Şimdi Benimsin

4 puan

Bu kitapta hangisine daha çok sinirleneyim bilemiyorum. Elif, Fırat ya da aileleri. Hepsi birbirinden rahatsız insanlar.

Kitap tecavüzle başlıyor. Bu satırları okurken, hemen okuyan bir arkadaşıma sordum lütfen erkek karakter olmasın diye. Benim için inanması, kabullenmesi zor bir durum. En sevmediğim durumlardan biri bu. O yüzden bu kitabın yeri ne olursa olsun belliydi. Önyargılı mıydım, sanırım.

Yazar, töre ve tecavüz gibi tutması banko iki konuyu ele almış. Kim, üstelik ikisine birden tepkisiz kalır ki? Ama şu var ben işleyişi hiç beğenmedim. Elif ki tecavüz gibi bir durumla karşı karşıya kalmış, ruhu acımasızca sökülüp elinden alınmış, bu kadar tepkisiz kalabiliyor. Üstelik okuyan, aklı başında biri. İçinde sürekli isyanlarda ama ne intihar etmeyi becerebiliyor, ne de sesini çıkarmayı. Kendi anne babası sahip çıkmadı diye kızarken, kendisine bunun yapılmasına vesile olan insanlara gidip anne baba diyor. Sanki can kırıklarının üstünde tepinen, gülen eğlenen onlar değilmiş gibi. Hele ki bir iki yerinde seni şımarık biri sanıyorduk dediler de tek laf çıkmadı Elif’ten. Ne yani kadının herhangi bir durumu tecavüzü meşrulaştırır mı????

Şartlar vs bir sürü şey gelebilir aslında akla. Töre hala olan bir şey ama beni rahatsız eden mücadele edebilecek birinin, topraklarını savaşmadan karış karış düşmana telim etmesi. Ben o satırları okuduktan sonra Fırat isminin geçtiği her yerde, kitabın ilk satırlarını hatırlıyorsam bunu yaşayan biri böyle kolay affedebilir mi? Üstelik üstünden 1 ay geçmeden. Bu kadar basit mi her şey? Üstelik vicdan azabı çektiğini söyleyen kişi, hiçbir azabı emaresi göstermezken.

Sana tecavüz eden biriyle evlenmek zorunda kalıyorsun, sırf hamile kaldın diye, tamam ama hala sana makyajını sil, şunu giy bunu çıkar gibi emirler vermesine, itip kakmasına izin veriyorsun. Bunu kabullenemiyorum ben. Kaçırsa ama fiziksel ve ruhsal zarar vermese belki derdim sonunda affetmesine, ama tecavüz! Daha azimli olması gereken, savaşıp örnek teşkil edebilecekken koyun gibi susan bir karakteri kabul etmiyorum. Özellikle gerçek hikayeleri anlatmayan kitaplarda, hele de böyle bir konuyu işlerse, daha farklı, savaşçı bir tutum beklerdim.

Ve şunu da söylemek istiyorum. En ufak bir çeviri hatasında yerlere vuruyoruz, bu kitapta o kadar hata doluydu ki sanki editlenmemiş. Yazar tek sayfaya 2 zaman eki koymayı başarmış hayret ettim. Kalkıp yürüyorum, durup gözlerine baktım gibi sürekli iki zaman arasında gidip gelmek yordu. Yazarın emeğine sağlık diyorum ama emek verilen her yemek güzel olmayabiliyor, karnı da doyurması lazım. Bu açıdan doyurucu değildi.

Beyaz atlı prensimi bekleyecek yaşı çoktan geçtim ama hala ısrarla aradığım şey, umut... Ne bu açıdan ne de diğer açılardan hiç beğenmedim kitabı. Sinir krizleri geçirmeme neden olan kitap, sırf dram olsun diye yanlış yerden ele alınmıştı bence. Çok daha farklı mesajlar verebilecekken, bir karakteri nasıl parçalayıp ilgi çekici yapabilirim diye düşünülmüş gibi. Kitabı kapattığımda ne Elif’i ne de Fırat’ı sevdim. Üstelik sonundaki gereksiz uzatma yüzünden gördüğüm ölümleri de anlamsız buldum. Düşünce yapıma hiç uymayan durumlar dolayısıyla beğenmedim, belki benle aynı fikirde olmayacak çoğu kişi ama düşüncelerimi söylemeden geçemedim.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »