Jacob (Gece Gezginleri #1)

10 puan

Yeni favori serim oldu. Söze böyle başlıyorum çünkü çok beğendim. Yazarın dilini, Olay örgüsünü, karakterleri anlatışını, heyecanı iyi bir şekilde yansıtıp bize tattırmasını… Kısacası kitabın her yerini beğendim.
İlk başlarda iç seslerin uzunluğundan dert yansam da kitap bittiğinde iyi ki başlar da o kadar uzun yer verilmiş dedim. Çünkü karakterlerin tüm duygularını anlayabilmemi sağladı. Olayları kabullenişleri, bir birleri arasındaki hisleri, hepsi oturdu kafamda. Kitaptaki isimlerden kaynaklı( Jacop Bella  ) bir an içime kurt düştü. Alacakaranlık özentisi bir şey mi yoksa demedim değil. Ama Bella ve Jacop’ın tanışması bile bence diğerlerine göre çok farklıydı.
Konuya gelirsek, Bella sıradan bir insan(!) -mı acaba?- Jacop ise bir İnfazcı. Gece Gezgini. İblis. Yakışıklı. Karizmatik. Seksi. Hangisini söylerseniz kabulümüz. Görevi söz konusu olunca sert ve acımasız olabilen, duygularına ket vurmuş biri. Ama Bella ile tanıştıktan sonraki değişimi okunmaya değer. İkili çok tatlıydı. Birbirlerine olan uyumu benden tam puan aldı. Bella’nın hayatı Jacop geldikten sonra başlıyor diyebilirim. Çünkü birkaç sayfada kitap kurdu bir kütüphaneci olarak karşımdaydı. Ama ilerleyen sayfalarda onunda değişimi bazen kahkaha atmama neden oldu bazen de vay be dememe.
Kitapta bulunan yan karakterlerin(Noah, Legna, Elijah, Gideon ) hepsi ziyadesiyle olayların içindeydi. Ama bu kafa karıştırıcı veya sıkıcı bir biçimde değildi. Hepsini çok sevdim. Tek sıkıntım Bella ve Legna’nın çok yakın arkadaş olmalarını kanıtlayan birkaç sayfanın olmayışıydı. Aralarında gelişen yakınlığı tam hissedemedim. Bir tek Legna da değil Bella’nın kardeşi Corrinede de aynısı oldu. Kitap boyunca ‘Kardeşine ne oldu. Nasıl bir anda onu bırakıp gidebildi. Gittiyse düşüncelerinden bile neden geçmedi?’ dedim. Kitabın ilk birkaç sayfası ve son birkaç sayfası dışında görülmedi. Bu biraz mantıksız gelse de sonunda toparladı ve yazarın aslında bir gerçeği sakladığı için ortaya çıkarmadığını anladım. Yine de en azından birkaç konuşmaya yer verseydi diyorum hala. Ben çok beğendim ve tavsiye ediyorum. Diğer kitap Gideon’u anlatıyormuş. Umarım çok beklemeyiz.

“Bak sana ne diyeceğim, Isabella. Çok uzun olan yaşamım boyunca pek çok insana pek çok şey adadım. Ama sen… sen sadece kendim için kendimi adama gereği hissettiğim tek varlıksın.”

“Ona çok dikkatli bak eski dostum. Bu yüz,” dedi Noah usulca, “bir gemiye yelken açtıran Truvalı Helen’in yüzü olabilir.” –Bella için en iyi tasviri yapmış.

"Isabella!" Kızgın bir sesle konuşuyordu ama sonunda kahkahasını bastıramadı.
"Bana cevap verecek misin vermeyecek misin?"
"Bana soru mu sormuştun ki?"
"Sana evlenme teklif ettim sanırım."
"Ah.. Önümde diz çöktüğünü filan hatırlamıyorum hiç" dedi Jacob.
"Bak, modern bir kadın olabilirim ama bu biraz aşırıya kaçıyor. Elmas yüzük de istersin sen şimdi."
"Aslında, bana zümrüt daha çok yakışır," diyerek gülümsedi Jacob.

Jacob'ın düşüncelerini okuyamaması Isabella'yı kanı görmekten daha fazla korkuttu. Aklının bir köşesinden hızla panik duygusu yükseldi ama öfkeyle bu düşünceyi bir kenara bırakıp duruma odaklandı.
"Onu nasıl böyle kolayca alt ettiğimi merak ediyorsundur. Eğer ağzını açıp bana onun adını söylemezsen bunu öğreneceksin!"
"Adı..." Sesi çatlak çatlak çıkıyordu.
"Evet, hadi söyle," dedi adam hevesle.
"Bond. James Bond."

"Jacob," dedi usulca Isabella, "nasıl bundan emin olmayayım? Sen benim kaderimsin. Bana bunu bir kehanetin filan söylemesine gerek yok." Uzanıp parmaklarını hafifçe yüzünün çevresinde ve üstünde gezdirdi. "Ruhumun yeri senin yanın. Kalbinin yeri benim yanım. Varlığımın her parçasında hissediyorum bunu.”

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »