yamak, 254 adet değerlendirme yapmış.  (37/37)
  ileri »
Bitmiş Aşklar Emanetçisi
Bitmiş Aşklar Emanetçisi

7

"Sana güzel bir yaz günü gelmiştim. Karlı bir sabahta gidiyorum. Beş mevsim yaşamışız beraber Beş mevsim bir 'iç denizi' karartmaya yetti. İşte böyle sevgili... Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi... Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi." İclal Aydın çok satan ve büyük bir beğeni kazanan kitabı Hayat Güzeldir'den sonra, ikinci kitabı Bitmiş Aşklar Emanetçisi'nde bu kez öyküleriyle sesleniyor okurlarına. Bu öykülerin kahramanları bazen bir şiire, bazen bir köşe yazısına, bazen de yazarın belleğine, yüreğine ya da hayal gücüne konuk oldular. Aşkları, yalnızlıkları, acıları, özlemleri, mutluluklarıyla... onları tanıyacaksınız belki. Kendinizi bulacaksınız onlarda... Zaten, Cem, Ayşegül, İclal, fark etmiyor. Hepimizin hayatı bitmiş bir aşktan geçiyor. İclal Aydın'la tanışıklığım bu kitaba dayanır... Çok beğenerek, satırların altını çizerek okumuştum; tabi kaç yılından bahsediyorum, sanırım yıl 2003'dü. Hatta o kadar çok okudum, o kadar çok tavsiye edip ödünç verdim ki kitabım parça parça olmanın kıyısından döndü çoğu kez. Garip bir sadakat geliştirip ondan sonra çıkardığı neredeyse tüm kitaplarını da okumuşumdur; ama hiçbiri bu kitabın tadını vermemekle birlikte, yazara olan bakışımı da ne yazık ki değiştirmiştir. Bu kitabı bende özel kılan bir şeyler muhakkak vardır da derin bir analize girişecek vaktim yok:) Yukarıda alıntıladığım, kitabın arka kapağında geçen cümleler ve daha nice cümle geçen on yıla rağmen hala ezberimde tazeliğini korur. "Hiçbir şey ete çevirmiyordu kömüre dönmüş bir kalbi" diyordu mesela bir hikayenin başında... Nedret'in hikayesiydi sanırım... Başka birinde "Kimsenin umurunda değildi zaten ...Kırmızı arabanın eksik tekeri gibiydi" diyordu. Bol bol sonu üç noktalı cümleler, içinize batan kelimelerin ardından verilen uzun molalar vardı satır aralarında. Benim için güzel bir kitaptı en azından. Hani okumak isteyeniniz varsa, tavsiyemdir.

Sen Kimseyi Sevemezsin
Sen Kimseyi Sevemezsin

8

Uzun zamandır okuduğum en eğlenceli kitaptı diyebilirim. Aslında historical okumaktan sıkılmış biri olarak beni şaşırttı da denebilir. Belirtmeden edemeyeceğim, yazarla ilk tanışıklığımdı ve kitabı kapatınca başka kitabı var mı acaba diye merak etmeye başladım :) Önce karakterlerden biraz bahsedeyim: Benim için kitabın vazgeçilmezi elbette Pia oldu... Allah'ım yazar o kadar sevimli bir karakter yaratmış ki, anlatılan kadar güzel olmasaydı da Fia'yı severdim. Kızımız güçlü İskoç Lordlarından Duncan Maclean'ın kuzeni... Tek bir arzusu var o da Londra'ya gidip yazdığı oyunları kraliçe Elizabeth'e okutabilmek. Ve bu amaç uğruna göze almayacağı şey yok. Bu yüzden bir gece kaledeki şamdanları bir çuvala doldurduğu gibi kütüphane penceresinden kaçmaya niyetlenir. Ta ki pencerede bir yabancıyı görüp onu aşağı itene dek... İşte kızımızın Lord Thomas'la tanışıklığı da tam bu an gerçekleşir. Her ne kadar Fia onu hırsız zannetse de Thomas gizli bir görev için oradadır. Belirtmeden edemeyeceğim; ikilinin arasında geçen konuşmalar o denli komik, öyle eğlenceli ki kitap nasıl akıyor anlayamıyorsunuz. Bu ikilinin kaçma girişimleri Fia'nın uyuz hayvanlara olan zaafları yüzünden sekteye uğruyor ve kaçınılmaz son yakalanıyorlar. Neyse sizlere çok detay vermeyeyim :) Neticede çiftimiz evlenmeye mecbur bırakılıyor ve beraberce Londra'ya dönüyorlar. Dönüşleri de hiç kolay değil; önlerinde zorlu bir deniz yolculuğu ve aralarında da önlenemez bir çekim var... Londra'da işler ikisinin de planladığından farklı gelişiyor ve sonuçta mutlu son okuyorsunuz. Detaya inersem okumanıza gerek kalmaz:) Karakterlerden birinden daha bahsetmeden geçemeyeceğim Vikont Robert... Bu adama o kadar çok güldüm ki anlatamam... Umarım yazarın onun hikayesini anlattığı bir kitabı vardır. Ve yine aynı şekilde katı Lordumuz Duncan'ın da Ak Cadısıyla başına gelenleri merak etmiyor değilim:) Yani diyeceğim o ki arkadaşlar, bu kitabı okumadıysanız okuyun, pişman olmazsınız :)

  ileri »