Kitap Tavsiyesi ve Fikir Alışverişi

Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.

* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.


Tür: Genel | Açılış, 28 Temmuz 2011
<< tüm tartışmalar

Edebiyatımızın Güçlü Kalemleri ve Dünyadaki Yeri

Tartışma Cevapları
« geri ileri »

1 ile 3 arası cevap gösteriliyor, toplam 3 cevap.
3 kişiden 3 kişi beğenmiş.

Edebiyatımızda şiirleriyle olsun romanlarıyla olsun gerçekten çok nitelikli yazar/şairlerimiz var. Peki sizce bizim edebiyatımızın dünya edebiyatındaki yeri neresi ? Dante, Shakespeare, Cervantes gibi yazarların arasına kendi yazarlarımızı da neden katamayalım ?
Bakıyorum, Türk Edebiyatı tam bir hazine kutusu, Fuzuli, Baki, Yunus Emre, daha yenilerden saymak gerekirse Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Peyami Safa, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Hüseyin Nihal Atsız, Turgut Uyar... aklıma gelmeyen daha nicesi.
Peki bizim bu değeri paha biçilmez şairlerimizin dünya edebiyatında hak ettikleri yer neresi ?
Ben Türk Edebiyatını dünya listesinde başa koyuyorum. Hayır milli bir coşkunlukla yapmıyorum bunu, gayet objektifim bu konuda. Mesela Necip Fazıl'ın Çile'sini okuyorum, Sezai Karakoç'un Sürgün'ünü, Mona Roza'sını, Turgut Uyar'ın Göğe Bakma Durağı'nı, Nazım Hikmet'in pek çok şiirini okuyorum ve dünyada başka nerede tek bir kaynaktan böylesine farklı ve eşsiz eserlerin çıkmış olabileceğini düşünüyorum.
Romana baktığımda elbette dünyada müthiş romancılar var tek bir örnekle Marcel Proust. Onun cümlelerindeki hakimiyeti ve gücü bir daha çok zor görürüz. Ama Türk Edebiyatına da haksızlık etmeyelim. Dünyada Türk yazarların ne kadar sattığını ya da okunduğunu bilmiyorum ama burda önemli olan satış miktarından ziyade yazarlarımızın değeri. Mesela Dostoyevski'yi Suç ve Ceza ile anıyorsak, Peyami Safa'nın Yalnızız'ı daha az bir yetkinlikte değil kesinlikle. O kitaptaki sonu böylesine güçlü anlatabilecek kaç yazarımız olabilir? Mesela Ahmet Hamdi Tanpınar, Türkçeyi ondan daha güzel kullanabilen kaç yazar var ? Saatleri Ayarlama Enstitüsündeki Doğu-Batı çekişmesini ondan daha güzel bir dille, hangi yazarımız yazabilirdi ? Oğuz Atay'ın Tutunamayanları, Halid Ziya'nın Mai ve Siyah'ı, Recaizade Mahmut Ekrem'in Araba Sevdası ve daha aklıma gelmeyen niceleri...
Evet, Türk Edebiyatını Batı klasiklerinden daha çok seviyorum. Ama "hayır, yanlış düşünüyorsun, bak Fransız Edebiyatı daha niteliklidir ve bizden çok daha iyi şairleri, romancıları vardır" diyen varsa bu konuda tartışalım.



Not: Burda amacım diğer eserleri kötülemek, sadece ve sadece Türk yazarları yüceltmek değil, elbetteki dünyayı değiştiren bir çok yabancı eser var, ben onları da seviyorum. Yalnızca edebiyatımızın değeri üzerine bu yazım.

7 yıl, 2 ay     
3 kişiden 3 kişi beğenmiş.

"Peki sizce bizim edebiyatımızın dünya edebiyatındaki yeri neresi?"

Sorumuz bu galiba.

İyi kitapların Türkçe okuyan okurlar olarak bizim için yeri büyük elbette. Dünyadaki yerimizin Dostoyevski, bir Proust kadar olmamasının sebepleriyle ilgili de düşününce, sebeplerden biri belki romana geç giriş yapmamız olabilir. -Konunun çok uzmanı olmamakla birlikte- bir yenilik de getirememiş olabiliriz diye düşünüyorum. Örneğin 19. yy.da aynı Fransız klasiklerini okuyan Rus toplumunda Dostoyevskiler, Tolstoylar doğmuş bizde ise Fransız romanlarının etkisinde kalan ve kendini geliştirip kendi roman dilini oluşturmada Ruslar kadar cevval olamayan yazarlar. Bir okur olarak gözlemim bu. Araba Sevdası'nı Tanzimat romanları içinde ayrı bir yerde tutup sevsem de, ondan otuz küsur sene önce yazılan Suç ve Ceza kadar beğenemiyorum.

Bir diğer sebep de evrensel değerlere ve günümüz medeniyet anlayışına uygunluk konusu olabilir. Burada da Yalnızız'ı ele alırsak, o da çok başarılı ve sevdiğim bir roman ama örneğin Peyami Safa'nın kadınlara bakış açısını Türkiyeli bir okur olarak ben bile yadırgıyorum. Yalnızız Batı medeniyetiyle tanışmış bir aileyi anlatmasına rağmen başka bir fikir empoze edilmeye çalışıyor gibi. Diğer kitaplarında da öyle, ona göre kadın Naima tarihi okuyabilir ama bir yandan da eve kapanıp dantel falan örer, dışarıda işler peşinde koşmaz vs. Yalnızız'da Meral'i o kadar suçlu göstermişti ki, buna karşılık erkek için öyle kısıtlamalar yok gibi görünüyor.

Gerçi mesele sadece bu olamaz, çok bilinen ve sevilen Doğulu kitaplardan Kör Baykuş da kadınların ufkunu açan bir kitap değil, doğu toplumuna dair şeyler anlatıyor ama oradaki anlatım gerçekten yeni ve üstün bir anlatım. Sanırım o yüzden tüm dünyada takdir edilen başarılı bir eser.

Buraya kadar bizden kaynaklanan sebepleri yazdım ama aslında en önemli sebep Batı medeniyetinin tüm dünyaya emperyalist ve küresel etkisi galiba. Hatırlıyorum, ortaokuldayken ödünç kitap almaya gittiğimiz kütüphanede kocaman bir raf dolusu Stephan King kitabı vardı. Stephan King korku edebiyatında öncü sayılabilir ama belki Türkçede ondan daha güzel eserler de yazılmıştır sonradan, fakat o Amerikalı olduğu için her yerde, ülkemizdeki kütüphanelerde bile kocaman bir yere sahip. Buna nasıl çare bulunuyor bilmiyorum, yazarlarımız İngilizce yazıp kitaplarını Amerika'da bastırabilirlerse mesela:)

Şairlerden hiç bahsedemedim, çünkü şiirler çoğunlukla kendi dilinde güzel:)

Benden şimdilik bu kadar. Sorunuz bana bunları düşündürdü, itirazlara açık düşünceler tabii bunlar. Diğer fikirleri de merakla bekliyorum.

7 yıl, 1 ay     
3 kişiden 3 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

Bu tartışma oryantalizm, Batı merkezcilik, kültürel emperyalizm bahsini hatırlattı bana.

Aslında batının ve doğunun sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiği meçhuldür; batının içinde biraz doğu, doğunun içinde biraz batı vardır; dünya küre şeklindedir ki en batıya varmak istedikçe en doğuda biter yolculuk. Velhasıl akılcı, kibirli ve heybetli "Batı medeniyeti" ideolojik bir çerçeveden başka bir şey değil. Aynısı mistik, mütevazı ve virane "Doğu medeniyeti" için de geçerli. Batının kibri ve heybeti galibiyetten alır kaynağını, viran olmuş Doğudaki tevazu da mağlubiyetten gelir. Batının ihtişamlı gökdelenlerinin, özenle korunmuş eski yapılarının varlık sebebi, Doğunun döküntü betonarmelerinde gizlidir. Ne var ki küresel şirket egemenliği, bu hikayenin üstüne tuzu biberi ekmiş; çorbayı bulamaca çevirmiştir. Kelimenin gerçek anlamıyla bir “Doğu” da kalmamıştır maalesef, istisnai kültürel adacıklar kaideyi bozmamaktadır. Her mekan, her eşya yüksek çözünürlüklü Batı medeniyetinin birer yansımasıdır şimdi.

İşte bu ahval ve şeraitte Doğu toplumlarının aklı oryantalizm, Batı merkezcilik ve kültürel emperyalizmle maluldür. Doğunun kendine has bir aklı var mıdır, ayrı bir tartışma konusudur. Belki akıl kapısını çok yıllar önce kendi kendine kapatan Doğu medeniyeti, batı taklitçiliği ile yavan yerellik arasına hapsetmiştir kendi kendini.

Edebiyatımız da bu dertlerden muzdariptir. Batı merkezci, oryantalist bakış açısı sürekli bir aşağılık kompleksi aşılar doğuluya. Sen roman yazamazsın, kafiye düzemezsin batılı gibi, der. İlimden irfandan, sanattan sepetten de anlamazsın batılı kadar, der. Halbuki doğunun kültürel kaynakları, batının bilinçli emperyal müdahalesi ve doğunun basiretsizliğiyle kurutulmuştur. Doğunun buna verebileceği en anlamlı tepki, eskinin aynıyla taklidinden ibaret kaba ve yavan şiddet değil; içindeki akli ya da mistik kültürel cevheri sahip olduğu bütün tevazu ile ortaya sermektir.

Bizdeki Doğunun Mevlana’sı, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan’ı, Yunus Emre’si, Fuzuli’si, Baki’si, Nedim’i, Yahya Kemal’i, Nazım Hikmet’i, Sabahattin Ali’si, Hüseyin Rahmi’si, Ahmet Hamdi’si, Sait Faik’i, Orhan Veli’si, Yaşar Kemal’i ve daha niceleri vardır. Aşağılık kompleksine girmeye de, milli coşku histerisine kapılmaya da gerek yoktur.

Nazım Hikmet’in “akrep gibisin kardeşim” diye başlayan “Dünyanın En Garip Mahluku” şiiri, Fransızcaya çevrilip okunmakta, üstüne besteler yapılmaktadır. Yaşar Kemal’in romanları Portekizceye, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kitapları İspanyolcaya çevrilmektedir. Dünyada Mevlana’dan esinlenen bir yığın Hıristiyan sûfi bulunmaktadır. Ben şahsen Vedat Türkali’nin romanlarındaki insanı içine çeken sinematografik kurguya ne Anglo-Sakson, ne Rus, ne Fransız romanlarında rastladım.

Velhasıl Dünya edebiyatında hatırı sayılır bir yeri vardır Türk Edebiyatının.

7 yıl, 1 ay     
« geri ileri »
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar