Stefan Zweig kalemi diye bir gerçek var ki o da insanı öykünün içine alan ve hiç bırakmamacasına sarıp sarmalayan bir kalem. Stefan ile ilk tanışma bu öykü ile oldu ve devamını da getirdi bu öykü . Bir günde bitimlik , önerilir. Alın ve aldırın :)
Güzel bir uzun öyküydü.
http://kitaplardansayfalar.blogspot.com.tr/2016/12/bilinmeyen-bir-kadinin-mektubu.html
Stefan Zweig in çok çok ünlü olan ve dünya çapında binlerce hatta belki de milyonlarca kişi tarafından okunmuş bu kitabı gerçekten konusunda farklı ve ilgi çekiciydi. Yazarın daha birçok eseri mevcut. Uzun bir mektup şeklinde yazılmış ve çok sevdiği sevgilisi dediği tarafından tanınmamış ama hayat bu ya ondan bir çocuğunun olduğunu anlatan psikolojik aşk hikayesi. 18. Yüzyılda geçen akıcı güzel bir hikaye.
Çok sevdiğim bir yazarın okuduğum ilk kitabıdır. Konusu ve anlatımı beni çok etkilemişti. Duyguyu size hissettiren bir kitap.
Geçen günler içinde okudum, bir kadın mektubunun tüm zarifliğini ortaya koymuş kitap. Akıcı buldum, bazı cümlelerin altını özellikle çizdim. Hüzünlü, güzel bir hikaye.
Be Stefan Zweig' kitaplarının çoğunu çok seviyorum zaten. Bu kitabı da çok beğendim. Bence hem sıradışı hem de kendi çizgisinden sapmayan yazarlara en iyi örneklerden biri..
Daha önce ruhumda böylesine bir çığır açılmamıştı. İncecik bir kitap, sanırsın damla ama aslında sele bile neden olabilir bu kitap zihinde.
''Sana, beni asla tanımamış olan, sana.''
oldukça güzel bir kitaptı... stefan zweig in her kitabina hayran olan birisiyimm ve bu kitapta mükemmeldi takintili askin geldiği konum beni kendine cektiii
yazarın kadın duygularını bu derece guzel ve anlayarak yazması oldukca hosuma gidiyor
bi arkadasımın hediyesiydii ona beni bu kitapla tanıstırdıgı icin cok minnettarım
takıntılı ask temasını sevenler için mükemmel bir kitappppp
Hayranı olduğum Stefan Zweig'dan "aşkın psikolojisi" üzerine benzersiz bir öykü.
Bir adam; bir kadının duygularını, bir kadının bir adama duyduğu "mutlak aşk"ı, bir kadından daha iyi nasıl anlatabilir?
Belki okuduğum her öyküsünden sonra bunu belirtiyorum ama, Zweig kadar bir karakterin iç dünyasını bu kadar derin, bu kadar içten, bu kadar her satırda kendini hissettirircesine ifade eden çok az yazar vardır. Bir kez daha saygı duydum.
Ahmet Cemal'in muhteşem çevirisinden okumanızı tavsiye ederim.
Masanın ortasında duran mavi vazoya her yıl kendi yaş gününde beyaz gülleri koymaya devam ederek; hiç tanımadığı hatta varlığından bile haberdar olmadığı bu kadının, haklı onurunu ona bahşederek, onun anısını yaşatma şıkkını seçmiş olabilir mi? Kim mi? Kahraman yani yazar! Gerçek de olsa hayal ürünü de olsa bu sorunun cevabı bir tek bu öykünün yazarının zihnindeydi! Gerçekliğinin olmamasını sadece hayal ürününden türemiş, kurguya dayalı bir hikaye olmasını dilemek istiyorum. Ne var ki bu, Stefan Zweig imzalı bir kitap olunca ciddi şüphelerim var. Kim bilir?