Kitaplardan En Sevdiğimiz Alıntılar

Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...

Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)


Tür: Genel | Açılış, 27 Mayıs 2012
<< tüm tartışmalar

Cengiz Han (M.Semih Fethi)

Tartışma Cevapları
« geri ileri »

1 ile 1 arası cevap gösteriliyor, toplam 1 cevap.
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

‘’Bütün Avrupa’nın barbar dediği bir hükümdar vardı: Cengiz Han.
Pek açıktır ki ona Avrupalıların barbar demesi, bütün Avrupa’yı yenmesindendir. Eğer Avrupa Cengiz’i yenseydi bu zaferle iftihar edecek ve ondan kuvvetli bir insan ve şanlı bir mağlup olarak bahsedilecekti! Yenilmek acısı Avrupa’yı hala kin içinde tutuyor. O, öyle bir hükümdardı ki, dünya tarihinin bitişik sınırlara sahip olan en büyük imparatorluğunu kurmuştu.

İranlılar,Araplar manasız bir din gayretiyle Cengiz’e hücum ettiler, büyüklüğünü inkara yeltendiler. Fakat hiçbir tarihçi, onu tarihten dışarı atamadı. Çünkü o, bizzat bir tarihti. Sevenler de sevmeyenler de o tarihi okumak ve tanımak mecburiyetindedir.

Keşke Cengizler bir değil birkaç tane olsaydı ve Avrupa birkaç kere daha yenilseydi, taraflı tarihçiler de biraz daha kızıp köpürseydi! Çünkü o gibilerin çoğalmasıyla Türk tarihinin o ezeli ihtişamı, üç-beş misli genişlerdi ve dünyaya çok yükseklerden bakan Türk, bir hayli irtifa daha kazanmış olurdu!

En doğru hükümdar budur. Türk kuvvetine, Türk dehasına yaslanarak yükselen Cengiz, aynı kuvveti ve dehayı bütün dünyaya tanıtan büyük rehberlerden biridir. O, Türk birliği kurmak için dünyayı altüst etti ve yeryüzünde en yüksek, en kudretli millet olmak hakkını Türk’e verdi.
Bu şerefe hangi cihangir imrenmez? Avrupa varsın kinini sayıklasın! ‘’

‘’ O, kendisinden evvel töreyi düşünürdü, en zor zamanlarda ve hatta ölümle karşılaştığı durumlarda bile töreye riayetsizlik göstermez, gösteremezdi. Zaten kendisini de başarıdan başarıya götüren de bu kanun severliğidir. Daima kanunu düşünmesi, Türkelini kendisine iltimat ettirmiş ve bu itimattan Cihangir Cengiz doğmuştur.

‘’ Kalk Cengiz, ayağa kalk. Artık Türk'ün birleşme günü, yükselme günü geldi. Durmadan yürü, durmadan ilerle. Çünkü Tanrı böyle istiyor.

‘’ Ulu Gökçe "Türkler,yiğit Türkler! Sizden bir parça olan Moğolların beyini Ulu Tanrı size han yaptı,adını yine sizin önünüzde değiştirdi. Timuçin'i Cengiz'e çevirdi.şimdi siz,onun buyruğu altında yola çıkacaksınız. Durmadan,dinlenmeden,kanmadan,usanmadan yürüyecek,sendelemeden ileri gideceksiniz.Tanrı ağzıyla size söylüyorum. Özlediğimiz ve özlediğiniz işi,Türkü bir sancak altına koyma işi bitinceye kadar kimseye acımayacak, katı yürekli olacaksınız. Size uymayanlara, Türk de olsa,nefes aldırmayacaksınız. Eğer siz,Türk birliği için Tanrının dediğini yaparsanız,yeryüzünde insanlara hükmeden on iki büyük han ve hakan size mutlaka boyun eğecektir. Yine siz,yorulmadan yolunuzda yürürseniz,yüz kırk dört bin millet yasanızı tanıyacaktır.

‘’ Cengiz'i cihangir yapan, askeri teşkilatındaki nizam ve intizamdır. O, ordusunu esas itibariyle onar bin kişilik kısımlara ayırmıştı. Bugünkü tabirle birer kolordu olan bu onar bin kişilik kısımlara Tümen ve kumandanlarına Tümen ağası deniyordu. Tümenler binlere, binler yüzlere, yüzler ellilere, elliler beşlere veya onlara ayrılmıştı

‘’Kaçmak mı? Beni anamın donu ile mi savaş geldi sandın? Çekil önümden korkak. Yoksa canını alırım.’’

‘’Ulu Tanrı,’’ dedi. Bizi umdurdu fakat ondurmadı. Akan suda o, yeşeren otta o, yağan karda o var. Yaratılmışların yaratanı odur. Kemiklerimiz üstünde et, başlarımızda saç bitiren, gözlerimize ışık, bileğimize güç veren yine odur. Bugünkü uğursuzluk da ondan. Boyun eğmekten başka elimden ne gelir?’’

‘’Timuçin’in amacı, ‘’Türk birliği’ni’’ sağlamaktı. Bu genç adam, eski Koyunluların, Göktürklerin, Orhonluların, Uluhanların, Tupaların, Yueçilerin ve Hunların birer efsane halini alan şerefli mücadelelerinin anlatılarak, Türk diyarında yine o şereflerin filizlenmesine ve büyüyüp dal budak salmasına çalışılmasını tavsiye ediyordu. O her hikayeyi mutlaka şu sözlerle bitirirdi. ‘’Eski Türkler, atalarımızın yaşadığı uluslar ‘’Hiyong-No’’ diye adlandırıldıkları, yahut Hunlar bizim adını bile bilmediğimiz engin sular kıyısında avlandıkları günlerde, bütün dünya silahlarımız karşısında tir tir titrerdi. Seksen bir bin millet kara sancağımızın karşısında diz çökerdi. Şimdi ünsüz, yarı çıplak birer göçebeden başka bir şey değiliz!’’

‘’Tanrı uludur, çok sürmez öcümüzü alırız.’’

‘’Bugün Tanrı bizi sınıyor,yüreğimizi tartıyor. Ben her şeye dayanacağım. Varsın, Börte de yok olsun. Ulusumuz yaşıyor ya, bu bize yeter!’’

‘’Türkleri birleşmiş görmek istiyorum’’

‘’Babam da, ben de Türk elini bir beyin buyruğu, bir bayrağın gölgesi altında görmek isteriz. Türk, altından üstündür. Altın hakanları yıllarca alt etmiştir. Yine öyle olmalı, el birliğiyle yücelmelidir. Bunun için de kanı yüksek, bileği sağlam bir adam ortaya atılmalıdır. Biz, seni seçtik.’’

‘’Bu ulu Türk’ü, çok engin Türk elini bizim küçücük Moğol lusu kucaklayabilecek mi?’’

‘’Nasıl ki Türkeli güneşini henüz bulamadıysa, Timuçin de eşini bulamadı. O eş ve o güneş birlikte doğacak.’’

‘’Ulu kadın’’ dedi. Timuçin sizi görmek istemeye dursun. Rüzgar olur otağınıza dolar. Ses olur kulağınıza akar. Gün ışığı olur derinizi yakar. Timuçin için güçlük yoktur, engel yoktur. O her yeri aşar ve isteği yüreğe mutlaka girer.’’

‘’Timuçin bizim anlayışımızdan da üstündür. Biz onun büyüklüğünü anlayamayız ve anlayamadık. Söylediklerimiz çok eksiktir. O, bir sudur ki henüz taşmadı. Taştığı gün yeryüzünü kaplayacaktır. O, bir gündür ki henüz doğmadı. Doğduğu gün, bu kara toprağın her yanı ışık içinde kalacaktır. Biz yalnız bu kadar biliyoruz, bu kadar seziyoruz. Daha ilerisini kısa aklımızla anlayamayız.’’

‘’Eski Türk hayatında göç, seyrine doyulmaz bir yürüyüştür. Göz kapanıp da bir gürültüsü dinlense, koca bir denizin bin bir çeşit terane haykıran dalgalarını kabarta kabarta yürüdüğü sanılır. Uzak bir yerden bir göçün seyrine dalınsa, büyük bir ormanın irili ufaklı ağaçlarıyla, küme küme çalılarıyla ve hatta çeşit çeşit hayvanlarıyla yerinden kopo ileri atıldığı zannedilir.’’

‘’Kağnılarda veya atlarda bulunan kadınların hemen hepsi birer yay taşırlardı. Omuzlarında birer de ok torbası bulunan bu kadınlardan çoğunun göğüslerinde birer çocuk bulunurdu. Hem kağnı öküzlerini veya bindikleri idare eden, hem yavrularına meme veren bu kadınlar, o yaylarla ve oklarıyla görenler üzerinde birer kudretli erkek intibası uyandırırdı.’’

‘’Yürü Cengiz Han, yolun açık olsun. Başına toplanan şu temiz kalabalığın bugün adını anan yok. Fakat bir gün gelecek, bunların adı dillerde gezecek. Çünkü Tanrı, Türkü tanımayanların burnunu kırmak için seni gönderdi. Altın Kağanlar’ın, Hintli Hakanların adları artık unutulacak insanları tek bir adam kullanacak. Bu adam, sensin! Tanrı böyle istiyor! Haydi ileri.!’’

‘’Cengiz’in ülkesinde erkek ve kadın en büyüğünden en küçüğüne kadar her silahı muhafaza ile mükellefti. Silahlarını temiz tutmayanlar, iyi korumayıp sakatlayanlar ve kaybedenler çok ağır ceza görürlerdi.’’

‘’İşte kocasını öldürtmek, yerine han kanı taşımayan bir yabancıyı getirmek isteyen Türkan Hatunu ilkin burada gördüm ve iğrendim. Onda Türklüğün küçük bir izi yoktu, bambaşka bir soydan gelmişe benziyordu.’’

9 yıl, 10 ay     
« geri ileri »
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar