Kitaplardan En Sevdiğimiz Alıntılar

Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...

Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)


Tür: Genel | Açılış, 27 Mayıs 2012
<< tüm tartışmalar

H. Nihal ATSIZ, Deli Kurt

Tartışma Cevapları
« geri ileri »

1 ile 3 arası cevap gösteriliyor, toplam 3 cevap.
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

"Balâ Hatun fısıldadı:
-Olmaz! İnsanlar her şeyi bilmeyecektir.
İsa Beğ devam etti:
-Olmaz. İnsanlar ancak gördüklerini bilecek, bildiklerini görecektir.
Anası tamamladı:
-Olmaz. İnsanlar daima bir şeye hasret kalacaktır.
İki yeni fısıltı daha duyuldu:
-Olmaz. İnsanlar bilemeyecektir.
Bunları söyleyenler, İsa Beğ'in arkasında peyda olan iki hayaletti ve bu hayaletler Çakır'ın babasıyla amcasıydı.
Bu sefer hepsi birden seslendiler:
-Bizi unutma!
-Bizi an!
Anası tek başına söyledi:
-Ölüm o kadar güç değildir. Unutulmak yamandır.
Babası fısıldadı:
-Asıl ölüm unutulmaktır.
Amcası ilave etti:
-Unutmak da ölmektir.
İsa Beğ devam etti:
-Hayat birkaç hatıradır.
Balâ Hatun bitirdi:
-Hayat ölümün başlangıcıdır.
Çakır, farkına varmaksızın elindeki Kur'an'ı açmıştı. O zaman beş hayalet birden tekrarladılar:
-İnsan anıldıkça yaşıyor demektir.
-Anıldıkça yaşıyor demektir.
-Yaşıyor demektir..."

10 yıl, 7 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

''Öyle ki,içlerinden biri ve en irisi tokatı yiyip devrilince öteki ikisi tabana kuvvet kaçmış,yaşıtları arasında en hızlı çocuk olan Çakır onlara yetişememişti. Doğrusu kaçan Rum'a yetişmeye imkan yoktu. Bu
onlara Tanrı vergisiydi.''

''Evin önünde bir at durunca Satı Kadın kapıdan göründü. Elli beşine gelmişti. Fakat hâlâ dinç ve yakışıklıydı. Yüzü hâlâ kırışmamıştı. Boru değil, Türkmen kızıydı.''

''Deli Kurt, hoca ile derse başlayıncaya kadar Kuran'dan yalnız Fatiha’yı bilirdi. Bunu kendisine Satı Kadın ezberletmişti. Simdi hoca da İhlas suresini öğretmişti. Murad,Çakır'a gelerek ihlas'tan kendisini imtihan etmesini istemiş. Çakır'ın da himmetiyle iyice bellemişti. Bu
hevesin sebebini Çakır iki gün sonra anladı. Mezarlık yakınından geçerken gözleri ister istemez Bala Hatun'un mezarına ilişti ve keskin gözleriyle bir kaç yüz adımlık mesafeden Murad'ın orada olduğunu gördü. Elleri açıktı. Birden içi sızladı ve hayâletleri hatırladı.
Belliydi ki çocuk, Fatiha'dan fazla olarak yeni öğrendiği İhlas'ı da annesinin ruhuna gönderiyordu.''


''- Deli Kurt sipahi olmaya karar verdi. Bugün aldığı sonuçla da olabileceğini gösterdi değil mi ? Ne dersin beğ ?

Beğ onu zaten beğenmişti. Takdirini esirgemedi. Yüzlerce yıldan beri can harcamış bir ailenin mensubu olmanın alışkanlığı ile cevap verdi :

- Olur elbette...İnşallah benim oğullarımla birlikte nice savaşlara girip ya gazi,ya şehit
olurlar.

Türkmen Beği,çadırında konuk olan bu on yasındaki öksüze Türklükteki en büyük,en üstün iki
rütbeden birini temenni ediyordu.''

''-Çaşıt nasıl olur ?
-Çaşıt Rum'dan olur,Firenk'ten olur,Çıfıt'tan olur ama sen onu tanıyamazsın. Çünkü o Türk kılığına girer.''


''- Dervişlerin sağı solu belli olmaz,diye cevap verdi. Şeyhleri ne derse onu yaparlar,devlete padişaha karşı gelirler. Torlak Kemal'e uyan kalabalığın içinde Müslümanlar bulunduğu gibi Gâvurlar,Çıfıtlar da var. Onlarda din,diyanet,soy sop arama. Aralarında öz bir adalar olduğu gibi kalleş kişiler de vardır. Sözün kısası ; Akıl,sır erer kimseler değildir.

''Deli Kurt,atının üstünde dimdik duruyor, dervişlerin bir ağzından tekrarladıkları sözün ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Dervişler biraz daha yaklaşınca ne dedikleri anlar gibi oldu : 'La ilahe illallah'diye bağırıyorlar,bunun arkasından bir şey daha söylüyorlardı. Bunun da 'Muhammeden Resullullah' olması lazımdı,ama pek benzemiyordu. Deli Kurt dikkat kesildi. Dervişler biraz daha yanaştılar. O zaman bu ikinci sözün ne olduğu anlaşıldı. Herifler 'Baba Resullullah' diye haykırıyorlardı. Bu ne biçim Müslümanlıktı? Bu 'Baba' kimdi? Deli Kurt o zaman Çakır'a hak verdi. Bunlar Müslüman falan değil,bir takım delibozuk serserilerdi. Zaten öyle olmasa bir Yahudi dönmesinin arkasından giderler miydi?''

''Çakır'ın öfkesi yatışmıştı :
- Şarapla pekmezi ayıramayacak kadar alık mısın ?
- Yok ağam ! Yeryüzünde Eflatundan sonra en akıllı adam benim ama telaşla pekmez yerine şarap alıvermişim. Renkleri çok benziyor da.. Hem ikisinin da aslı üzüm olduktan sonra.. Zarar etmez.''

''Bunun için mi sıkılıyor,uykusu kaçıyordu ? 'Gökçen senin neyine ' diye kendi kendine sordu. Hiç...Yabancı bir kız,bir çoban kızı...Bu bunalma Gökçen için olamazdı. Deli Kurt gönlünün içinden fışkıran ateşi söndürmeye çalışarak bir sebep bulmaya uğraşıyordu. Acaba kızın gözlerini görmeden döneceği için mi üzgündü ? Gözlerinin önünden hep Yassı Tepe geçiyordu. Yeşillikle koyunlar...Tadına doyum olmayan o kaval sesi...Sonra Gökçen'in sorusu : 'Neden geç kaldın ?''

''Kara Çoban , dikkatle Deli Kurt'un yüzüne bakarak fikrini söyledi :
- Osmanlı'nın da bizim gibi adam olacağı hiç aklıma gelmezdi. Ben onları canavar sanırdım.
Balaban cevap verdi :
- Bir tokatla adam öldürmek canavarlıksa dediğin doğru. Arkadaşlığa gelince Osmanlılar güvenilir kişilerdir.
Bununla Osmanlı sözü kapanmış oluyordu.''

''- Masaldaki Şeytan’ı aldatan yedinci kızın,hani su kalbi olmayan kızın adı yok mu ?
Kara Çoban,yüzünü göğe çevirerek bir sey arıyormuş gibi bakarken cevap verdi :
- Olmaz olur mu ? Masalda da, gerçekte de kalbi olmayan bütün kızların adı Gökçen'dir !...''

''- Osmanlı ! Benim güveyim olacağa benziyorsun. Uzak uzak ellerden buraya kadar geldiğine göre artık senden bir şey saklamak olmaz. Erimle önceleri sevişiyorduk. Benim yüzüme bakardı. Sonra bir gün Karaman'dan bir fakı gelip kocamın aklını çeldi. Bu fakı benim kafir olduğumu , beni Müslüman etmezse günaha girip cehennemde yanacağını kocama iyice aşıladı. Kocam beni namaz kılmaya zorladı. Kendi de kılmazdı , ama benim kılmamı istiyordu. Bu Varsaklar arasında namaz kılan pek bulunmadığı halde , benimki onlara batıyordu. Benden çekinir oldu. Böylece gözlerimden rahatsız olmaya başladı. Ben de içimden gelmediği halde
iki yüzlülük edip namaz kılmadım. Soyumuz Uygur'dur. Ta Kamlançu ülkesinden beri böyle göregelmişiz. Bunu kabul etmeyen kocam bir gün kızımız da alarak kaçtı. Çok üzüldüm. Tanrının yakın bir kulu olduğum halde beni bırakıp gitmesine çok ağladım. Onu da , kızımı da çok özlüyordum. Yıllardan sonra gizli bilgi ile nerde bulunduğunu öğrenip yollara düştüm. Türlü emeklerden sonra olduğu yere vardım. Başka kadınla evlenmiş , çocuğu da olmuştu. Herkes bilmesin diye Gökçen'in teyzesi imisim gibi konuk oldum. Beni sevmedin de mi kaçtın ? diye sordum. Hayır seviyorum, dinsizliğinden kaçtım , dedi. Sevgin doğru mu ? dedim. Doğru dedi. Peçemi açtım. Sevgisi olsaydı hiç bir şey olmayacaktı. Meğer sevgisi bitmiş. Bakışıma dayanamadı. Bir kaç gün sonra da ölmüş. Gökçen'i buraya getirmedim. Varsağa bir yük yeterdi. Ona soyumuzu ve gizli bilgileri öğretip döndüm.''

''Ya bu gizli bilgileri kimden öğrendin ?
- Bu bizim soyumuzun bilgisidir. Bize Irkıloğlu derler. Yağmur yağdıran tas da atalarımızdan kalmadır.

Kadın büyük bir yakınlık göstererek her soruya cevap verdikçe Deli Kurt'un güveni artıyordu. İçinde düğüm olan soruyu sordu :

- Bacım ! Sen gerçekten Müslüman değil misin ?
- Oğul ! Siz Osmanlılar da Karamanlılar gibi insanın yüreğindeki nesneye mi karışırsınız ? Müslüman olup olmadığımı niye soruyorsun ? Türk olduğum yetmiyor mu ?
- Yanlış anlama bacım. Niçin Müslüman değilsin diye sormuyorum. Müslüman değil misin , değilsen nesin diye soruyorum.
- Müslüman değilim.
- Nesin ?
- Türküm dedim ya ...
- Ben de Türküm ama Müslüman’ım da ... Senin dinini öğrenmek istiyorum.
Kadın bir zaman sustuktan sonra su cevabı verdi :

- Biz insanları dinlerine göre değil ,soylarına göre ayırırız''

9 yıl, 9 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

''Biri Osmanlı sipahisiydi. Bir tokatta adam öldürür , bir kılıçta kelle uçururdu. Öteki Türkmen beğiydi. Bir yumrukta boğayı çökertir , bir vuruşta demir kalkanı ikiye biçerdi. Fakat iste kılıçları kırılmıyordu. Çünkü çifte su verilmiş çelikten olan kılıçları en büyük ustaların elinden çıkmıştı. Biri Türkmen kılıcıydı , biri Osmanlı kılıcı...Asker olduğu için her şeyi asker kafası ile düşünmeye alışıktı. Gökçen'e karsı duyduğu sevgiyi de askerce düşünüyordu. Bu sevgi bir savaştı. Savaş olduğu için de kıyasıya bir uğraşma, karsı
taraf ne kadar kuvvetli olursa olsun sonuna kadar bir didişme gerekti. Sevdiğini söylemek teslim olmak demekti. Hiç insan son kozlarını oynamadan yenilmeyi kabul eder , teslim olur mu?''

''Semendire haziran sonunda kuşatıldı. Bu Sırb'ın bir akçalık bile değeri yoktu , ama sağlam kalenin ardında bütün ordusunu toplamıs olduğu için dayanıyordu. Yoksa Sırp Sındığı'nda , Kosova'da yaptığı gibi meydan savasına çıksa bir iki saatte isi bitirilir , ordusu yok edilirdi. Zaten su Rumeli'deki milletler arasında dayanıklı hangisi vardı ki ?.. Ama Macar'a gelince iş değişiyordu. Hele atlısı pek yaman , gözü pek oluyordu. Bu yüzden değil midir ki , sairin biri Macarlar için : Kafirde yiğit varsa eğer sade Macardır , Hem kendi yavuz , hem atı eskin ve acardır. demişti. Doğrusu Türkle Macar çarpıştığı zaman savaş savaşa benziyor , tadına doyum olmuyordu.''

''Çakır Macarları zaten biliyordu. Evren ise daha ilk kılıçlaşmalarda bunun öteki düşmanlara benzemediğini anlamıştı. Yüzleri de bir başkaydı. Çıyan suratlı Bulgar veya Sırb'a benzemiyordu. Basbayağı insan gibiydiler , Türk'e benziyorlardı.
- Çakır'le Evren nerede ?
Deli Kurt , basını önüne eğdi :
- Sen sağ ol ana. Şehit oldular !
Kadın birkaç an , söylenenin manasını anlamamış gibi Murad'a baktı. Sonra gözlerinden buruşuk yüzüne iki damla yas inerken :
- Allah devlete , millete zeval vermesin. Kaç kere şehit anasıyım , dedi. Gözlerinde çoğalan ve iyi görmesine engel olan yasları eliyle sildikten sonra sözlerini tamamladı :
- Öz oğlumla süt oğlum şehit olduysa Allah , ahiret oğluma ömür versin. ''

''Canın aziz Bala Hatun'um ,
Emniyette olduğunu öğrenip Hakka hamdettim. Seni , gövdende ki canla birlikte Allah'a havale kıldım. Oğlum doğarsa adını Murad koy. Kosova'da sehit olan dedemi bütün hanedanımdan kutlu sayarım. Duam üzerinedir. Sen de beni duadan unutma.
İSA''

9 yıl, 9 ay     
« geri ileri »
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar