Günah Pazarı ( Anita Blake Vampir Avcısı, #17)

Profil Resmi
8 puan

http://kordugumhayaller.blogspot.com/2012/12/gunah-pazari-skin-trade-by-laurell-k.html

Şu an birçok duyguyu bir arada yaşıyorum ve kitap her zamanki gibi muhteşemdi. Laurell’i kesinlikle seviyorum. Anita’M çok özlemiştim ve öyle bir okudum ki elimin altında devamı olsa hız kesmeden devam ederdim.

Olaylar sevgili avcımıza gelen kesik bir insan başıyla başlıyor.Anita daha sonra bunun Vegas’ın vampir avcısının başı olduğunu ve Vittorio’nın onu oraya çağırdığını öğreniyor.
Böylece apar topar akşam olmadan Vegas’a uçuyor. Soruşmasında yalnız değil. Daha önce Karacamdan Kelebek kitabında toplanan sevgili takımımız bu sefer Vegas’ta buluşuyorlar. Öyle özlemişim ki hepsini Olaf bile gözüme bir ara iyi gözüktü.
Ama bizim kızın hayatında hiç huzur olur mu? Birlikte çalışacağı SWAT takımıyla tanıştıktan sonra yerel yetkililerin yanına geliyor ve hemen sorguya çekiliyor. Malum fedareller ve vampir avcıları sevilmez, kızımızın her ikisinin üstüne bir de şehrinin efendisinin sevgili olunca tepkiyi siz düşünün. Bu da yetmezmiş gibi kızımız kaplanadamlarla, katillerle, yerel polislerle, ardeurla, Karanlık Anne ve daha saymaya ömrümün yetmeyeceği bir sürü sorunla uğraşıyor. Oysa ki onun asıl derdi Vittorio denen o hastalıklı seri katili ortadan kaldırmak!

Evet, olay odaklı kitapları ayrı bir seviyorum hani hareketin hiç durmadığı. Laurell bu yönden beni hayal kırıklığına uğratmadı. Sonuna kadar hep olay vardı. Ayrıca tasvirlerini özlemişim. Bazen silah detaylarında boğulsam da genel olarak okurken zevk aldım. Edward, Olaf ve Bernardo’yu en son Karacamdan Kelebek de görmüştüm ve o zaman iyilerdi. Açıkçası bu sefer o kadar da sevemedim çünkü Bernardo genelde mızırdandı, Olaf arada beni şaşırtıp hayran bıraksa da ne olduğu belli ama en çok Edward konusunda sinir oldum. Anita konusunda hala iyi ikililer ama eski tutumu yumuşamış ve sanki gözümdeki o tarifsiz halini kaybetmiş gibiydi. İlk kitaplardaki Edward’ı özlediğimi fark ettim okurken. Polislerin sürekli mızırdanması da beni kanser etti. Anita’nın ardeur utangaçlığı konusunda biraz bile yol alması iyiydi. Sürekli sızlanmasından bıkmıştım. Bir de şu özel isimi çevirmedeki amacı biri bana söylesin lütfen, "Benekli At" nedir arkadaş ya!

Tüm olaylar 2 gün içinde olması beni yoran ama heyecanın dozunu arttırıp sıkmayan bir durumdu. Ayrıca kitapta beni çok zorlayan iki sahne vardı ki okurken resmen ömrümden ömür gitti. Anita ne kadar korkup üzüldüyse ben burada iki katını yaşadım. İlkinin duyumunu almıştım zaten ama bu kitapta beklemiyordum. Dolasıyla Requiem’un gideceğini öğrendimde resmen ağladım. Betin benzim attı. Biliyorum herif sürekli ilgi istiyor, alınıyor, kıskanıyor ve çoğunlukla sıkıyor. Ama hani bir dize okuyor, bir bakış atıyor, bir konuşuyor, bir çobanyıldızım diyor ya, hah ben işte orada bir eriyorum bir bitiyorum. Bu karakteri kızımızın diğer erkeklerinden daha çok sevmiyorum ama bir şey var onda. Dolasıyla gitmesi beni bitirdi. İkinci etkilendiğim olaysa Requiem’un bir ara Vittorio denen o cani tarafından esir alınması ve kutsal suya maruz kalması. Bayılıyordum okuyunca O.O

Kitabın içi o kadar dolu ve aksiyon hiç durmuyor ki, anlatmak değil okumak gerek. Kendimi tutmasam daha çok şey yazarım ama zaten yeterince spoiler verdim o nedenle size şimdilik veda ediyorum. Kitabı henüz okumayanlara ise “sakın kaçırmayın, beklemeyin” diyorum. İyi okumalar şimdiden ;)

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »