Dinler Tarihi

Dinler Tarihi meraklıları, araştırma severleri grubuma bekliyorum. http://ilahiyatcinin-dinlertarihi-gunlugu.blogspot.com/


Tür: Tarih | Açılış, 27 Ağustos 2012
<< tüm tartışmalar

HRİSTİYANLIKTA ÖLÜM SONRASI HAYAT VE DİRİLİŞ

Tartışma Cevapları
« geri ileri »

1 ile 1 arası cevap gösteriliyor, toplam 1 cevap.
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

Hristiyanlık ortaya çıktığı coğrafya itibariyle ve Yahudiliğin Kutsal Kitabını Eski Ahit kabul etmesi nedeniyle, önceki dini mirastan belirli ölçülerde yararlanmıştır. Hristiyanlığın kurucusu İsa Mesih’in ölüm sonrası hayat tartışmasında Sakudilere karşı Ferisilerden yana olması, bu noktada Hristiyanlığın Yahudilikle kesişme noktasını bize bildirmesi açısından önemlidir. Yeni Ahit’te İsa ile Sadukiler arasında şöyle bir konuşma geçtiği bildirilmektedir. Kıyamet yoktur diyen Sadukiler o gün İsa’ya gelerek kendisinden sorup dediler: Ey muallim, Musa dedi: ‘Eğer bir adam çocuğu olmadan ölürse, kardeşi onun karısını alacak, ve kardeşine zürriyet yetiştirecektir.’’ İmdi, bizde yedi kardeş vardı; birincisi evlendi ve öldü, ve zürriyeti olmadığından karısını kardeşine bıraktı. İkincisi ve üçüncüsü de, yedincisine kadar öyle öldü. Hepsinden sonra da kadın öldü. İmdi, kıyamette kadın o yediden kimin karısı olacaktır? Çünkü hepsi onu aldılar. Fakat İsa cevap verip onlara dedi : Siz kitapları ve Allah2ın kudretini bilmediğinizden sapıtıyorsunuz; zira kıyamette onlar ne evlenirler, ne de kocaya verilirler, ancak gökte olan melekler gibidirler. Fakat ölülerden kıyam hakkında Allah tarafından size; ‘Ben İbrahim’in Allah’ı, İshak’ın Allah’ı ve Yakup’un Allah’ıyım.’ Diye söylenen sözü okumadınız mı? Allah ölülerin Allah’ı değil, ancak yaşayanların Allah’ıdır (Matta 22:23-32) Bu akıl yürütme şu anlama geliyor: O hayat sahibi olanın Tanrı’sı olduğu için, onun ölüyü tekrar hayata döndürmesi mantıki bir zorunluluktur; ve bundan dolayı diriliş mutlaka meydana gelecektir. Bunun yanında Matta 10:28 diriliş inancının İsa tarafından öğretilen temel Hristiyan inancının bir parçası olduğunu göstermekte sıkça başvurulan bir referanstır: ‘’Bedeni öldürüp de canı öldürmeye kudreti olmayanlardan korkmayın; ancak daha ziyade cehennemde hem bedeni, hem canı helak etmeye kudreti olanlardan korkun.’’ Cehennemde bedenin yok olabilmesi için, önce dirilişin olması gerekmektedir.
İlk Hristiyanlar genellikle, İsa nasıl ölümden dünyadaki bedeniyle diriltildiyse ve kendisini diriltecek olanların ‘’ilki’’ olarak tanımlandıysa, diğer insanların et ve kemikten oluşan fizik bedenlerinin de ahiret gününde tamamen hayata geri döndürüleceğine inanıyorlardı. Roma Katolik Kilisesi, Protestan ve Ortodoks kiliseler tarafında Hristiyanların inancının ortak bir ifadesi olarak kabul edilen, son şekli 8. yy’da verilen Apostol Kredosu’nda bu inanç ‘insan vücudunun dirilişi’’ olarak ifade edilir. Ölümden sonra diriliş, 1215 yılında yapılan, 4. Lateran Konsili tarafından kabul edilmiş Roma Katolik Kilisesinin temel dogmasıydı. Bu görüş daha sonra Skolastik dönemin önemli simalarından Thomas Aquınas tarafından sistemleştirilmiş ve felsefi terimlerle ifade edilmiştir. Aquınas’a göre insan ruhu bedenin formu olması nedeniyle, bedenle ruhun birleşmesi ruhun en temel tabiatıdır; ruh bedenden ayrıldıktan sonra tabiatından uzaklaşmıştır ve mükemmelliğini kaybetmiştir. Bu nedenle insan ruhu bedenle birleşmeyi arzular ve bu da ancak bedenin ölümünden sonra dirilişi ile gerçekleşebilir. Klasik Anglikan teolojisinin temellerini oluşturan İngiliz teolog Richard Hooker’ın eserlerinde ve Homilies kitaplarında bu düşünce ikrar edilir. Bunların yanı sıra, diriliş inancı Hristiyan Reformistler Jonh Calvin ve Martin Luther tarafından savunulmuş temel Protestan öğretisidir.
Ancak bedenin dirilişi düşüncesi Kutsal Kitapta açıkça yer alan ölüm sonrasına ilişkin tek inanç değildir. Bu dünyadaki bedenin ölümden sonra dirileceğinden Yeni Ahit’te kesin bir dille söz edilmediği gibi, Pavlos, et ve kan Allah’ın melekütunu miras alamaz; çürüme de çürümezliği miras alamaz diyerek bu düşünceyi reddetmiş görünmektedir(Korintoslulara Birinci Mektup 15:50). İlk önem Kilise Baba’larından Origen, ruhani bedenle dirilişin ilk savunucusu olarak kabul edilir. ‘’Tanrı’nın emriyle dünyadaki hayvani beden, cennette yaşamasını mümkün kılmak için ruhani bir bedenle değiştirilecektir (Korintoslulara Birinci Mektup 15:36-8). Origen Pavlos’tan farklı olarak dünyadaki bedeni tabii beden değil de hayvani beden olarak adlandırmaktadır.
Çağdaş Hristiyan dünyada, ruhani diriliş düşüncesi ölüm sonrası kişisel devamlılığın yorumlarından biri olarak görülür. İngiliz Kilisesinin doktrininde bedenin varlığı, kişisel devamlılık için ifade ve davranış aracı olarak gerekli görünür. Felsefi anlamda ruhun ölümsüzlüğü doktrinini bir inanç olarak görmediklerini ve bedensiz hayalet gibi bir gelecek hayatı redettiklerini açıkça dile getirmekle beraber, mezarda yatan gerçek fiziki yapının tekrar hayata döndürülmesi kelimesi kelimesine inanmayı da reddetmektedirler.
Günümüzde Hristiyan kiliseleri ölüm sonrası hayatı inancın ayrılmaz bir parçası olarak görürken, bunun alacağı şekil konusunda zaman zaman birbirlerinden ayrılmaktadır. Protestan kiliseler de hem ruhun ölümsüzlüğü hem de bedenli diriliş görüşlerinin savunucularını görmekle beraber, Katolik kilisesi bu konuda daha sistemli bir yapı ve bütünlük arzeder. Katolik kilisesinin ilmihali, ölülerin sonsuz bir hayata diriltilmelerini bir Hristiyan inancı olarak açıkça savunur. İsa nasıl ölümden diriltilmişse, erdemli insanlar da ölümden sonra diriltilecek ve İsa ile sonsuz bir hayat yaşayacaktır. Ortodoks kilisesi de, ruh ve bedenden oluşan insanın ölümden sonra diriltileceğini, ruh ve bedenin birbirine bağlı olduğunu kabul eder.
Sonuç olarak, Hristiyan düşüncesinde Yahudilikten farklı olarak ölüm sonrası hayatın varlığına ilişkin dini gelenekte herhangi bir tereddüt olmamakla beraber, gelecek hayatın bedenli ya da ruhani diriliş ve ya ruhun ölümsüzlüğü şeklinde olacağı tartışma konusu olagelmiştir.

11 yıl, 8 ay     
« geri ileri »
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar