yamak, 254 adet değerlendirme yapmış.  (35/37)
Mutluluk
Kalbimi Sana Verdim (Prince Trilogy, #2)
Çirkinin Aşığı (Prince Trilogy, #1)
Bir Aşk Masalı (Prince Trilogy, #3)
Veda
Veda

7

1. Dünya Savaşı sonunda işgal altındaki İstanbul'da bir konağa misafir oluyoruz satırlarda. Osmanlı'nın son maliye nazırı Ahmet Reşat Efendi'nin konağına... Aslına bakarsanız oldukça renkli bir aile karşımızdaki; ülkemizin mozaiği gibi rengarenk fertleri var. Saltanata yakınlığıyla bilinen Ahmet Reşat Efendi'nin vatan haini kabul edilmiş milli mücadeleye destek veren yeğeni Kemal'in konağın çatı katında saklanmasıyla başlıyor da denebilir esasen kitap. Neler yok ki kitapta... İşgal altındaki bir şehirde yaşanan kaos, insanların saltanat ve milli mücadeleciler arasında kalışları, aşk... Bir solukta okuyacağınız özenle yazılmış bir kitap... Öncelikle kitapta kalabalık bir aileden bahsedildiği için karakter sayısı oldukça fazla... Karakter sayısı fazla olunca da hikayede kullanılan malzeme fazla oluyor. Mehpare ve Kemal'in yaşadıkları akılda en çok kalanlardan... Kemal şehit olduğunda çok üzüldüğümü hatırlıyorum mesela(kitabı okuyalı uzun zaman oldu) Bir de bu tarz kitapların en iyi yanı tarihi öğrenmek için alternatif olmaları sanırım. Tarihi detaylarla süslenmiş, aile fertleriyle kurgulanmış yarı biyografik bu romanı okumanızı tavsiye ederim

Umut
Umut

9

Veda'yla başlayan yolculuk Umut'la devam ediyor ve Cumhuriyet'in ilk 15 senesine dek götürüyor bizleri. Öncelikle belirteyim ilk kitabı okumadan bunu okumayın! Neden mi: Efenim; o kadar çok karakter var ki sonra oturtamazsınız, kim kimin kızıydı, kim kimin kocasıydı falan... Reşat beylerin konak ahalisinin dışında bir de Bosna-Hersek göçmeni bir aileyi daha tanıyacaksınız bu kitapta. Yazarın baba tarafı göçmen... Göç etmiş bir ailenin vatan hasretini görebiliyorsunuz karakterlerde... ve diğer yanda... Ahmet Reşat Bey'in sürgüne gönderilmesi, değişen ülke koşulları... Kalabalık bir ailenin bir arada kalma çabaları... Bu tür kitapları sevmemin en büyük nedeni tarihi tarih kitaplarından değilde böyle öğrenmeyi tercih etmem sanırım. Akılda daha kalıcı oluyor bence... Bu iki aile birbiriyle nasıl ilişkilendiriliyor diye soracak olursanız hemen yanıt vereyim: Kulin'in annesi Sitare ve babası Muhittin evlenince bu iki aile de akraba oluyor haliyle... Beni en çok etkileyen şeylerden biri de zamanın genç mühendisi Muhittin'in ülke için canla başla çalışması oldu. O dönemdeki gençliğin en taktir edilesi yanıymış bu bence, şahsi menfaatleri minimumda tutarak ülke kalkınması için canla başla çalışmak... Kendimi de dahil ederek bu özeleştiriyi yapıyorum: Şimdiki gençlik o kuşağın yanında çok vasati bir yerde! Ve dipte kıyıda kalmış olsa da beni en çok etkileyen yanlarından birini daha yazayım sizlere... Sebahat ve Aram Aşkı... Zamanı düşününce bir Ermeni ile bir Türk'ün değil evlenmesi sevdalanması bile büyük günah... Ve bu iki körpe sevdalı pek çok engelle sınanıyorlar...

İlişki Durumu: Karmaşık (Truly, Idaho, #1)
İlişki Durumu: Karmaşık (Truly, Idaho, #1)

8

Rachel Gibson okuyanlar bu kadının farkını elbet bilirler... Evet tahmin edeceğiniz üzere kitabımız romantik komedi; ama yazarın bu işi bildiğini garanti ederim. Kitap Delaney'in yıllar sonra üvey babasının cenazesi için kasabaya dönmesiyle başlıyor. Tahmin edilebileceği gibi kızımızın bu kasabada uzun müddet kalmak gibi planları yoktur. Ta ki üvey babasının miras için koyduğu şartı öğrenene dek... Bu şart Delaney'i bir yıl boyunca kasabada kalmaya zorlamaktadır ve bu da yıllardır kaçmaya çalıştığı pek çok sorunu beraberinde getirir. Kitabı okurken böyle bir konunun bir romantik komedide değil de dramda karşımıza çıkması durumunu düşünmeden edemedim: neyden mi bahsediyorum... Şöyle ki... Üvey babamız pek de masum bir adam değil aslında; kendi öz oğlunu kabul etmeyecek kadar katı bir adam, üvey kızına ilgi gösterecek kadar çelişilerle dolu aynı zamanda. Aaa, bir de kontrol manyağı; bunu da atlamamış olayım. Yıllar boyunca mükemmel olmaya zorlanmış genç bir kadını okuyoruz aslında ve hayatının bir yerinde ipleri eline almaya çalışmasına tanıklık ediyoruz. Ve bir de Nick var tabi ki... Reddedilen öz evlat ve Delaney'in ardında bırakmaya çalıştığı gençlik karmaşası... Ben bu adama üzüldüm ne yalan söyleyeyim... Babası tarafından kabul edilmeyişinin yanı sıra küçücük bir kasabada onun üvey kızına gösterdiği ilgiyi izleyerek büyümüş bir çocuk. Delaney ne kadar imkan sahibiyse Nick bir o kadar sefalet yaşamış... Ama hiçbiri bu iki insanın aşık olmasına engel olamamış... Aşık olmak başka, kabullenmek bambaşka tabi... Biz de bu süreci okuyoruz işte...