Buzlar Kraliçesi ve Bonnie; Bonnie. Bonnie? O Bonnie. Bence bu yeterli bir açıklama. Ve Matt! Bu kitapta beni en çok sinir eden ve başına iş gelip duran karakter. Ben kötü çocuk sevdalısı olduğum için Stefan ve Matt gibileri (ay ben paranormal varlığım, aşık olduğum kızdan uzak durayım, sonra başına kötü şeyler gelir vs.. diyenleri ) pek "sıcak" gelmiyor. Damon bana onlardan bir adım ileride durdun, o bana yeter. Ne diyordum? Evet... Matt! Ya da Damon'ın deyişiyle "Mutt". Matt'in başından bela eksik olmadı. Katil ağaçlarla mı uğraşmadı, çılgın küçük bakirelerin (sözlü ve fiziksel) tacizine mi uğramadı, eski sev... Ö-HÖ. Hayır söylemeyeceğim. Ayrıca kitapta olmayan Delena sahneleri içimi eritti."Olmayan" diyorum çünkü bizim Elena (bizim yerine geçebilecek ve ahlak kurallarına ters düşen bir çok sıfat sayabilirim) Damon ona "Benim karanlıklar prensesim ol." diyorken hala Stefan'ı düşünüyor. Başlatma Stefan'ına! Die, witch, die! (witch le kafiyeli bir başka sözcüğü kullanırdım da neyse.) Bu kitapta Elena ve dostları (her zamanki gibi) karanlık ve yeni bir Güç ile karşı karşıyalar. Katil ağaçlar, Cehennemden Gelenler, ikizler, çıldırmış küçük bakireler, değişimler... Hepsi Vampir Günlükleri Dönüş: Çöken Karanlık'ta! Elena'mız ani bir şekilde Uyanıyor, kitsunelerle uğraşıyor, sevgilisini kurtarmaya çalışıyor ve uçmayı hatırlıyor. Kısa ve anlaşılmaz spoilerlarımla bana bir alkış. Daha ne yapayım, kitabın özetini mi çıkarayım? Ahhh! bir konuyu atlamadan geçemem; Isabell (Elena, Bonnie, Meredith'in okuldan bir arkadaşı) sevgili kız kitsunemiz tarafından ele geçirildiğinde kendine neler yapıyor bir bilseniz... (Önemli bir spoiler değil, kitabın akışını etkilemiyor.) Ayrıca neden tüm yorumda Elena'nın adını yazarken "e"ler ilk hep küçük oldu? Hepsini düzeltmek zorunda kaldım. Elena beni lanetledi galiba o.o. ALINTILAR: -Damon gerçeği biliyordu. Stefan ölmüştü, doğru, ama dört yüz yıl önce ölmüştü. Ve her ne kadar bir vampir olsa da ona iblis demek, Tinkerbell'in silahlı ve tehlikeli olduğunu söylemekle aynı şeydi. (sayfa 12 -Damon) -"Sanırım arkadaşlarımla çok fazla zaman geçirmişsin," dedi Elena. "Şu cümlende Bonnie'nin patavatsızlığı, Matt'in nezaketi ve Meredith'in gerçekçiliği var." (sayfa 117) -Evet, bana bir şişe İskoç viskisine benzediğimi söyle, diye düşündü Elena. Kalbimi eritmek için ne kadar doğru sözler. (sayfa 361 -Elena) -"De ki ben cesurum, De ki ben kötüyüm, De ki -siz kibirliler- en kibirli benim Ama sen Erinyes, sadece ekle Elena'yı öptüm." (sayfa 438 -Damon) -"Endişelenme," dedi Elena, "bize ne olursa olsun, egonun hayatta kalacağından eminim. sonra ne oldu?" (sayfa 459)

Kemikler Şehri (Ölümcül Oyuncaklar, #1)
Kemikler Şehri (Ölümcül Oyuncaklar, #1)

9

Cassandra Clare ve Ölümcül Oyuncaklar sürekli duyduğum isimlerdi ama kitabın bu kadar mükemmel olacağını bilemezdim doğrusu! Yeni bir seriye başlamanın verdiği neşe ve Gölgeavcıları'nın cool havası birleşince ortaya kısa sürede yalanıp yutulan bir kitap çıktı. Şu sıralar kendime ne kadar lanet etsem az; ilk Maximum Ride, sonra Ölümcül Oyuncaklar serisine başladım. Ama daha bitmeyen serilerim var! Kafamı duvarlara vurmak istiyorum. Neyse, kendi iş savaşımla sizi boğmadan konuya girelim. Clary Fray (Clarisse Fray), arka kapakta yazıldığı gibi bir bara (Pandemonium Kulüp) gider ve aklının ucundan bile geçmeyecek şeylere tanık olur. Üç gizemli kişi ile karşılaşan Clary, onların mavi saçlı çocuğu (uuuuu mavi saç *-* ) öldürdüğünü görür. Ancak bu cinayetten geriye bir ceset kalmamıştır. Mavi saçlı ve üç gizemli kişinin "iblis" olduğunu söylediği çocuk sadece... Yok olmuştur. Ve üç gizemli kişi de kendilerini "Gölgeavcıları" olarak tanıtıyordur. Yani, insanları iblislerden koruyan Nefilimler! (SHADOW HUNTERS!!!!!) (Aslında şu an ne yapacağımı bilemiyorum. Gölgeavcıları'nı anlatmayı düşünüyorum ama o da spoiler ağırlıklı olur...:/ Hadi bakalım) Gölgeavcıları, insan üstü görü ve yeteneklere sahip kişiler. Yine de insan olmadıklarını düşünmeyin, evet insanlar ama "sıradan" insan değiller. Onlar, iblisleri görebiliyorlar, Aşağı Dünyalıları. İnsanları bu doğaüstü şeylerden koruyorlar, savaşıyorlar. İnsan bedeninin-insanın kaldıramayacağı mühürler taşıyorlar...( Mühürler: Gölgeavcıları'nın güçlerini arttıran vs. büyülü izler.) Kitap damağımda kaldı. Ne yutkunabildim ne de devamını getirebildim. Kitap alma yasağı olduğu için de Küller Şehri (serinin 2. kitabı) biraz bekleyecek. Ama eminim ki diğer kitapları okurken aklım Ölümcül Oyuncaklar'da kalacak... Ah Cassandra, ah. Ne yaptın sen böyle? Kadının nasıl bir hayal gücü varsa, kitabı okuduktan sonra bir yutkunmaya çalışıyorsunuz (ama olmuyor.). Her şey o kadar akla yatkın ve derin ki şüphelenmemek elde değil! Benim teorim ise; Cassandra aslında Clary. Yaşadıklarını sanki bu zaman dilimindeymiş gibi anlatarak bizi kekliyor. Gölgeavcıları, Aşağı dünyalılar (yarı iblisler; vampirler, kurtadamlar, zombiler vs.) hepsi gerçek *-* Kitapta tek rahatsızlık duyduğum nokta vardı; o da olayların çok çabuk başlaması. Bir an baktım kitabın kapağını açıyorum, diğer an baktım bir iblis ile dövüşüyorum. (evet yine karakteri özleştirdim.)" Hoh, ne oluyor? " dedim, "Biz az önce kafede değil miydik?" dedim, "Ne ara?" dedim, "Oha, ne yapıyorsun kızım?" dedim, şekilden şekile girdim. Karakterleri de tanıtayım: Clary: Asıl kızımız.Kızıl saçlı, yeşil gözlü, çilli. "Sen bir Weasley olmalısın!" :D Bir sanatçı, ressam. Enerjik bir tip. Minnacık ^.^ Clary'i gerçekten sevdim. Cassandra Clare, Clary'i gerçekten mizah sahibi, espri anlayışı olan atılgan bir genç kız olarak yaratmış. Kişiliği vardı. Gerekten derin bir kişiliği vardı ve bu çok hoşuma gitti. Size hoşuma giden başka bir şeyi söyleyeyim; Jace. Jace Wayland! Seni seçtim pikaçuuu! İşte ben buna aşık olunası kötü çocuk derim! Jace: Gölgeavcısı. Bahsettiğim "üç gizemli kişi"den.Tam benlik, Jace. Alaycı, SARIŞIN, sadık, kötü bir geçmişi var... Tek kelimeyle şaheserdi! Sürekli gülümsememe -bazen neşeden, bazen hüzünden- sebep oldu. elimi sayfanın içine geçirip kitaptan dışarı çıkartasım geldi, çıkarıp sarılasım. Hatta, Jace ile "mühim" gerçeği öğrendiğimde, onu evde beslemeyi ciddi ciddi düşündüm. "Yemini, suyunu veririm, odamda da yatak yaparım uyur." dedim. Alec: Gölgeavcısı. "Üç gizemli kişi"den biri...Siyah saçlım, mavi gözlüm (al yazmalım... :D ). "Sen de mi Brütüs?" dedirten karakter aklınıza "hain" gibi şeyler gelmesin, o rol başkasına ait (yine spoiler, hep spoiler). Daha çok... kişisel bir seçim. Magnus Bane! ^.^ Isabelle: Yine bir Gölgeavcısı. Ve Izzy ile birlikte "üç gizemli kişi" grubumuz tamamlanıyor. Hiç sevmedim ben bu kızı önce. Sonra boğazlayasım geldi, sonra da alnını öpesim. Ayrıca uzun siyah saçları var! Atlanmaması gereken bir özellik bence. Simon: Asıl kızımız Clary'nin en yakın arkadaşı. Ah Simon! Zavallı Simon! Bana acayip Vampir Günlükleri'ndeki Matt'i hatırlatıyor. (Vampir Günlükleri demişken; Vampir Günlükleri vol.3 Dönüş: Çöken karanlık yorumu yakında, şu an okumaktayım.) Fell's Cruch'taki neredeyse tek insan Matt'ti (hem kitapta hem dizide). Simon da aynı kaderi paylaşıyor. Bakalım ileride neler olacak? Anlaşılmaz Spoiler!: Kitabı okuduktan sonra katıla katıla güleceğiniz ama şimdi bir nane anlamayacağınız spoiler: Clary ve Jace arasındaki gerçek bağı (ne bağı, ne bağı dediğinizi duyuyorum ^.^) öğrendiğimde aklıma YİNE Yeşilçam geldi. Artık Türkan Şoray filmlerini izlemeyi bırakmalıyım. "Hayır evlenemezsiniz!...." (puhahahahahahhaha :D ) Not: Hayır! Aklına geldiği gibi bir evlilik söz konusu değil! Sadece kalıtsallaşmış bu cümle duruma çok uyduğu için yazdım, sen de ne acayipsin ha. 15 yaşındaki kız evlenecek? Ve... "Ben büyücüyüm- Ölüm Yiyen'im, Tribute'yim, Demi-god'ım, Safkan'ım, Dampir'im vs." dedirten bir seriye daha başladık! "Ben bir Shadow Hunter'ım!!!!!" Eh, boş boş ekrana baktığıma göre ilhamım bitmiş demektir. O zaman; alıntılar gelsin! ALINTILAR: - Sonra her şeyden koparak düşmeye başladı ve Jace'in kolları bile onu düşmesini engellemeye yetecek kadar güçlü değildi. (sayfa 69 -Clary) - "Yine de, sanırım onunla konuşmayı deneyebiliriz. Kaybedecek neyimiz var mi?" "Bizim dünyamızda biraz daha zaman geçirdiğinde," dedi Jace, "bu soruyu bir daha sormazsın." (sayfa 120-Clary ve Jace) - "Çünkü şeytanın hiç gücü yoktur." dedi Dorethea, eski bir şiiri tekrarlar gibi hafif bir sesle, "Karanlığın dışında." (sayfa 128) - "Yasa serttir," dedi Jace, "ama Yasa'dır." (sayfa 183) - Jace ona doğru uzandı ve parmaklarını Clary'nin şakağına hafifçe bastırdı. Clary elinde olmadan kızardı. "Bilmemiz gereken her şey, senin kafanda, o güzel kızıl buklelerinin altında gizli." (sayfa 192) - Clary küçük bir çocuk gibi ellerini arkasına koydu. "Bana tepeden bakma." "Şey, aksini yapmam pek mümkün değil, fazla kısa boylusun." (sayfa 219-Clary ve Jace) Ve... hem sevimli hem de içinde geçtiğim bir alıntı!!!!! *-* -Koridora çıktığında şaşkın bir neşeyle yanağına dokundu. Yanağına konan busenin çok fazla anlamı olamazdı ama Simon'dan beklenmeyecek bir şeydi. (sayfa 360 -Clary)

Küller Şehri (Ölümcül Oyuncaklar, #2)
Küller Şehri (Ölümcül Oyuncaklar, #2)

9

Küller Şehri'ni okurken nefes almayı unuttum. Bu nasıl bir kitaptır? Kitabı okumayı sadece alıntı yerlerini işaretlemek (çokça alıntı sizi bekliyor) ve doğal ihtiyaçları gidermek için bıraktım. Yine de çok yavaş okumuşum gibi geldi bana. Sindirerek okumak istemiştim, doğru. Ama daha üç gün önce bitirdim kitabı. Baya uzun süre okumuşum yahu! Kitabı bitirmek demişken; o nasıl bir son idi Cassie? Yapma bunu bize Cassandra. Etme Cassandra. Acı bize Cassandra. İtiraz istemiyorum Cassandra. (Şizofreni devreye girdi. Hala kitabın etkisinde.) Tamamdır, intihar ediyorum. Olaylar, olaylar. Jace'in başına gelmeyen kalmadı. Ah, zavallım benim. Peki Clary'e ne demeli? Rahat bırakın şu kızı artık, dram üstüne dram gördü. Ya Simon? Ah Simon! Bebeğim, ne oldu sana bir kitapta? "Başına en çok işe gelen karakter" tahtı için Jace ve Simon kıyasıya yarışıyor. Ama Simon için acayip "farklı" olaylar gerçekleşiyor bu kitapta. Kemikler Şehri'ni okurken "Simon bu kadar doğaüstü varlığın arasında sıradan kaldı, aynı Matt." demiştim, demez olaydım! Kesin, şom ağızlıyım ben. Çocuğun hayatını mahvettim, inanamıyorum. Neyse, anlaşılmaz spoiler da verdiğime göre konuya geçelim. Ayy, zaten kitabın sonuna gelene kadar renkten renge girdim, sonunu okurken de son nefesimi verdim. -Küller Şehri'ne neler mi oluyor? Valentine yenilmezliğe yaklaşıyor. Jace ve Clary arasındaki yasak ilişki kızışıyor. (sonuçta; biliyoruz ki onlar kardeşler.) Alec ve Magnus Bane ^.^ Lightwood'ların en küçük üyesi, Alec ve Isabelle'nin kardeşi Max ile tanışıyoruz. Kemikler Şehri(kitap, şehir değil)'nde uyuyan (komaya giren) Clary'nin annesi Jocelyn Fray... (Ne acaba, ne acaba?) Simon'ın ilan-ı aşkından sonra Clary ile aralarındaki şey/bağ derinleşiyor. Neler neler oluyor hem de... :D Valentine, kaçtığından beri planlarına devam ediyordur bu kitapta. Bunu işlediği ya da işlettiği cinayetlerden/cinayete teşebbüsten anlıyoruz. Zaten Küller Şehri, Valentine ile başlıyor. Bir sebepten ötürü ( :D spoiler vermeyi seviyor olabilirim ama meraklandırıp spoiler vermemeyi daha çok seviyorum!) bir iblis efendisi kiralıyor. Ve yine bir sebepten ötürü ( ben mükemmelim.. :D) iblis efendisi kiralandığı işi yaptıktan sonra ölüyor. Eh, bunun altında şeytani bir plan yok da, ne var? Merkez bunlarla çalkalanıyor. Sonra birkaç cinayet daha geliyor. Bir perinin ölümü ve bir kurtadamı öldürmeye teşebbüs. Gölge Avcıları bunlarla uğraşırken de Valentine saman altından su yürütüyor. * Uyarı: Orta şiddetli anlaşılmaz spoiler.* Ah, ah! Şimdi dank etti "bunu yazmayı unutma" diye. Simon'a neler oluyor bu kitapta biliyor musunuz? Tabii ki açık spoiler vermeyeceğim, siz beni ne sanıyorsunuz. Alıştıra alıştıra anlatacağım ama korkmayın açık uçlu bir spoiler bu, net spoiler vermeyi zaten sevmiyorum; SİMON. ARTIK. SIRADAN. DEĞİL. ("Peki, ne?" mi? Hayır,işte bunu söylemeyeceğim.) *spoiler biter.* Bir de yeni bir karakter çıktı başımıza (çıktığı gibi de gitti ama bunu açıklamayacağım..puahahha); Sorgucu. Diğer bir adıyla Imogen Herondale. Bu kadın, Gölge Avcıları'nı yargılıyor, onları gözaltından geçiriyor vs. Bu kadın kafayı Valentine'e dolayısıyla onun oğluna Jace'e kafayı takmış! Jace kitabın başından itibaren bir takım zorluklarla karşılaşıyor; Maryse Lightwood onu "Valentine'ın Oku" olarak (yani casusu vb.) suçluyor. Bir de başına Sorgucu çıktı. ve ev özlemi çekiyor (İdris), tabii bir de Clary var. Hazır Clary demişken; daha önce de söyledim, tekrar söylüyorum; Cassie'nin Clary ile ne sorunu var çok merak ediyorum. Rahat bırak şu kızı Cassandra. Zavallı kayıp Weasley'im O benim. Zaten annesi komada, babası da VALENTİNE (küfür ediyormuş gibi söylerseniz farklı bir havası olur), yapmayın etmeyin. Acıyın ona, kız geçen ay mutlu mesut sıradan bir hayat yaşıyordu, şimdi etrafı ucubik şeylerle dolu. Daha ne istiyorsunuz? Hee.. Madem konu karakterlerin çektikleri işkenceye geldi, Magnus'tan devam edelim. Kitapta sinir olduğum tek şey vardı; her kötü durumda-yaralanmada Magnus'u arıyorlar bizimkiler. Çocuk sizin özel aile doktorunuz mu canım? Başka iblis efendisi mi yok? Sırf Alec ile çıkıyor diye yapılır mı bu işkence ona? Konudan konuya atlamada bir numara olduğumu fark ettim şu an. Daha fazla konuyu saptırmadan alıntılara geçelim öyle ise. Yurt Dışı Kapakları ALINTILAR: -"Aptal olan sensin, eğer beni korkutabileceğini düşünüyorsan," dedi Elias. (sayfa 5) - O, Jace'ti. Eğer kışkırtılırsa bir Mack kamyonla bile kavgaya girebilirdi. (sayfa 47-Clary) - "Evet," dedi Jace. Kendisine yardımı olacak şekilde davranmıyordu. "Küçük yaştan beri bir şeytan beynine sahip olmam için eğitiliyorum. Sineklerin kanatlarını koparmak, dünyanın su kaynaklarını kirletmek... Bu şeyleri kreş çağımda öğreniyordum. Bana gasp ve tecavüz eğitimi vermeden önce babam kendini ölmüş gösterip ortadan kaybolduğu için sanırım hepimiz şanslıyız, yoksa kimse güvende olmazdı." (sayfa 95 -Jace) - "Kuralcı iyiden, kuralcı kötüye," dedi Simon memnun bir ifadeyle. (sayfa 169) - ... Jace sırıttı. Sarsıcı bir sırıtıştı. Keyiften çok kınından çıkarılan bir bıçağın ışıltısını hatırlatıyordu. (sayfa 178) -"Sanırım," dedi Jace, "ölümlü duyguların sizi bu kadar şaşırtmasının nedeni, sizlerin bu duygulara sahip olmamanız." (sayfa 208) - Jace göz kapaklarından sadece altın pırıltısı görünecek şekilde gözlerini kıstı ve Clary onu ilk gördüğü zamanı hatırladı. Onu bir aslana benzetmişti. Altın rengi ve ölümcül gözleriyle. (sayfa 216 -Clary) -"Konu Jace olduğunda, seni aşalayacağı takma adı seçme şansın yoktur." (sayfa 277 -Clary) - "Hayır, ben sadece çok yaramaz bir çocuğum. Her türlü kötü şeyi yaparım. Kedi yavrularını tekmeliyorum. Rahibelere çirkin hareketler ediyorum." (sayfa 364 -Jace) - Alec eğitim salonuna geri döndüğünde Jace yerde yatıyor, bileklerindeki acıyı unutmak için etrafında dans eden kızlar hayal ediyordu. Ama işe yaramıyordu. (sayfa 371) - "Ergenler," dedi Luke şu hayatta bildiği en iğrenç kelime buymuş gibi. (sayfa 438) - "Ne olsaydım?" dedi Clary hücrenin içinde bir aşağı bir yukarı yürürken. "Jace mi? Şey, değilim." Duvara bir tekme savurdu. Darbesi boğuk bir sesle yankılandı. Elini cebine sokup stelini çıkardı. "Ama benim de kendime göre bazı yeteneklerim var." (sayfa 438) - "Toplanıyorum," dedi "insanlar taşınırken genellikle böyle yapar." (sayfa 500) -Genç savaşçı kızarmış patateslere evrenin bütün sırları onlarda gizliymiş gibi bakıyordu. (sayfa 521)

Maximum Ride - Melek Deneyi
Maximum Ride - Melek Deneyi

9

Huhuuuu. Nasıl bir kitaptı bu böyle? Ne zaman başladım, ne zaman bitti hatırlamıyorum. Hala etkisindeyim. Hani, bazı filmler vardır, o kadar fantastik o kadar hızlıdır ki bittiğinde kendi sıradan dünyanıza döndüğünüzde kötü hissedersiniz, çünkü o hıza hemen alışmışsınızdır, hemen o dünyayı benimsemişsinizdir. Bu da öyle bir kitaptı işte! Kitabımız altı özel çocuğu ele alıyor. Bu çocuklar, bilimsel denekler olarak, ameliyat ortamında DNA'ları değiştirilmiş kişiler. %98 insan, %2 kuş genine sahip bu altı çocuk, laboratuvar ortamlarında büyüdüler, çeşitli deneyler, ameliyatlar geçirdiler, kafeslerde yaşadılar. Ama şimdi özgürler. Kendi başlarına yaşıyorlar ve tıpkı onlar gibi bir deney ürünü olan Siliciler'den, yarı kurt yarı insan ucubelerden kaçıyorlar. Max, bu sürünün, bu altı kişilik sürünün lideri. zaten seri de onun adını taşıyor; Maximum Ride. Fang'e, Iggy'e, Nudge'a, Gaz Adam'a, Angel/Melek'e bakıyor. çünkü en büyükleri o. Her ne kadar Fang ondan dört ay, Iggy de altı ay küçük olsa da Max en büyükleri sayılıyor. Siliciler'e yakalanmmak için gözden uzak bir yerde tek başların yaşıyorlar. en büyükleri 14 yaşındaki bir kız olan altı çocuk bir evde tek başına. Karmaşayı düşünebiliyor musunuz? 14 yaşındaki Max, Fang ve Iggy. Ki Fang ve Max daimi bir savaş içindeler. Iggy kör ve çok kibar ( :D ). 11 yaşındaki Nudge, Max'in anlattığı şekilde bir haber bülteni. Hiç susmuyor ve sürekli aç. Sekiz yaşındaki Gaz Adam, isminin hakkını veriyor (ne şekilde olduğunu bilmek istemezsiniz. Sadece, kokusu burnuma geldi resmen okurken.). Ve son olarak, altı yaşındaki Angel. Kitapta çok kızdığım çevirmen yüzünden "Melek" olarak geçiyordu. İsimler çevrilir mi yahu? Neyse, Melek/Angel, (ne demeyi seçerseniz işte), sürünün en küçüğü. İsmi gibi meleğe benziyor. Minik, tatlı. Gaz Adam'ın kardeşi. Öz kardeşi. Sürüde tek kan bağı olanlar Gaz Adam ve Angel zaten. Sonra bir gün Angel, Siliciler tarafından kaçırılıyor ve Okul'a geri götürülüyor. Okulu sevmiyor musunuz? Neden? Sıkıcı dersler ve gereksiz zorunluluklar olduğu için mi? Bu kitaptaki Okul, emin olun normalinden çok daha beter ve ölümcül. yani, okulu sevip sevmediğinizi tekrar düşünmelisiniz. Zira Maximum Ride ve sürüsünün karşılaştığı Okul, onları kafesin içinde tutan, acı verici ve zorlayıcı testler yapan, deney denekleri olarak kullanan, doğru düzgün beslenmelerine izin vermeyen bir çeşit laboratuvar veya enstitü. He! Angel'ı böyle bir yere götürüyorlar işte, gerisini si düşünün. Aslında bizim sürü,yani Max-Fang-Iggy-Nudge-Gaz Adam-Angel doğduklarından beri Okul'daydılar. DNA'larını değişime uğratan onları yarı kuş çocuklara çeviren genleri burada aldılar. Tabii sonra oradan kaçmışlar ama yine de Okul onlar için cehennemin dünyadaki versiyonu demek. Ve anlayacağınız üzere sürü, Angel'ı kurtarmak istiyor. Bunun için de hayatlarının mahvedildiği, genlerinin oynanıldığı o yere geri gidiyorlar... Devamını tabi ki de anlatmayacağım! "şeytani kahkaha" Kitabın anlatımı o kadar eğlenceliydi ki bazı yerlerde gülmeme engel olmadım ve çevremdekilerin "deli mi bu?" bakışlarına maruz kaldım. Max'i bağrıma basmak istiyorum! O gerçekten kapakta anlatıldığı gibi "Süper kahramanlar ortaya çıktığından beri görülmüş en hızlı, en akıllı, en şefkatli ve eğlendirici dişi kahraman... İnanılmaz ve tarif edilmesi güç MAXİMUM RİDE...". Beni çok rahatsız eden bir şey vardı ki onu anlatmadan edemeyeceğim. Çevirmenin hatasını bile sineye çekiyorum ama James ne yapmış öyle? Sekiz yaşında olması gereken Gaz Adam gerçekten çok olgun konuşuyordu. Fazla olgun. Yani demek istediğim sekiz yaşındaki biri en fazla ne kadar olgun olabilir ki? Gaz Adam bildiğin çok savaşlar, çok fedakarlıklar, çok hayal kırıklıkları görmüş gibiydi. Herhalde bu, yazarın küçük çocuk yaratmaktaki acemiliği. Onun dışında muhteşem bir kitaptı! Ah! Bir şeyi de diyemeden edemeyeceğim. kitabın başında ve sonunda konudan tamamen ayrı Max'in notları vardı "Uyarı" ve "Dikkatli olun ve sakın sizi uyarmadığımı söylemeyin" başlıklarında, olayları anlatmadan önce de "Giriş" olarak bu kitabı okumamız gerektiğini söylemişti. Bu kısımlara bayıldım! Bir şekilde bana Şimşek Hırsızı'nı hatırlattı. Okuyanlar bilir; Percy, eğer kendimizde yarı-tanrı olma olasılığı görüyorsak kitabı okumamamızı söylüyordu. Burada ise "okumamız gerektiği"ni. Kısaca; güzeldi, okuması zevkliydi. Her seride muhakkak bir tane abayı yaktığım kötü çocuk vardır, bu seride benim yeni adamım; Fang. Fang! *-* ALINTILAR: - Onun her türlü sesi taklit edebildiğini fark ettiğimde Gaz Adam üç yaşlarındaydı. Iggy ve Fang'in seslerini inanılmaz biçimde başarıyla taklit etmesinden dolayı ikisi birçok kez yumruk yumruğa gelmişti. Bu esrarengiz bir yetenekti, o da bunu büyük bir memnuniyetle kullanıyordu. (sayfa 24 -Max) - O an ağlamaya başladım, ağaca Titanik'ten denize düşmüş de cankurtaran sandalına sarılmış gibi tutunuyordum. Kendimden geçene dek ağlamaya devam ettim. Hıçkırıklar yavaş yavaş ürpertiye dönüştü, kanlı ellerimle yüzümü gömleğime sildim. (sayfa 34 -Max) - "Iggy. Burada demokrasi yok," dedim. Duyduğu korkuyu anlayabiliyordum, ama yapacak bir şeyim yoktu. "Burada Maxokrasi var." (sayfa 41 -Max) - Ben zorlu, güçlü, çetin ceviz biriyim, değil mi? Kesinlikle... Peki, dişimi, sıcacık tavuk kızartmalı sandviçe değdirdiğim anda duyduğum zevkle acınası bir şekilde inler miyim? Hiç kuşkunuz olmasın... (sayfa 170 -Max)

Allah Beni Böyle Yaratmış (Pucca Günlük, #3)
Allah Beni Böyle Yaratmış (Pucca Günlük, #3)

2

Ben bunu okudum bir de değil mi? Zamanıma yazık....

Beden Hırsızı (Seçilmiş, #1)
Bahar Tanrıçası (Tanrıça, #2)