- Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü?
- Para neden herkesin güvendiği tek şey?
- Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?
- Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar?
- Geleceğin dini bilim mi?
- İnsanların miadı çoktan doldu mu?
100 bin yıl önce Yeryüzü'nde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak?
Çoğu çalışma insanlığın serüvenini ya tarihi ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, ancak Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim'le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor. İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor.
Harari ayrıca geleceğe bakmaya da zorluyor okuru. Yakın zamanda insanlar, dört milyar yıldır yaşama hükmeden doğal seçilim yasalarını esnetmeye başladılar. Artık sadece dünyayı değil, kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir?
- Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü?
- Para neden herkesin güvendiği tek şey?
- Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?
- Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutlulu... tümünü göster
Hep gazeteler dergiler yapar bu listeyi. İlk defa okuyucu oluştursun bakalım
Hep gazeteler dergiler yapar bu listeyi. İlk defa okuyucu oluştursun bakalım
Antoine Roquentin bir yazar. Bouville diye bir Fransız şehrinde, ünlü bir adamın - Marquis de Rollebon- biyografisini yazmaya uğraşıyor. Bir yerlerden adama ait mektuplar çalmış, sürekli kütüphaneye gidip araştırma yapıyor, Fransa sokaklarında geziniyor, insanları gözlemliyor.
Bunun öncesinde denize taş atarken birden bir şeylerin değiştiğini düşünüyor. Bunu sonradan düşünürken bir delilik nöbeti olduğunu ya da hastalandığını filan varsayıyor. Ama bir türlü bu hastalıktan,krizden kurtulamıyor ve adamakıllı değiştiğine inanıyor. Etrafına farklı açılardan bakıyor, masayı sandalyeyi sorguluyor. Varlıkları ya da yoklukları açısından değil de varlar ve ben bunun bilincine nasıl vardım? gibi daha çok. Kendisi için de "varım ben" diyor, isteyerek varolmadım ancak varım. Varlığının anlamsızlığını düşünerek tiksinti duymaya başlıyor, aynalardan kaçıyor.
Kitabı okurken sıkılıyorsunuz çünkü içerisine girmek kolay değil. 100 küsür sayfadan sonrasında ise kapılıyorsunuz, Roquentin'in sorgulamaları sizi alıp götürüyor.
Antoine Roquentin bir yazar. Bouville diye bir Fransız şehrinde, ünlü bir adamın - Marquis de Rollebon- biyografisini yazmaya uğraşıyor. Bir yerlerden adama ait mektuplar çalmış, sürekli kütüphaneye gidip araştırma yapıyor, Fransa sokaklarında gezini... tümünü göster