Amatör Yazarlar

Yazmayı sevdiğinizi ve ileride bir yazar olmak istediğinizi düşünüyorum. Gelin, fikirlerimizi paylaşalım. Neler yazarsınız? Yazarken nelere dikkat edersiniz? Hiç kitap çıkarmaya çalıştınız mı? Hadi, bu grup sizi bekliyor! :)


Tür: Amatör Yazarlar | Açılış, 09 Temmuz 2011
<< tüm tartışmalar

Kalemimizden Bir Bölüm

Tartışma Cevapları

11 ile 20 arası cevap gösteriliyor, toplam 40 cevap.
2 kişiden 2 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

Elindeki dosyaları bitirip, tarihi yazarken satırlara; gerçekler, yan odadan gelen kardeşinin hıçkırık sesleri… hepsi, anlam buluyordu zihninde bir kez daha.

Yan odada hıçkırıklarla ağlayan kardeşini sessiz bir çaresizlikle dinlerken içinin irinini satırlara aktarıyordu. Satırlar her geçen gün acıya bağışıklık kazansa da kasvetinden bir şey kaybetmeyen kalbini temizleyebilirmiş, kardeşini teselli edemeyişini aklayabilirmiş gibi onlara sığınıyordu. Oysa, saplanıp kaldığı o bataklıktan hangi kelimelerle kurulmuş cümleler kurtarabilir ki onu?

Kapının tıklatılmasıyla birlikte “Sedef..gelebilir miyim?” diyen Burçin halasının sesini işitmesi bir oldu.
Babaannesi, Simay ve halasından başka kapısının açık olduğu biri varmışçasına, her seferinde bunu sorması yine biraz ironik geldi genç kıza.
Gözlerinden akan bir damla yaşı daha ilk anda öldürüp “gel halacım” dedi.

Halası, hiçbir şey söylemeden içeri girdi ve yatağın üzerine oturdu. Pikenin üzerindeki çiçeklere sanki okşuyormuş gibi dokundu. O, günlük sorularını sıralamaya başlarken Sedef de monotonluğun verdiği rahatlıkla bir taraftan cevaplarını sıralıyor, bir taraftan da elindeki kâğıda bir şeyler karalamaya devam ediyordu.

“Olağan dışı hiçbir şey yok. Simay hakkında hiçbir şey söylemedi. Rahatla!“ diyerek, biraz daha kasvetlenmesini istiyormuş gibi komut verirken beyni kalbine, halası bir anda “Kardeşinin sana ihtiyacı var. Yanına git bence “ dedi ve genç kızı ne hale getirdiğini umursamadan çıktı odadan.

Bir an hareketsiz kaldıktan sonra ayağa kalktı Sedef. Eli kapı koluna uzandığı anda “hayır “dedi içinden bir ses, çığlık çığlığa, “Hayır… Daha kendini avutamazken onu nasıl avutursun? Daha kendi yaralarına kabuk bağlatamamışken, yüreğinde yanan mumlar her yıl dönümünde hacmini belki de yüz katına kadar çıkarıp canını yakarken nasıl olurda ona “geçecek canım “ dersin.

Tüm seslere kulak tıkayıp gitmek istedi genç kız yine de. “Olsun “ dedi içindeki sesi bastırmak istercesine. “Olsun. Sarılırım, elini tutarım gerekirse yalan söylerim”
Ama yine de kendini ikna edemedi. Biliyordu, yapamazdı… Ağlamaktan harap olmuş gözlerine bakıp acısını bilmiyormuş gibi, anlamıyormuş gibi “ağlama “ diyemezdi.
---------------------------------------

ilk bölümünde olduğum Siyah Kelebek adlı ilk hikayemden ufacık bir bölüm :)
-daha yayınlamadım :( -

fazlaca acemi olduğumun farkındayım ama yine de paylaşmak istedim.

11 yıl, 3 ay     
2 kişiden 2 kişi beğenmiş.

Suç bizde değil ki;
Ensest bir ilişki, kağıt ile kalemin ki…
İşte hep bu yüzden sakat doğar, tüm aşk cümleleri...

11 yıl, 3 ay     
Profil Resmi

Bu yorum silinmiş

1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Hadi artık, çıkarın şu kitapları da biz de gurur duyalım :D

10 yıl, 10 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Gündüzün kavurucu sıcağından uzak bir çöl gecesi. Etrafta ılık ve kuru esen rüzgarın uğultusu dışında hiç bir ses yok. Gözün alabildiğine kum denizi ve etrafta tek bir adam dışında hiçbir canlı yok. Öylece durmuş Doğu ufkuna bakıyor. Hiç kıpırdamadan, sanki nefes bile almıyor. Kalın bacakları, kolları ve boynu, uzun boyuna karşın hiçte garip durmuyor. İri yapılı ve dazlak adamın üzerinde dizlerinin altına varan siyah bir pardesü, altındaysa vücut hatlarını belli eden pantolon var. Üzerinde ne bir çanta ne de cep, çöl kadar düz ve sade bir varlık.

Güneşin doğuşuna yakın, tüm çölü kaplayan kanın tüten buharı yüzünden ayak bilekleri hizasında ince bir sis, tüm çölü örtmeye başladı. Adam bunun doğal bir koza ya da kuluçka evresi olduğunun farkındaydı. Doğu ufkundan başlayan pembe deniz yavaşça belirmeye başlıyordu. Bu koca kum çölünün üstü kalın ve koyu bir kan tabakasıyla kaplıydı ve şimdi ince sis her şeyi gizlemeye çalışıyordu.

Adam 'Artık harekete geçme vakti geldi.' dercesine başını öne eğip kaldırdı ve baktığı ufkun aksine Batı'ya dönüp yürümeye başladı. Hareketleri vahşi bir hayvana dokunmaya çalışan biri kadar dikkatli ve yavaştı ama acele etmesi gerektiği, kirpiksiz göz kapaklarının altındaki kara yuvarlaklardan belli oluyordu, gözlerinde korku ve endişenin parıltıları vardı. Tüysüz ve gri bir vücuda sahipti, kendi ırkı gibi Gözbebekleri olmayan kara gözleri vardı ırkının ve düz bir kesikten oluşan ağızları. Kulaklarının olması gereken yerde ''Y'' harfine benzeyen ve pasta dilimi şeklinde üç delik vardı. Kulak deliklerinin içinde siyah ve akışkan bir sıvı.

Ufuk her zamankinden daha vahşi bir kırmızıya sahipti ve Doğu ufkunda yağmur yağıyordu. Güneşin dokunduğu bulutlar kararıyor ve gökyüzünü karartıyordu Yağmur damlaları insan kadar olmalıydı ki adamın olduğu yerden bile fark ediliyordu. Yerde ki sisin altındaki kan hareketlenmeye başlamış ve etrafı garip bir uğultu kaplamıştı. Yerin derinliklerinden gelen İnsan seslerinin karmaşası ve coşkusundan sadece '' İn'' ve ''Kan'' kelimeleri ayırt ediliyordu. Adam hızlanmaya başladı, artık 'Av ' olduğunun farkındaydı. Koşar adım Batı'ya ilerliyor ve ardına bakmıyordu. Güneşin ona ne getirdiğini görmek istemiyordu ama altından gelen sesler neler olduğunu tek kelimeyle anlatıyor gibiydi ''Kan''.

......


/ Kaçış

11 yıl, 3 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

...
"Ben...Ben bir şair olmak istiyorum..." dedi karga, yarı mahcup yarı hevesli.
"Şair mi? Şair ha? Hem de o sesle!" diye alay etti bülbül, şaşırmış görünüyordu.
"Ses mi? Sesin ne önemi var ki?" dedi karga, şaşırma sırası ondaydı. "Kanatları kullanmak değil midir önemli olan?"
...

11 yıl, 3 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Hmmm güzelmiş :) Karakterlerin hepsi yabancı mı?

11 yıl, 5 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

''Monzez sana aşığım'' dedi. Şuan yanında kim olduğumu bilmiyorum,dünya senin etrafında dönüyor,senden başka bir şey görmüyor,düşünemiyorum. O kadar bir aşkla bağlıyım ki sana; Saçlarına dokunup her bir teline ayrı sözcükler kondurabilirim.
Sonra göz kapaklarına yıldızları indirebilirim,
Karşımda en güzel kadını gördüğüme yemin bile edebilirim.. Monzez lütfen bir şeyler söyle dedi son soluğuyla genç adam. Gözlerini monzez'in ufacık ellerine,soğuk görünen yüzüne dikti.Sanki bir şeyler söylemek istemiyor,ağzını katiyen açmak istemiyordu genç kadın. Leonardo bu söylediklerin gerçekten çok güzel ve bu dünyada hiç tatmadığım duygular.Ancak Leonardo benim için bu söylediklerin hiç bir anlam ifade etmiyor belki şuan karşımda ölsen bile bir kaç gün üzülmem dışında çok fazla etki edebileceğini de sanmıyorum.Taşlaşmış bir kalbe sahibim.Ruhsuz bir kadınım artık leonardo anlıyor musun? Bunları söylerken monzez'in yüzü iyice katı bir hal almıştı,umursamaz tavrı devam ederken karşısında ki adamı görmek bile istemiyordu. ''Kim olduğumu unutup ,yeniden var etmek istesen beni, yanında kim olarak görmek isterdin?''dedi leonardo. Monzez bu soru şaşkınlıkla karşıladı ne söyleyeceğini bilmeden -bu sorunun cevabı sende...bana kim olarak geldin? dedi. ''tenim deli gibi yanıyor,kalbim deli gibi çarpıyor ve aklımda yine tek sen varsın. sence kim olarak gelmiş olabilirim.?''dedi leonardo. ''ben biliyorum sen kim olarak gelmeyi istedin'' sorular karşısında şaşkını dönmüş olan monzez kaçamak cevaplar vermek istiyordu ancak karşısında ki adamın çaresizliğini de anlıyor gibiydi,bir titreme hissetti tüm vücudunda irkildi ve adamın iri siyah gözlerinde ki yanan ateşe baktı çok güzellerdi,gözlerinin sıcaklığı yüzünü kırmızı gelincikler gibi kızartmıştı buda çok hoşuna gitti.O an leonardo dudakları titrerken ''senden başka birini düşünmeyen ,teninde özgürlüğünü bulacağına inanan bir adam.'' dedi. ''bencilce''dedi monzez .'' birlikte kazanılabilecek bir özgürlük olabilirdi bu.Nasıl olsa ne olarak geldiğimi sen daha iyi biliyorsun.''dedi leonardo artık o kadar çekingen,ürkek davranmadan konuşabiliyordu nede olsa kalbinin ve dilinin prangaları kırılmıştı bir kere ya kazanacaktı monzezi yada özgürlüğünü monzez'in güzel dudaklarında bırakacaktı.

10 yıl, 10 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

''Çıkarın beni bu duvarların arasından''İşte böyle sesleniyordu kafasının içerisinde ki ses.Çevresinde uzanan duvarlara baktı kapalı dört duvar ne bir pencere nede bir kapısı vardı.İçeride loş bir karanlık tek görebildiği duvar! Bir kaç saat kadar duvarların dibinde dolanıyor elleriyle her yanını yokluyor ama bir çıkış yolu yok,yüzünden gözlerine doğru damlayan ter damlaları ve dizlerinin titremesine teslim oluyor,duvarın dibine çöküp çaresizliğine ağlıyor. yorgunluktan gözlerini kapıyor,uykuya dalıyor.

Yüzüne vuran güneşin kavurucu etkisiyle uyanıyor,elleriyle gözlerine gelen ışık hüzmesini engellemeye çalışıyor sıcak! Nerede olduğunu bilmiyor uyuduğunda dar olan duvarların arasındayken şimdi gözü alabildiğine toprak ve kızgın kumlar üzerinde ayılmaya çalışırken buluyor kendini. ''bunlarda neyin nesi böyle!'' diyerek kendi etrafında bir tur dönerek bakıyor çevresine alabildiğine sonsuzluk görüyor,yürüyerek geçemeyeceği bir sonsuzluk.. Kendini bu seferde kızgın kumlara bırakıyor,ağzını toprağa gömüyor,dişlerinin arasında gıcırdayan kum taneleri..

Kulaklarında bir çınlama ve tekrar uyanış''lanet olsun'' tüm bu olanlarda neyin nesi.Soğuk sert bir demirin üzerinde ayılıyor.Çevresinde koşuşturan blue jeanli tayfalar gemide ve kimse onun varlığını umursamıyor. Olabildiğine mavi bir okyanus ''tüm bunlara son vermenin zamanı geldi'' demirlere tırmanıp kendi sulara atmadan önceden arkasına son kez bakıyor geminin devasa bir büyüklükte olduğunun şimdi farkında ama ''farkında olmasam daha iyi'' diye düşünüyor,bunlar bana zihnimin bir oyunu hiç biri gerçek olamaz, tüm bunlar gerçek olamaz..

Ömer Ç./neden yazıldığı belirsiz şeylerden.

11 yıl, 2 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

ASLINDA YABANCI DEĞİL UYDURMA. kULAĞA HOŞ GELEN İSİMLER VE MEKAN ADLARI OLUŞTURMAYI SEVİYORUM

11 yıl, 5 ay     
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar