John Rectorun İyileşmiş eski bir hükümlü cinayet işlediğinden kuşkulanırsa ne olur?

John Rector’un karanlık ve büyüleyici psikolojik gerilim romanı Paranoyada, Paranoya’da, Çiftçi Dexter McCray hem şüpheli hem dedektif oluyor. Sorunlu geçmişinden kaçmaya çalışan bu adam, evi terkeden karısını ölümle tehdit ettiğinin ertesi günü mısır tarlasının yanındaki kavak korusunda genç bir kızın cesedini bulur. Masumiyetini kanıtlama umuduyla gerçeği tek başına aramaya çıkar. Şimdi, ailesinden ve arkadaşlarından ayrı ve cinayet sırasında nerede olduğunu kanıtlayacak bir mazeretten yoksunken dağılmış bir hayatın parçalarını toplamasında ona yardım edebilecek tek bir kişi vardır: Ölü kızın kendisi kendisi... Rector, hikâyenin ve Katil kim? ‘Katil kim?’ tarzının karmaşıklığını anlamış, okuyucularını hem akılda kalıcı hem de huzursuz edici bir yolculuğa çıkarıyor...


Çetin,

“Çetin, karanlık ve akıcı bir macera... Harika bir anlatım. anlatım.”
- David Peoples

Paranoya,

“Paranoya, çağdaş romana unutulması güç, yeni bir ses getiriyor. John Rector, aldatıcı bir zarafetle her satıra karanlık bir titreşim kazandırmış. Baştan çıkarıcı türden bir psikolojik gerilim... Tek kelimeyle bayıldım!
- bayıldım!”
- Sean Doolittle

John

“John Rector, hasat zamanındaki bir traktör gibi ruhunuzu yarıp geçecek, fena halde sürükleyici bir roman kaleme almış. İyi kurgulanmış ve bu karanlık bu roman, okuyuculara deli bir adamın zihnine giriş bileti kesiyor. Paranoyaya kapılırken gelecek şoklara hazırlıklı olun. olun.”
- Suspense Magazine

Yazarın gerilimi arttırmaktaki başarısı Paranoyada açıkça görülebiliyor. Olaylar dizisi pek çok soruyu beraberinde getiriyor: Ölü kız gerçekten de doğaüstü bir varlık mı, yoksa Dexter yalnızca deli mi? Eğer cinayeti Dexter işlemediyse kim işledi? Yıllar önceki can alıcı gecede neler oldu? Fakat biz cevapları beklerken yazar da boş durmuyor, sevgili okuyucu. Zorlukları, her bölümde üst üste yeni bir solukla yığıyor. Roman, ne içinden çıkılamayacak kadar karmaşıklaşıyor ne de sıkıntıdan öldürecek kadar belli bir rayda ilerliyor. Karakter inşasına da diyecek yok, McCray daha pek çok romanı dolduracak kadar mahvolmuş bir profil. Okuyucu olarak, Dexterın yaptıkları karşısında ne düşüneceğinizi bilemiyorsunuz. Bütün o ilaçlar, iki muhtemel cinayet Garanti ediyorum, kitabın sonuna gelmeden elinizden bırakamayacaksınız.
- Spinetingler Magazine

Olağanüstü bir okuma deneyimi! Okurken, okumakta olduğunuzu unutuyorsanız kitap başarılıdır ve bu kitap kesinlikle başarılı. Bir parça doğaüstü karışmış yoğun romanları seviyorsanız, Paranoya sizi hayal kırıklığına uğratmayacak.
- The Novel Blog Reviews
(Yer kalırsa konulabilir)

Paranoya, Cennetimden Bakarken adlı kitabın kötücül ikiz kardeşi gibi.
- Books and Writers

John Rectorun esrarlı ve huzursuz romanı sizi anında baştan çıkaracak. Kontrolden çıkmış bir sarmaşık gibi sizi sarıp romanın sonuna kadar peşinizi bırakmayacak.
- Curled Up With a Good Book

John Rectorun karanlık ve büyüleyici psikolojik gerilim romanı Paranoyada, Çiftçi Dexter McCray hem şüpheli hem dedektif oluyor. Sorunlu geçmişinden kaçmaya çalışan bu adam, evi terkeden karısını ölümle tehdit ettiğinin ertesi günü mısır tarlasının yanındaki kavak korusunda genç bir kızın cesedini bulur. Masumiyetini kanıtlama umuduyla gerçeği tek başına aramaya çıkar. Şimdi, ailesinden ve arkadaşlarından ayrı ve cinayet sırasında nerede olduğunu kanıtlayacak bir mazeretten yoksunken dağılmış bir hayatın parçalarını toplamasında ona yardım edebilecek tek bir kişi vardır: Ölü kızın kendisi Rector, hikâyenin ve Katil kim? tarzının karmaşıklığını anlamış, okuyucularını hem akılda kalıcı hem de huzursuz edici bir yolculuğa çıkarıyor...


Çetin, karanlık ve akıcı bir macera... Harika bir anlatım.
- David Peoples

Paranoya, çağdaş romana unutulması güç, yeni bir ses getiriyor. John Rector, aldatıcı bir zarafetle her satıra karanlık bir titreşim kazandırmış. Baştan çıkarıcı türden bir psikolojik gerilim... Tek kelimeyle bayıldım!
- Sean Doolittle

John Rector, hasat zamanındaki bir traktör gibi ruhunuzu yarıp geçecek, fena halde sürükleyici bir roman kaleme almış. İyi kurgulanmış ve karanlık bu roman, okuyuculara deli bir adamın zihnine giriş bileti kesiyor. Paranoyaya kapılırken gelecek şoklara hazırlıklı olun.
- Suspense Magazine

Yazarın gerilimi arttırmaktaki başarısı Paranoyada açıkça görülebiliyor. Olaylar dizisi pek çok soruyu beraberinde getiriyor: Ölü kız gerçekten de doğaüstü bir varlık mı, yoksa Dexter yalnızca deli mi? Eğer cinayeti Dexter işlemediyse kim işledi? Yıllar önceki can alıcı gecede neler oldu? Fakat biz cevapları beklerken yazar da boş durmuyor, sevgili okuyucu. Zorlukları, her bölümde üst üste yeni bir solukla yığıyor. Roman, ne içinden çıkılamayacak kadar karmaşıklaşıyor ne de sıkıntıdan öldürecek kadar belli bir rayda ilerliyor. Karakter inşasına da diyecek yok, McCray daha pek çok romanı dolduracak kadar mahvolmuş bir profil. Okuyucu olarak, Dexterın yaptıkları karşısında ne düşüneceğinizi bilemiyorsunuz. Bütün o ilaçlar, iki muhtemel cinayet Garanti ediyorum, kitabın sonuna gelmeden elinizden bırakamayacaksınız.
- Spinetingler Magazine

Olağanüstü bir okuma deneyimi! Okurken, okumakta olduğunuzu unutuyorsanız kitap başarılıdır ve bu kitap kesinlikle başarılı. Bir parça doğaüstü karışmış yoğun romanları seviyorsanız, Paranoya sizi hayal kırıklığına uğratmayacak.
- The Novel Blog Reviews
(Yer kalırsa konulabilir)

Paranoya, Cennetimden Bakarken adlı kitabın kötücül ikiz kardeşi gibi.
- Books and Writers

John Rectorun esrarlı ve huzursuz romanı sizi anında baştan çıkaracak. Kontrolden çıkmış bir sarmaşık gibi sizi sarıp romanın sonuna kadar peşinizi bırakmayacak.
- Curled Up With a Good Book

İyileşmiş eski bir hükümlü cinayet işlediğinden kuşkulanırsa ne olur?

John Rector’un karanlık ve büyüleyici psikolojik gerilim romanı Paranoya’da, Çiftçi Dexter McCray hem şüpheli hem dedektif oluyor. Sorunlu geçmişinden kaçmaya çalışan bu adam, evi terkeden karısını ölümle tehdit ettiğinin ertesi günü mısır tarlasının yanındaki kavak korusunda genç bir kızın cesedini bulur. Masumiyetini kanıtlama umuduyla gerçeği tek başına aramaya çıkar. Şimdi, ailesinden ve arkadaşlarından ayrı ve cinayet sırasında nerede olduğunu kanıtlayacak bir mazeretten yoksunken dağılmış bir hayatın parçalarını toplamasında ona yardım edebilecek tek bir kişi vardır: Ölü kızın kendisi... Rector, hikâyenin ve ‘Katil kim?’ tarzının karmaşıklığını anlamış, okuyucularını hem akılda kalıcı hem de huzursuz edici bir yolculuğa çıkarıyor...

“Çetin, karanlık ve akıcı bir macera... Harika bir anlatım.”
- David Peoples

“Paranoya, çağdaş romana unutulması güç, yeni bir ses getiriyor. John Rector, aldatıcı bir zarafetle her satıra karanlık bir titreşim kazandırmış. Baştan çıkarıcı türden bir psikolojik gerilim... Tek kelimeyle bayıldım!”
- Sean Doolittle

“John Rector, hasat zamanındaki bir traktör gibi ruhunuzu yarıp geçecek, fena halde sürükleyici bir roman kaleme almış. İyi kurgulanmış bu karanlık roman, okuyuculara deli bir adamın zihnine giriş bileti kesiyor. Paranoyaya kapılırken gelecek şoklara hazırlıklı olun.”
- Suspense Magazine

Yazarın gerilimi arttırmaktaki başarısı Paranoyada açıkça görülebiliyor. Olaylar dizisi pek çok soruyu beraberinde getiriyor: Ölü kız gerçekten de doğaüstü bir varlık mı, yoksa Dexter yalnızca deli mi? Eğer cinayeti Dexter işlemediyse kim işledi? Yıllar önceki can alıcı gecede neler oldu? Fakat biz cevapları beklerken yazar da boş durmuyor, sevgili okuyucu. Zorlukları, her bölümde üst üste yeni bir solukla yığıyor. Roman, ne içinden çıkılamayacak kadar karmaşıklaşıyor ne de sıkıntıdan öldürecek kadar belli bir rayda ilerliyor. Karakter inşasına da diyecek yok, McCray daha pek çok romanı dolduracak kadar mahvolmuş bir profil. Okuyucu olarak, Dexterın yaptıkları karşısında ne düşüneceğinizi bilemiyorsunuz. Bütün o ilaçlar, iki muhtemel cinayet Garanti ediyorum, kitabın sonuna gelmeden elinizden bırakamayacaksınız.
- Spinetingler Magazine

İyileşmiş eski bir hükümlü cinayet işlediğinden kuşkulanırsa ne olur?

John Rector’un karanlık ve büyüleyici psikolojik gerilim romanı Paranoya’da, Çiftçi Dexter McCray hem şüpheli hem dedektif oluyor. Sorunlu geçmişinden kaçmaya çalışan bu adam, evi terkeden karısını ölümle tehdit ettiğinin ertesi günü mısır tarlasının yanındaki kavak korusunda genç bir kızın cesedini bulur. Masumiyetini kanıtlama umuduyla gerçeği tek başına aramaya çıkar. Şimdi, ailesinden ve arkadaşlarından ayrı ve cinayet sırasında nerede olduğunu kanıtlayacak bir mazeretten yoksunken dağılmış bir hayatın parçalarını toplamasında ona yardım edebilecek tek bir kişi vardır: Ölü kızın kendisi... Rector, hikâyenin ve ‘Katil kim?’ tarzının karmaşıklığını anlamış, okuyucularını hem akılda kalıcı hem de huzursuz edici bir yolculuğa çıkarıyor...

“Çetin, karanlık ve akıcı bir macera... Harika bir anlatım.”
- David Peoples

“Paranoya, çağdaş romana unutulması güç, yeni bir ses getiriyor. John Rector, aldatıcı bir zarafetle her satıra karanlık bir titreşim kazandırmış. Baştan çıkarıcı türden bir psikolojik gerilim... Tek kelimeyle bayıldım!”
- Sean Doolittle

“John Rector, hasat zamanındaki bir traktör gibi ruhunuzu yarıp geçecek, fena halde sürükleyici bir roman kaleme almış. İyi kurgulanmış bu karanlık roman, okuyuculara deli bir adamın zihnine giriş bileti kesiyor. Paranoyaya kapılırken gelecek şoklara hazırlıklı olun.”
- Suspense Magazine

Yazarın gerilimi arttırmaktaki başarısı Paranoyada açıkça görülebiliyor. Olaylar dizisi pek çok soruyu beraberinde getiriyor: Ölü kız gerçekten de doğaüstü bir varlık mı, yoksa Dexter yalnızca deli mi? Eğer cinayeti Dexter işlemediyse kim işledi? Yıllar önceki can alıcı gecede neler oldu? Fakat biz cevapları beklerken yazar da boş durmuyor, sevgili okuyucu. Zorlukları, her bölümde üst üste yeni bir solukla yığıyor. Roman, ne içinden çıkılamayacak kadar karmaşıklaşıyor ne de sıkıntıdan öldürecek kadar belli bir rayda ilerliyor. Karakter inşasına da diyecek yok, McCray daha pek çok romanı dolduracak kadar mahvolmuş bir profil. Okuyucu olarak, Dexterın yaptıkları karşısında ne düşüneceğinizi bilemiyorsunuz. Bütün o ilaçlar, iki muhtemel cinayet Garanti ediyorum, kitabın sonuna gelmeden elinizden bırakamayacaksınız.
- Spinetingler Magazine

İyileşmiş eski bir hükümlü cinayet işlediğinden kuşkulanırsa ne olur?

John Rector’un karanlık ve büyüleyici psikolojik gerilim romanı Paranoya’da, Çiftçi Dexter McCray hem şüpheli hem dedektif oluyor. Sorunlu geçmişinden kaçmaya çalışan bu adam, evi terkeden karısını ölümle tehdit ettiğinin ertesi günü mısır tarlasının yanındaki kavak korusunda genç bir kızın cesedini bulur. Masumiyetini kanıtlama umuduyla gerçeği tek başına aramaya çıkar. Şimdi, ailesinden ve arkadaşlarından ayrı ve cinayet sırasında nerede olduğunu kanıtlayacak bir mazeretten yoksunken dağılmış bir hayatın parçalarını toplamasında ona yardım edebilecek tek bir kişi vardır: Ölü kızın kendisi... Rector, hikâyenin ve ‘Katil kim?’ tarzının karmaşıklığını anlamış, okuyucularını hem akılda kalıcı hem de huzursuz edici bir yolculuğa çıkarıyor...

“Çetin, karanlık ve akıcı bir macera... Harika bir anlatım.”
- David Peoples

“Paranoya, çağdaş romana unutulması güç, yeni bir ses getiriyor. John Rector, aldatıcı bir zarafetle her satıra karanlık bir titreşim kazandırmış. Baştan çıkarıcı türden bir psikolojik gerilim... Tek kelimeyle bayıldım!”
- Sean Doolittle

“John Rector, hasat zamanındaki bir traktör gibi ruhunuzu yarıp geçecek, fena halde sürükleyici bir roman kaleme almış. İyi kurgulanmış bu karanlık roman, okuyuculara deli bir adamın zihnine giriş bileti kesiyor. Paranoyaya kapılırken gelecek şoklara hazırlıklı olun.”
- Suspense Magazine

Yazarın gerilimi arttırmaktaki başarısı Paranoyada açıkça görülebiliyor. Olaylar dizisi pek çok soruyu beraberinde getiriyor: Ölü kız gerçekten de doğaüstü bir varlık mı, yoksa Dexter yalnızca deli mi? Eğer cinayeti Dexter işlemediyse kim işledi? Yıllar önceki can alıcı gecede neler oldu? Fakat biz cevapları beklerken yazar da boş durmuyor, sevgili okuyucu. Zorlukları, her bölümde üst üste yeni bir solukla yığıyor. Roman, ne içinden çıkılamayacak kadar karmaşıklaşıyor ne de sıkıntıdan öldürecek kadar belli bir rayda ilerliyor. Karakter inşasına da diyecek yok, McCray daha pek çok romanı dolduracak kadar mahvolmuş bir profil. Okuyucu olarak, Dexterın yaptıkları karşısında ne düşüneceğinizi bilemiyorsunuz. Bütün o ilaçlar, iki muhtemel cinayet Garanti ediyorum, kitabın sonuna gelmeden elinizden bırakamayacaksınız.
- Spinetingler Magazine

İyileşmiş eski bir hükümlü cinayet işlediğinden kuşkulanırsa ne olur?

John Rector’un karanlık ve büyüleyici psikolojik gerilim romanı Paranoya’da, Çiftçi Dexter McCray hem şüpheli hem dedektif oluyor. Sorunlu geçmişinden kaçmaya çalışan bu adam, evi terkeden karısını ölümle tehdit ettiğinin ertesi günü mısır tarlasının yanındaki kavak korusunda genç bir kızın cesedini bulur. Masumiyetini kanıtlama umuduyla gerçeği tek başına aramaya çıkar. Şimdi, ailesinden ve arkadaşlarından ayrı ve cinayet sırasında nerede olduğunu kanıtlayacak bir mazeretten yoksunken dağılmış bir hayatın parçalarını toplamasında ona yardım edebilecek tek bir kişi vardır: Ölü kızın kendisi... Rector, hikâyenin ve ‘Katil kim?’ tarzının karmaşıklığını anlamış, okuyucularını hem akılda kalıcı hem de huzursuz edici bir yolculuğa çıkarıyor...

“Çetin, karanlık ve akıcı bir macera... Harika bir anlatım.”
- David Peoples

“Paranoya, çağdaş romana unutulması güç, yeni bir ses getiriyor. John Rector, aldatıcı bir zarafetle her satıra karanlık bir titreşim kazandırmış. Baştan çıkarıcı türden bir psikolojik gerilim... Tek kelimeyle bayıldım!”
- Sean Doolittle

“John Rector, hasat zamanındaki bir traktör gibi ruhunuzu yarıp geçecek, fena halde sürükleyici bir roman kaleme almış. İyi kurgulanmış bu karanlık roman, okuyuculara deli bir adamın zihnine giriş bileti kesiyor. Paranoyaya kapılırken gelecek şoklara hazırlıklı olun.”
- Suspense Magazine

Kendisini kıta Avrupasının kökleşmiş KADERLERİNE ZİNCİRLENEN İKİ AŞIĞIN HİKAYESİ

Bir süre Avrupa'da yaşayan güzel Kontes Olenska'nın, muhafazakar ve kemikleşmiş alışkanlıklarından soyutlayarak, yeni tarz katı adetlerin hüküm sürdüğü New York'a geri dönüşü sosyetede büyük yankı uyandırır.

İyi bir yaşama biçimi ve yeni tarz bir sosyete yaratmak hevesindeki Amerikan burjuvazisi, kendilerine Avrupadan geçmiş pek çok alışkanlığı küçümserken, aslında benzer bir hayatın içinde yaşadıklarını bilmiyorlardı.etfayata bakışları da öyleydi. Bir kadın için en kötü evlilik dul kalmaktan daha iyiydi. Ama evlenilecek erkeğin duruşu, sosyal statüsü ve serveti, seçimleri zora sokuyor, bayanlar arasındaki rekabeti arttınyordu.wMay, konuma sahip genç avukat Newland Archer ile evlenmek konusunda çok istekliydi; Archerın kalbi ise Madam Olenskadaydı güzeller güzeli May Welland'ın nişanlandıkları gece ortaya çıkan Kontes Olenska, kocasını terk ediş öyküsü, entelektüel ruhu, özgürlüğe düşkünlüğü ve onun kocasından boşanıp kendisiyle evlenmesi herkesten farklı olan duruşuyla sosyetenin hayatını renklendiren bir figür haline gelir.

Melankolik bakışları ve ulaşılmaz tavırlarıyla Archer'ın yüreğine hançer gibi saplanan bu genç kadın, özlemini duyduğu duyguların karşılığını genç adamda bulur. Peki, hiçbir şeyin gizli kalmadığı bir toplulukta aşkı özgürce yaşama arzusu iki aşık için elinden geleni yapıyordu. Madam Olenska ise, ne servetten vazgeçiyor, ne de Archera duyduğu sevgiden.,,Cjizlice yapılmış anlaşmalar, kadınların ayak oyunları, gizli buluşmalar, küçük ama ayıp karşılanan tensel yaklaşımların gölgesinde var olmaya çalışan bir aşk... Ama kimin aşkı daha gerçekti?Hem kıtalar ne fark ediyordu ki? Aşk, Amerikada da Avrupada da aşktı...Amerikan edebiyatının önemli kadın yazarlarından biri olan Edith VVharton, aşkın masumiyetini anlatırken bu yoldaki her türlü gizli kapaklı işi kabul edilebilir sayan Amerikan toplumuna da eleştiri getirmekte_n_ alamıyor kendisini. Pulitzer Ödüllü bu romanı A okurken Mayin acısını yaşayacak, Archer için endişelenecek-ve Madam Olenskanın durumuna şaşıracaksınız. mümkün olabilecek midir?

Kendisini kıta Avrupasının kökleşmiş ve kemikleşmiş alışkanlıklarından soyutlayarak, yeni tarz bir yaşama biçimi ve yeni tarz bir sosyete yaratmak hevesindeki Amerikan burjuvazisi, kendilerine Avrupadan geçmiş pek çok alışkanlığı küçümserken, aslında benzer bir hayatın içinde yaşadıklarını bilmiyorlardı.etfayata bakışları da öyleydi. Bir kadın için en kötü evlilik dul kalmaktan daha iyiydi. Ama evlenilecek erkeğin duruşu, sosyal statüsü ve serveti, seçimleri zora sokuyor, bayanlar arasındaki rekabeti arttınyordu.wMay, Archer ile evlenmek konusunda çok istekliydi; Archerın kalbi ise Madam Olenskadaydı ve onun kocasından boşanıp kendisiyle evlenmesi için elinden geleni yapıyordu. Madam Olenska ise, ne servetten vazgeçiyor, ne de Archera duyduğu sevgiden.,,Cjizlice yapılmış anlaşmalar, kadınların ayak oyunları, gizli buluşmalar, küçük ama ayıp karşılanan tensel yaklaşımların gölgesinde var olmaya çalışan bir aşk... Ama kimin aşkı daha gerçekti?Hem kıtalar ne fark ediyordu ki? Aşk, Amerikada da Avrupada da aşktı...Amerikan edebiyatının önemli kadın yazarlarından biri olan Edith VVharton, aşkın masumiyetini anlatırken bu yoldaki her türlü gizli kapaklı işi kabul edilebilir sayan Amerikan toplumuna da eleştiri getirmekte_n_ alamıyor kendisini. Pulitzer Ödüllü bu romanı A okurken Mayin acısını yaşayacak, Archer için endişelenecek-ve Madam Olenskanın durumuna şaşıracaksınız.

KADERLERİNE ZİNCİRLENEN İKİ AŞIĞIN HİKAYESİ

Bir süre Avrupa'da yaşayan güzel Kontes Olenska'nın, muhafazakar ve katı adetlerin hüküm sürdüğü New York'a geri dönüşü sosyetede büyük yankı uyandırır.

İyi bir konuma sahip genç avukat Newland Archer ile güzeller güzeli May Welland'ın nişanlandıkları gece ortaya çıkan Kontes Olenska, kocasını terk ediş öyküsü, entelektüel ruhu, özgürlüğe düşkünlüğü ve herkesten farklı olan duruşuyla sosyetenin hayatını renklendiren bir figür haline gelir.

Melankolik bakışları ve ulaşılmaz tavırlarıyla Archer'ın yüreğine hançer gibi saplanan bu genç kadın, özlemini duyduğu duyguların karşılığını genç adamda bulur. Peki, hiçbir şeyin gizli kalmadığı bir toplulukta aşkı özgürce yaşama arzusu iki aşık için mümkün olabilecek midir?