Çok farklı bir roman, yer yer Gabriel Garcia Marquez ya da İhsan Oktay Anar tadı veriyor. Tam bir varoş ağzıyla, argo deyimlerle yazılmış olması çok enteresan bir hava katıyor. Ama sahi Tarlabaşı'nda hayatlar bu kadar dejenere midir?
ABD'nin 19. yy'daki zenci ırkçılığı üzerine bir roman. Konu beni çok sarmadı, değişik bir tarzı var ama ben anlatımı sevmedim. Yazarın neden birbirinden çok farklı öykülere sahip olan Lena ve Christmas'ın hikâyesini bir arada anlatmayı seçtiğine de anlam veremedim.
Akici ve ilginc olmakla beraber polisiye yonu zayif olan bir roman. Ayrica tarihi gondermeler de bekledigim olcude degildi.
Romanın dili ve anlatımı çok güzeldi, ancak hikâyesi içime afakanlar bastırdı! Böyle hayatlar da var tabii, ama bu kurguyu okurken ben böyle işkence çektiysem yazar bunları yazmaya nasıl katlanmış doğrusu merak ediyor insan...