Kitap Tavsiyesi ve Fikir Alışverişi

Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.

* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.


Tür: Genel | Açılış, 28 Temmuz 2011
<< tüm tartışmalar

Listeden cikarilan kitap "Kucuk Prens"

Tartışma Cevapları
« geri 1 2 3

1 ile 10 arası cevap gösteriliyor, toplam 28 cevap.
12 kişiden 12 kişi beğenmiş.

Yorum yapan arkadaşlar Küçük Prens'i okudunuz Mu? Ben okudum.

Kitapta denilen şu:

Bu asteroidi ilk kez 1909 yılında bir Türk gökbilimci teleskopla gözlem yaparken görmüş.

Bu buluşunu hemen Uluslararası Gökbilimi Toplantısı'nda büyük bir heyecanla sunmuş, ama
adamcağız şalvar, cepken ve fes giyiyor diye onun söylediklerine hiç kimse değer vermemiş.
Büyükler böyledir işte...

Bir süre sonra bir Türk lideri herkesin Avrupalılar gibi giyinmesini zorunlu kılmış, hatta buna
uymayanları ölümle cezalandıracağını söylemiş de, 1920 yılında aynı gökbilimci etkileyici ve şık bir
giysiyle Asteroid B-612'yi tanıtabilmiş. Bu kez herkes ilgiyle izlemiş onun söylediklerini.

İnsanların bilgiye değil dış görünüşe değer verdiğini anlatmaya çalışılmış.

9 yıl, 3 ay     
8 kişiden 8 kişi beğenmiş.

Osmanlı İmparatorluğunda Padişah II. Mahmut 1828 yılında Yayınladığı Kıyafet Nizamnamesi ile sarık, kavuk ve biniş giyilmesini yasakladı, ceket, pantolon ve fes giyilmesi kuralını getirdi. Hatta halk padişahın fesi zorunlu tutması üzerine "Gavur Padişah. Bize Yunan Fesi giydiriyor."dedi. II. Mahmut kendi de sakalını kısa keserek modern kıyafetler ile halkın içine çıktı ve modern kıyafetlerle portrelerini yaptırarak devlet dairelerine astırdı.

Yani kitapta bahsedilen 1909 yılında okumuş Türkler şalvar, cepken giymiyorlardı. ceket, pantolon giyiyorlardı. Kitaptaki ile ortak olanarak sadece fes giyiyorlardı.

Kitapta 1920'de Avrupalılar gibi giyinilmesi zorunluluğundan bahsetmiş. Mustafa Kemal Atatürk'ün Kıyafet İnkılâbı ise 1934 yılında yapıldı. Denilen zamandan 14 yıl sonra. Kıyafet İnkılâbı ile şapka giyilmesini zorunlu tutması üzerine halk "Gavur Mustafa Kemal Atatürk. Bize Müslüman Fesi yerine Gavur Şapkası giydiriyor."dedi. Şaka gibi ama gerçek. 106 yıl önce fes Yunanlının olduğu için Padişah gavurken, Fes Müslümanının olmuş, şapka giyilmesi mecbur olduğu için Atatürk için aynı Gavur sıfatı zikredilmiş.

Ne Padişah II. Mahmut ne de Mustafa Kemal Atatürk dinsizdiler. Her ikiside toplumun görünüş olarak birlik ve düzen içerisine sokmaya çalışan liderlerdi. Sadece her yüzyıl yapılan her yeniliğe "Gavur İcadı" deme hastalığından muzdarip bir halk kitlemiz var.

9 yıl, 3 ay     
5 kişiden 4 kişi beğenmiş.

Bir şey anladıysam ne olayım! Konuyu açan arkadaşın neyin hakaret olduğunu dahi yazmamış. İşin ilginç yanı çok kısa sürede (bir saat... çok mu... yarım saat...) okunacak bir kitabı okumadan, (doğru veya yanlış) duyuma dayanarak ilgili kitapta hakaret olduğunu söylüyor (üstelik bu kişi öğretmen olduğunu söylüyor). İlginç yani! Hakaret diye bahsedilen şey Trueblue arkadaşımızın bahsettiği bölüm ise gerçekten dükkanı kapatıp gidelim. Bu bir tarih kitabı değil masal. Varsayalım ki içeriği masal olan Küçük Prens'de karakterlerden biri "Türkler aptaldır" demiş olsa, buna hakaret deyip kitabı yasaklayacağız mı? Bir insana (ister doğru, ister yanlış) diktatör demenin hakaret olduğunu kim söyledi? Türkiye'nin Pedegoji anlayışı acayip yani. Fransa'da 10 yaşındaki çocuklara okutulan bazı kitapların içinde geçen bazı metinleri görseniz... yani...

Belirli bir eğitim düzeyine sahip insanlardan bazılarının "hakaret" olgusunu algılama biçimlerine hayret ediyorum. Milli Eğitim'de Ermeni, Rum, Arap ırkına hakaret devlet politikası olduğu bir yerde Türk'e hakaret edilmesini sorun yapmak çok komik geliyor bana. Daha düne kadar Kürt ırkı insandan değildir tezi devlet politikası değil miydi (ben Türküm ve bundan da gurur duyuyorum, ki onlar tarihe yön vermişlerdi, Rum veya Arap da olsaydım gurur duyardım, çünkü onların da çok katkıları oldu uygarlığa!) "İnsana hakaret edilmez" prensibimiz olacağına "ırkıma hakaret ettirmem" prensibimiz olmuş. Aslında hayvana bile hakaret edilmez ya, orası ayrı bir trajedimiz! Çünkü hiçbir hayvan hakaret geni taşımaz. Hakaret kültürü sana/bana insana mahsustur! Hiç bir kitapta hiç bir ırka, gruba, öndere, peygambere, (ister taştan olsun, ister altından olsun) hiç kimsenin tanrısına ve insana hakaret edilmesin isteriz! Yalnız, herkesin (peygamberi ve tanrısı hariç) ırkı, grubu, önderi ağır ve sert eleştiriye hazır olmalı. Herkesin çok ağır eleştirilip sorgulanacağı bir döneme giriyoruz. Çağdaş gençliğe hazır olun, benden söylemesi!


===============================================================
Murat Belge'nin 12/08/2005 tarihinde Radikal'de çıkan 'Küçük Prens' nasıl okunur? yazısı:

Sabahın gazetelerine bakarken, Vatan'da Saint-Exupery ve Küçük Prens üstüne bir haber-mülâkat karışımıyla karşılaştım. Şöyle bir başlık: 'Küçük Prens'te Atatürk'e hakaret yok, Avrupalıya eleştiri var!'

Bu kitapta, evet, laf arasında, 'Türk diktatörü' diye bir laf geçer. Anlaşılan bu, bizde hep olduğu gibi, bir mesele haline geldi, diye düşünüp gerisini de okudum. Geçen gün de '100 Temel Eser' denilen o öteki tuhaflığın arasından çıkarıldığına dair bir haber gözüme ilişmişti. 'Acaba arada bir bağlantı mı varmış?' diye düşündüm ve kitabı çeviren Fatih Erdoğan da bunun muhtemelen böyle olduğunu söylüyor: "'Atatürk'e hakaret eden bir kitabı nasıl listeye koyarsınız' gibi, baskılardan çekindiler" demiş. Bunu hiç kaçırmayacak çok kişi var ortalıkta. Bu vesileyle hükümete 'gerici', 'Atatürk düşmanı' diye bağırırken, Atatürk'le ilgili bir cümlenin varlığı veya yokluğuna göre, bir kitabı listeden çıkarmayı 'çağdaş'lığına sığdıranlar... Bu 'çağdaşlar'dan yana eksiğimiz olmaz hiç.
Haberde, Türkiye'de sevilen bir kitap olan ve bu nedenle birçok farklı çevirisi yayımlanan Küçük Prens'te bu bölümün şimdiye kadar nasıl çevrildiği de gösterilmiş. Bu Türkiye'de çok sık olabilir durumdur. Bir kitabı çevirirken, buranın yasal ya da yalnızca ideolojik yapısına uyup uymayacağına dikkat etmek zorundasınızdır. Önemli olan bizim yasal ya da ideolojik yapımız olduğuna göre, kitabın gerçekliğini değiştirmişsin veya çarpıtmışsın, ne çıkar? Bizim anlayışımıza göre gerçeklik zaten çarpıtılmak üzere var olan bir şeydir.
Resmi düzey, resmi ideoloji bunun kabulüne dayalı durduğuna göre, özel bireyler de kendi özel çarpıtmalarını yapma hakkına sahipler. Bu arada Nehir Yayınları için kitabı çeviren, aklından, gönlünden geçeni dökmüş, 'Sokağa başını örterek çıkan kadınların örtülerini, genç-ihtiyar demeden polis ve jandarma eliyle, zorla açtırmış.' Küçük Prens'in kendisinde olmasına imkân olmayan sözler, ama madem adamcağız Atatürk hakkındaki hissiyatını başka türlü söyleyemiyor, Saint-Exupery'nin arkasına sığınıp, 'Bu bir çeviridir' ayağına yatarak söyleyecek. O bunları söyleyecek, öbür cephe de 'diktatör' lafını sansürleyip 'lider' diyecek. Bu konuda en son söz sahibi olan herhalde Saint-Exupery'dir.

Bu arada, mülâkat veren yayıncı da son derece nötr birtakım olgulardan söz eder bir havada, anlatıyor: "Lider olumlu, diktatör ise olumsuz bir çağrışım yapıyor... (Biz) 'Türk lideri' dedik. Yalnız geçen yıl çevirmenimiz, orijinalliğini bozmamış ve 'Türk diktatörü' olarak çevirmiş. Ama tepki oldu. Yeniden 'Türk lideri' ifadesine döndük."
Bu anlatımdan, 'ama tepki oldu' kısmını ben resmi düzeyden gelen bir şey olarak değil (zaten oradan bir şey geldiğini hatırlamıyorum), 'halk'tan gelen bir tepki olarak yorumladım. Bu da birileri için 'ideal durum' olmalı -Türkiye nihayet istenen kıvama geldi. 'Otoriteler'in uyuduğu durumda, halkımız bu gibi durumları tespit ediyor ve milli duygularını anında dile getirerek müdahale ediyor. Herkes polisini, savcısını yüreğinde taşıyor.

Küçük Prens'i okuyup burada başka bir şeye değil de, 'Türk diktatörü' lafına takılacak zihni yapıyı, böyle bir 'okuma adabı'nı almış okurlardan meydana gelmiş bir toplum olmak, büyük bir başarı.

9 yıl, 3 ay     
5 kişiden 3 kişi beğenmiş.

Arkadaşlar, yanlış anlaşılma olmasın, ben genel bir değerlendirme yaptım. Benim yazım "hakaret" algısına yönelik idi. doğrudan Küçük Prens ile igili değildi. Zaten Küçük Prens ile ilgili de Murat Belge'nin yazısını paylaştım.

@Trueblue sizin yazdıklarınızdan "Ama içeriğin anlamları çok büyük" cümlesi hariç, tamamını olumladım zaten, size karşı bir eleştirim olmadı. Hatta yazdığınız bir iletideki "Fes'e bağlılık olmayan bir İslam inancı haline gelmiş" cümlesi ile alakalı olarak şimdi bir şey aklıma geldi :)

Sarıktan fese geçilince fes dine uymaz, sarıkta kalalım deyip ayaklanmışlar. Festen şapkaya geçince bu sefer de şapka dine uymaz, fes dini bir şeydir deyip ayaklanmışlar. Sarıktan fese geçme dayatması bir diktatörlükdü, fesden şapkaya geçme dayatması da. Fes dinde yoktur deyip ayaklanmak da, şapka dine uymaz deyip ayaklanmakta gericiliktir. Ama, şapka giymek çağdaşlıktır demek en büyük gericiliktir! Bırakın isteyen istediğini giysin. Sarık takmakla alim olunmaz, şapka takmakla çağdaş olunmaz" diye bir slogan ile bu cümleyi bitirelim :)


Ancak, öğretmen hakkında olumlama yapamayacağım malesef. Öğretmenim demeseydi mesaj bile yazmayacaktım.
Sırf bu yüzden yazdım, çünkü öğretmenlik konusunda hassasım da ondan! Öğretmenliğini tartışmadım, (öyle anlaşıldıysa özür dilerim) "hakaret" algısını tartıştım. Bu konuya daha da yazmayacağım, polemik oluşmasın diye...

Sadece şunu belirteyim:

@ay'raç, son mesajında "...ilk mesajımda kitabi 2.kez elden gecirdigimden bahsettim ve de sayfa dahi belirttim." diyor.

@ay'raç'ın ilk mesajı:
Icinde Turk'e hakaret iceren,kimine gore 2.Mahmut, kimine gore Ataturk'e ithaf edilen bu cumleler olmasina ragmen,"kitap kitaptir" dusuncesiyle hala cocuklarimiza okutulabilir mi? Bir ogretmen olarak sizlerin de fikirlerini merak ettim.

Ben ilk mesaja göre iletimi yazdım!

9 yıl, 3 ay     
4 kişiden 3 kişi beğenmiş.

Bildiğim kadarıyla Küçük prens'in çeşitli baskılarında çeşitli şekilde geçiyor bu ifadeler. Bir çevirisinde bu kısımlar sansürlü iken, başka zaman yapılan bir baskısında / çevirisinde ''Türk diktatör '' yine başka bir çeviride '' Türk Lider '' olarak geçiyor. Dolayısıyla bu tarz kitapları gerçekten anlamak için birkaç çeviriden faydalanmak gerektiği kanısındayım bu bir.

İkincisi, ben '' Kitap kitaptır '' düşüncesiyle birlikte '' Fikir, fikirdir. '' düşüncesine sahibim. Benimle aynı fikirde olmaması, kitabı okumamam ya da okutmamam için bir sebep olamaz. Benzer şekilde kitapta hakaret yer alması da okumam için engel değildir. Bu tarz davranışların da çocukları koruyacağına inanmıyorum. Bırakalım çocuklar her şeyi okusun, her fikri edinsin, düşünsün ve kendi yargısına varsın.

Özetle,

'' Barika-i hakikat müsademe-i efkardan çıkar. ''

9 yıl, 3 ay     
3 kişiden 2 kişi beğenmiş.

Küçük prens kitabına güzel diyorlar kütüphanemde var bir ara okurum iyi okumalar sizlere

9 yıl, 3 ay     
2 kişiden 2 kişi beğenmiş.

@Baran arkadaşım Türkiye artık bilgi kirliliği ile kaynayan bir yer haline geldi. Derin Tarih diye bir dergi var. Damat Ferit Paşa'yı 11 çocuklu yapmıştı.Halbuki Mediha Sultan ile Ferit Paşa'nın çocukları olmamış ve Paşa, eşinin oğlu ile torunlarını ailesi kabul ederek mirasını da onlara bırakmıştır.

O nedenle ne okuduğuna dikkat etmek lazım. Ayrıca Fes'in nasıl bir tarihsel gelişimi olduğunu anlatmıştım. Fes'e bağlılık olmayan bir İslam inancı haline gelmiş. Bari fes Müslümanların kıyafeti olsaydı da bu kadar vavela koparılsaydı.

9 yıl, 3 ay     
8 kişiden 2 kişi beğenmiş.

Yaptiginiz yorum bir internet sayfasinda da mevcut.evet oyle bir gorus de var, yani yazarin onu kast etmis oldugu.oyle olsa bile bir Turk uzerinden boyle bahsedilmesi bizim icin hos bir durum degildir.Ve yine bu bahsi goremeyenler icin, kitabin baska cevirilerinde boyle bahsedilmemis.belki ondandir goremeyisiniz.

9 yıl, 3 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Ay'raç arkadaşım en önemli hata burada işte. Küçük Prens bir çocuk kitabı değil. Bir yetişkin kitabıdır. Küçük Prens'te bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılır. Kitapta Küçük Prens'in ağzından yetişkin insanların hataları, aptallıkları ve büyüdükleri zaman unuttukları basit çocuk bakışı vurgulanır. Çocukluğunu iyi hatırlayan herkes bunu anlayacaktır. Çünkü çocuklar olanı görür. Toplumsal şartlandırmaları ve bahneler bulma ya da suçlama mekanizmalarını değil. Bence her yetişkinin çocukluğunu o temiz, yalanlar ile dolmamış aklını hatırlaması için okuması gereken bir kitap.

9 yıl, 3 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

@asau arkadaşım şimdiye kadar Küçük Prensi 3 kere okudum. Siz okudunuz mu bilmiyorum. Ama yazdığım konu dışında kitapta Türk ile ilgili bir bölüm yok. Kitabın zaten hepi topu 95 sayfa. Çabucak okunabilecek bir eser. Ama içeriğin anlamları çok büyük. Okuyup kararı kendiniz vermenizi tavsiye ederim.

İyi okumalar. :)

9 yıl, 3 ay     
« geri 1 2 3
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar